Bazen kötü olmak ,iyi olmaktan çok daha eğlenceli oluyordu.Ve kötü olmanın en basit yöntemi umursamamaktı.Şuan bende Tuna'ya karşı kötüydüm ama onun ki hakedilen bir kötülüktü.
Montumun fermuarını boğazıma kadar çekerken Tuna tam karşımda sakin bir ifadeyle beni izliyordu.Onu görmemezlikten geldim ve sıranın üzerine koyduğum çantamın içine eşyalarımı rastgele doldurdum.Çantayı omzuma astığımda Tuna'ya çok kısa bir an baktım elleri cebindeydi,benim ona baktığımı farkettiğinde bakışlarını kaçırdı.
Önünden geçerken hiç birşey yapmadı sadece ben hızlı adımlarla kolidorda ilerlerken peşimden geldi.Kulaklığımın düğümünü çözerken okulun demir dış kapısından çıkmak üzereydim.
Sessizce yanıma yaklaştı ve ben kulaklıklarımı takmadan "özür dilerim"dedi.Sesindeki üzgün ton beni allak bullak etti,adımlarımı atarken duracak gibi oldum ama durmadım,kararlı olmam gerekiyordu.
Kulaklığımı taktım ama müzik açmadan yürümeye devam ettim."hatalıydım,biliyorum"dedi kendini savunarak.
Derin bir nefes aldım ve ona yandan ters ters baktım.Bahçeden çıkarken hala yanımda konuşmasına devam ediyordu.Onu dinlemiyordum, dinlemediğimin farkındaydı ama yinede vazgeçmiyordu.İstediği zaman fazla ısrarcı birisi olabiliyordu.
"Seni öylece ortada bırakmamalıydım,haklısın"sesi pişmanlığın binbir tonuna bulanmıştı.
Daha fazla dayanamayacağımı anladım ve yolun ortasında aniden durdum.
Tuna'da hemen yanımdaydı "Tamam. Sorun değil"dedim başımdan savarak.
"Aramızda duvarlar örülsün istemiyorum ömür"dedi samimi bir sesle."Eğer onlara karşılık verseydim işler büyürdü."
Bir yanım onun delicesine haklı olduğunu bilsede sanırım o anda korunmak istemiştim.Ama maalesef yine istediğim şeyi elde edememistim.Tıpkı herzaman olduğu gibi.
Bakışlarımı yol üzerindeki koyu lacivert lastik izlerine indirdim ve dudaklarımı ısırdım ,yeniden ona baktım."Üzgünüm Tuna,bencillik ediyorum, biliyorum"dedim.
Kendimi suçlamaktan kaçmak için ona yüklenemezdim.Eğer ortada suçlanacak birisi varsa bu kişi kesinlikle Çağan Ege olurdu.
Tuna beni tehlikeye atmazdı,o her zaman beni korurdu.Ben.belaya alışkın olduğum için birkaç güne bunuda atlatırdım ama Tuna için durumlar aynı değildi malesef.
Benim başım belaya girdiğinde babam gelir ve işi kendi yöntemlerine göre hallederdi ama Tuna'nın babası Semih amca endişelenirdi.O çocuğuna değer veriyordu.
Benim aksime Tuna'yı ailesi önemsiyordu.Semih amca ve babamın kardeş olduklarına inanmak gerçekten çok zordu.Şimdi onuda kendi bataklığıma çekmenin hakkım olduğunu nasıl düşünmüştüm.
sesimdeki çatlama öyle belirgindi ki bakışları anında şefkatli bir hal aldı.O her zaman bana karşı mükemmel bir arkadaştı hatta Tuna benim olmayan abimdi.
"Bencillik etmiyorsun"derken yanıma geldi ve beni kendine doğru çekip omzuma kollarını sardı.
"Hadi gidelim artık,küçük bela mıknatısı"Sesinde ki şakacı ton beni en duygusal anımda hazırlıksız yakalayınca gülmeye başladım, "küçük bela mıknatısı mı?"dedim.
Gülüşüm çoğalırken yanaklarım ağrımaya başlamıştı,ellerimi yanaklarıma bastırıp gülmemi kesmeye çalıştım ama bu seferde Tuna gülmeye başladı. Omzuna şakayla yumruk vurdum ama benim elim acımıştı.Yüzümü buruşturdum."ben mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOĞULAN KIZ
Teen Fictionkendi günah denizinde yüzmeyi öğrenen bir kız ne kadar cesursa bende öylesine cesurum.kanatsız uçmayı deneyecek kadar ise gözü kara. Bencilliğin içinde sakladığı fedakarlığı zincirlere vuracak kadar ise yalnız. soğukluğu sevecek kadar ise ciddiy...