30

168 15 3
                                    

"Burası daha iyi geldi bana Jonginnie. Evin kendinden eşyalı olması bizim için bir avantaj bence."

Esmere döndü Sehun. Dibinden ayrılmıyordu zaten. 325 kilometre kat etmesiyle, onu solumanın dahi hayalini kurmakla, aylarca bekleyip yanından ayrılması hiç işten olmazdı. Telefonda konuştukları gibi onun kuyruğu görevini üstleniyordu. Araya koyulması gereken bir mesafe vardı ki, bu sadece on santim falandı. Heyecanla başka bir şeye ilgiyle yaklaşacak olsa sevgilisi tarafından tutulup kendine çekiliyordu. Gerçi Jongin'in, yanındaki erkekten başka dikkatini çeken bir şey yoktu. Fakat ara ara bulunduğu duruma inanması, nefes alabilmesi, kalp atışını dengeleyebilmesi için on santimlik mesafe koymak gerekliydi.

"Evet Sehunnie, beğendim ben de. Kiralayalım burayı."

Birbirleri arasındaki anlaşma şuydu; homofobik çoğunluğun olduğu bir şehirde yaşıyor olmanın dezavantajıyla birbirlerine 'sevgilim' ithamlarını kullanamayacaklarından, isimlerini şirin bir şekilde sarf etmek. Toplum içinde birbirlerini sevme yöntemiydi bu.

"Konuşalım adamla."

Birlikte ev sahibinin yanına adımladılar. Adam rahatça bakabilmeleri açısından sigara molası için uzaklaşmıştı ikiliden. Günün başından beri baktıkları üçüncü evdi. Bu ev, ikisi içinde yeterli büyüklükte ve okullarının yönünde kalıyordu. Kendinden eşyalı olması güzel bir avantajdı. Alacakları ve getirecekleri eşyalar vardı elbette ki, ortalama maddi gelirlere sahip iki öğrenci olarak şu anlık böyle yapmaları uygundu. Yan yana olmaları ikisini de sabırlı birer insan yapıyordu. Gelecekte daha iyi bir eve, tamamen kendi zevklerine göre döşeyecekleri eşyalara sahip olacaklarına inanıyorlardı. Ve inanmak, gerçekleşmenin yarısıydı.

Adamla konuşup hallettikten ve hemen ertesi günü taşınacaklarını söyledikten sonra yaptıkları ilk eylem birbirlerine sarılmak oldu. Bu sırada Jongin'in elinde ev sahibinden aldıkları ev anahtarı vardı ve duygulanan iki bedenden biri gözyaşlarını tutamıyordu. Esmer beden burnunu çekip boynuna gömülürken sevgilisinin beline dolanan kolları hiç yabancı hissettirmiyordu. Buluşalı ancak onsekiz saat olmuştu. Birbirlerini bir ekran aracılığıyla değil de çıplak gözle göreli, birbirlerine sarılalı ve öpüp durmalarla gerçekliği kavramaya çalışalı. Varlıkları hiç yabancı değildi buna rağmen. Aksine aylarını yanlarında olan insanlardan daha fazla vakit geçirerek harcamışlardı.

İki beden imkansız diye bir şey olmadığının kanıtıydı.

İkisinin aşkı, mesafeleri tuzla buza çevirmişti.

İkisi kalıp yargıları kırıyordu.

İkisi, ruh eşimizi nerede bulacağımızın hiç belli olmadığının kanıtıydı.

Teşekkürler.

Hayata.

Roleplayer | SeKai TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin