4

284 23 3
                                    

jongbear:
Tıklattığım kapı bir dakikayı geçmeden açıldığında karşıma çıkan bedenle bir yutkunuş geçti boğazımdan. Sevgili olmadan önce de böyleydi ama bir türlü alışamıyordum onun şu rahatlığına. Adamın ev kombini; eşofman üstü çıplaklıktı. Bedeni öyle iyiydi ki, hatırıma bir kez daha ıslak öpüşmemiz geldi. Pek aklımdan çıkmayan bir andı zaten, aklıma zarardı. Zarar veren bir diğer şey ise, karşımdaki görüntüsüydü. Yaz ayının en iyi manzarasıydı o. Belirgin karın kasları ve göğüsleri, köprücük kemiği ve boynu arasında çoğalan benleri, kol kasları ve oradan aşağı inen belirgin damarlarla insanın ne göğe ne denize bakası gelirdi. Ağzımın sulanmasını engelleyemiyorum. Bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatıp boynuna sarıldım.

bubblehun: "Hoş geldin sevgilim."

İnce beline sarıldım. Yüzümü eğip kulağının ardından öptüm tenini. Araya çok vakit girmemesine rağmen özlemiştim onu. 7/24 onunla vakit geçirmek istiyordum fakat araya yetişkin bireyler olmamız giriyordu. İkimiz de meslek sahibi insanlardık ve bazı günlerimizin birbirine uymaması dellendiriyordu beni. Onun psikolog oluşu, benim üniversitede öğretim görevlisi olmam birleşiyor ve işte; bizi ayrı bırakan
zamanlar.

jongbear:
Sevgilim, demesiyle birlikte yüzümü geri çektim ve dudağından öptüm onu. Sanırım bunu huy haline getirecektim. O da dudaklarıma bir buse kondurduğunda geri çekildim gülerek. İçeri girdim, kapıyı kapattı ardımdan. Salonda bulunan masanın üstündeki bira şişeleri ve tavuklarla gözlerim kısıldı gülmekten. 

"Sevgili şımartma günümüzde miyiz acaba??"

bubblehun: "Hmmm, belki."

Belki de ne demek, elbette ki öyleydi. Tavuğa bayılan bir sevgiliye sahiptim, bazen kıskanıyordum bile. İştahla yemesi çok memnun ediyordu beni, bir yandan ise malum. Arkasından yaklaşıp elimi beline koydum ve hafifçe okşayıp masaya adımladım elimi çekerek. Beni temas bağımlısı biri yapıyordu.

jongbear:
Koltukların arasında olan alçak masaya adımladım sabırsızlıkla. Sırt çantamı çıkarıp koltuğun üstüne koydum ve onunla birlikte yere oturdum. Benden önce davranarak tavuk kutularının kapaklarını açtı. Parmaklarımı sabırsızlıkla hareket ettirirken göz göze geldik, güldü bana. İlk parçayla gömüldük tavuklara. O benden daha yavaş yiyor ve çoğunlukla bira içiyordu. Ben ise doyduğumu fark ettiğimde elimi ağzımı sildikten sonra içme kısmına geçmiştim. Şişeyi elime alıp döndüm ona. Yerde, bacaklarını masanın altına doğru uzatmışken sırtını koltuğa yaslayarak oturuyordu. Şişeden bir yudum içip dudaklarından indirdi. Ona yanaşıp birbirine çarptırdım şişemizi.

"Tavuklar aşkına içelim!"

bubblehun: "Tavuklar aşkına mı?"

O şişeyi dudaklarına dayamış peş peşe yudumlar içerken sırıttım.

"Bizim aşkımıza içsek?"

jongbear: "Hmmmm"

Dudaklarımdan indirdim şişeyi. Sol dudak kıvrımım yukarı milimlenmişken alıcı gözüyle süzdüm bedenini. Tek elimi karın kaslarına koyup hafif hafif okşadım. Diğer elimdeki şişeyi köprücük kemiğine yanaştırdım.

"O zaman farklı bir şekilde içmeyi tercih ederim."

bubblehun:
Tek kaşımı kaldırdım sorgularcasına. Şişesinin kenarını köprücük kemiğime yaslamıştı. Hem şişeden yansıyan soğukluk hem de karın kaslarımda gezinen parmaklarıyla ürperiyordum. Çok cesur davranıyordu bana dokunurken. Bu halini seviyordum.

jongbear: "İzle ve gör."

Belirgin köprücük kemiklerine çevirdim bakışlarımı. Kuytulaşan kısma içki döktüm dikkatli bir şekilde. Ne kadar taşırmamaya dikkat etsem de iki damla göğsüne doğru kaymıştı. Firar etmelerine çok izin vermek istemiyordum. Gözleri üstümdeyken dilimi dudaklarım üstünde gezdirip yüzümü eğdim köprücük kuytusuna. Dudaklarımı genişçe aralayıp tek dil darbesiyle tattım teninden içkiyi. Gözlerim, içimin titreyişiyle eş değer kapandı. Boğazımdan bir mırıltı yükselirken tenini emmeye başladım. Dil darbesi attım emdiğim yere, peşi sıra öptüm. Açtığım gözlerim, göğsüne doğru firar eden damlalara kaydı. Kucağına çıktım.

bubblehun:
Dudaklarını aşağı doğru sürükledi. Meme ucumdan geçerken dilini sürttü oraya, ellerini sırtımda dolaştırdı hafif hafif. Hazzım gitgide yükselirken karın kaslarıma inmeden önce çenesinden kavradım. Eğdiği yüzünü yüzümün hizasına kadar kaldırdım. Dudaklarımızı birleştirdim kendini dizginlemeye çalışan bir tutkuyla. Aklıma gelen şey ise geciktirmedi amacımı. Öpüşmemize dilini katmaya ve şehveti ortak etmeye çalışırken, gülerek dudaklarından ayrıldım.

"Tavuk üst düzey hormanel duygularını etkiliyor galiba."

Roleplayer | SeKai TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin