Tam bir haftadır bu odadayım. Sadece serumla besleniyorum ve o bana sadece su veriyor. Ben 8 yıldır bu cehennemde yaşamaya çalışıyorum. Her defasında daha fazla yaşayamam diyorum, daha fazla nefes alamam diyorum bu cehennemde, o canavar daha fazlasını yapamaz diyorum ama o her defasında daha fazlasını yapıyor ve ben her defasında bu cehennem de nefes alıyorum.
Kapı açıldı ve o yine geldi. Üstünde eşofman takımı vardı. Saat daha 10'du bu saatte işte olması gerekirdi ama o evdeydi. Elinde bir tabak vardı, yemek dolu bir tabak. Çok açtım. Acaba o yemeği bana vermek için ne isteyecekti? Bilmiyordum. "Selam güzelim bu gün nasılsın?" dedi iğrendiğim o sesiyle. "Cevap vermeyecek misin?" dedi. Verecektim, eğer vermeseydim ne olurdu kestiremiyorum.
"Nasıl görünüyorum?" dedim güçsüz ve cılız sesimle.
"Düne göre daha kötü. Acıkmış olmalısın yemek yemek ister misin?" İsterdim her şeyden daha çok isterdim, ama karşılığında ne isteyecekti?
"Evet açım, yemek istiyorum." Yanıma yaklaştı, kolumdan serumu çıkardı ve beni kaldırdı. "Sevda hanım yatağı toplayın" diye bağırdı. Korkmamıştım çünkü sürekli bağırıyordu. Yemeği sıcak olunca, takım elbisesi ütülü olmayınca, kahvesi geç gelince, sürekli. Ama bana değil Sevda ablaya bağırıyordu.
Sevda abla koşarak odaya geldi, halimi görünce gözleri doldu ona iyi olduğumu söyleyemezdim ama gözlerimi kırparak iyi olduğumu belli ettim kafasını eğip yatağı toplamaya başladı. O sırada o beni odadaki koltuğa oturtup yemeği yediriyordu. Kendim yiye bilecek durumda değildim yedirmesine izin verecektim, ki vermemek gibi bi şansım yoktu.
Adı Aliydi, ona Alim dememi istiyordu. Alim demeyince tokat atarak söyletiyordu. Bazen unutuyordum. Telefonda konuşurken bile Alim demesem telefonu kapatıp dövüyordu. Ama pes etmemiştim, söylemiyordum. O da en son pes etmişti galiba artık adını bile söylemiyordum. Buna sinirlileniyordu ama ama artık bunun için dövmüyordu.
Yemeği yedirip bitirmişti. Şu an daha iyi hissediyordum. Ali bana kıyafet seçiyordu, hiç kıyafet giyecek durumda değildim ama kendimi iyi hissetmem için kendime bakmam lazım. Seçtiği kıyafeti yatağa bıraktı. Beyaz, uzun kollu ve dizden aşağı elbiseydi. Altına da beyaz bir babet seçip yanına bıraktı.
"Güzelim bunları giy, sonra da makyaj yap morluklarını kapat. Sonra da aşağı in. Abimler gelecek, Aliye seni görmek istemiş. Onlar gelmese üç gün daha bu odada yatacaktın." dedi Ali. Umrumda değildi ama Aliyeyi seviyordum. Aliye, Alinin böyle bir adam olduğunu bilmiyordu. Çok güzel bir ailemiz olduğunu düşünüyordu. Yanlış düşünüyordu.
Korka korka "Duş ala bilir miyim?'' diye sordum. Gözlerini devirdi "Tabii ki de duş alacaksın, böyle insan içine çıka bileceğini mi sanıyorsun? Çok kötü kokuyorsun, saçların yağlanmış. Bir işide bana sormadan yapamazmısın?" dedi. Söylediklerini sakin sesle söylemişti. Muhtemelen gelmeden önce ilaçlarından içmişti. Ali böyleydi ona sormadan bir şey yapmamı istiyordu ama yapınca da sinirleniyordu. Yavaş yavaş kafamı salladım. Odadan çıktı.
Duş almıştım, elbiseyi giyip saçlarımı kurutmuştum. Saçlarım uzundu. Sevmiyordum saçlarımı, kesmek istiyordum ama Ali izin vermiyordu. O saçlarımı çok seviyordu. Kesmek isterse izin vereceğini söylüyordu. At kuyruğu yaptım saçlarımı. Sonra da makyaj yapacaktım. Yüzüme baktım aynada. Gözlerimin altı morarmıştı. Hem uykusuzluktan morarmıştı hemde yediğim dayaktan dolayı. Artık acımıyordu, alışmıştım. Makyajımı yapıp bitirmiştim. Hazırdım ama neyse hazırdım bilmiyordum.
Telefonum çaldı arayan Aliyeydi. Muhtemelen bu gün geleceklerinden bahs edecekti. Evet telefon kullanıyorum ama bana gelen bildirim Aliye de gidiyordu, kimi ararsam biliyordu. O yüzden telefonla bir şey yapmam mümkün değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİA
RandomMia 15 yaşında annesini 17 yaşında babasını kaybeden genç bir kız. Mia 16 yaşında canavarıyla tanışıp 18 yaşına girer girmez Ali Akman adındaki canavar ile evlenir. Tabii ki bu dönemde anne ve babasının eksikliğini iliklerine kadar hisseden Mia o ek...