Sırtımdaki morluklara bakmayı kesip aynanın önünden ayrıldım. O günkü olaydan 1 hafta geçmişti fakat tenim hassas olduğu için hâlâ morluklarım vardı. Her ne kadar bu canımı sıksa da Yoongi hyung her gün yanıma geldiği için sorun etmiyordum.
Resmen benimle ilgileniyordu! Nasıl olurda şikayet ederdim?
Gerçi onu her gördüğümde 1 hafta önce olan şeyler aklıma gelip duruyordu, her ne kadar düşünmek istemesem bile onun varlığını yanımda hissettiğim an tüm anılar zihnime toplanıyordu.
Hiç aklından çıkmadığı ikimizde biliyoruz.
Kafamı iki yana sallayıp içimdeki sesi susturdum, o benden daha cesaretli olsa da ben değildim. Her zaman bir şeylerin ardına saklanmayı severim.
"Jimin daha ne kadar odada duracaksın? İn artık aşağı!" Hoseok hyung'un sesini duymam ile siyah baskılı tişörtümü giyerek aşağı indim. Her sabah beni kontrole geliyordu evlerimiz karşılıklı olduğu için. Kendisi en ufak şeyden endişelendiği için yalnız bırakmıyordu beni.
"Geldim hyung ya, az sabırlı olsana." enseme hafifçe vurmuş ve hazırladığı masaya doğru ittirmişti beni. Gülüp sandalyeye oturduğumda tezgaha geri dönüp işine devam ederken bana cevap vermişti.
"Ben burada seni 1 dakika görmeyince endişeden kalp krizi geçiriyorum sen gelmişsin bana 'az sabırlı olsana' diyorsun. Seni dayak manyağı yaparım civciv." dudaklarımı büzerek oturduğum yerden kalkmış ve arkasından sıkıca sarılmıştım. Hoseok hyung olmasaydı ne yapardım bilmiyorum ama iyi ki hayatımdaydı. Yoongi hyung olmasaydı eğer ona aşık olurdum.
Şakaaa. Yoongi hyung olmasa bile bulup yine ona aşık olurdum. O benim için yeri doldurulamaz biriydi.
Bana doğru dönüp sıkıca sarıldığı zaman gülümsemiştim. Ne olursa olsun bana asla kıyamıyordu. "Hyuuung, çok seviyorum seni." gülüp benden ayrılmıştı ve önüne dönüp yiyeceklerle masaya ilerlemişti. Kalanları alıp masaya baktığımda fazladan bir tabak olduğunu görmüştüm.
Kim gelecekti ki sabah sabah?
Tam dudaklarımı aralamıştım ki kapı çalmıştı, bana sandalyeyi gösterdiğinde oturup Hoseok hyung'u ve gelen kişiyi beklemiştim. Büyük ihtimalle Seokjin hyung gelmişti beni kontrol etmek için. Kafeye gitmeden önce o da gelip beni kontrol ediyordu, bebek gibi görüyorlardı resmen beni. Ben öylece masaya dalmışken yanımdaki sandalye çekilmiş ve gelen kişi oturmuştu.
Yani Yoongi hyung.
Derin bir nefes alıp ona baktığımda onun bana baktığını görmüştüm. Gülümseyip "Hoş geldin hyung." demiştim. O da gülümseyerek hoş buldum demiş ve Hoseok hyung'a dönmüştü. Hala ona bakarken ayağıma biri vurmuştu, Hoseok hyung gülerek bir şey anlatırken ayağıma vuruyordu. Hızla bakışlarımı Yoongi hyungtan çekip önümdeki yemeye dönmüştüm ve hızla ağzıma birkaç parça atmıştım.
Onlar bilmediğim bir konu hakkında konuşurken telefonuma art arda bildirim gelmişti. Telefonu alıp baktığımda Namjoon hyungtan mesaj olduğunu görmüştüm. Mesajmaya girip yazdıklarına baktım.
*Namjoon ve Jimin WhatsApp Konuşması*
JİMİNİE
Burada mısın?
Önemli bir şey söyleyeceğim
buradayım hyung
ne oldu?
Yoongi sana bugün mesaj atacak
Hazırlıklı ol tamam mı
NE
NE DEMEK MESAJ ATACAK
ATMASIN YA HAYIR OLMAZ
ATACAKMIŞ İŞTE SAKİN KAL
Ne zaman atar bilmiyorum ama bugün gün içinde atacak
hyung bak bana fenalaşıyorum
zaten şuan karşımda oturuyı
NE DEMEK KARŞIMDA?
HYUNG CAPS LOCK KAOA ARTTKK
baya karşımda işte
hoseok hyungta var yanımızda ama
He öyle yani
Anladım
hyung sen beni biraz korkutuyorsun
ne anladın
"Jimin şu telefonu bırak artık. Yemeğini de yememişsin, bak dayak geliyo." Hoseok hyung'un sesini duymamla telefonu kapatıp masaya bıraktım. Elindeki terliği yere attığında gözlerimi devirip Yoongi hyung'a baktım. O zaten bana bakıyordu.
"Sırtın nasıl oldu?" diye sorduğunda Hoseok hyung fark ettirmemeye çalışarak bizimle ilgileniyordu. Gülmemeye çalışıp Yoongi hyung'a odaklandım.
"Daha iyi hyung, hala morluklar var ama çok azlar." kafasını sallayıp ayaklandı. Anlamayarak ona baktığımda masada olan elimi tutmuş ve beni de kaldırmıştı. Peşinden ilerlemeye başladığımda arkadan Hoseok hyung'un öksürük sesleri geliyordu.
Merdivenlerden yukarı çıktığımızda benim odama girmiştik. Hala bir şey demediği için ona baksam da o dönmüş ve tişörtümün ucundan tutmuştu. Gözlerim kocaman olduğunda gülerek bana bakmıştı, bu durumun neyine gülüyorsun şuan!?
"Sakin ol Jiminie, sadece morlukların ne durumda ona bakacağım. En son olanlardan sonra kendi gözlerimle görmek istedim." O günü hatırlattığını fark edince kafamı sallamış ve tişörtümü çıkarmasına izin verdim. Kalbim yine kulaklarımı sağırlaştıracak kadar hızlı atıyordu. Yutkunup öylece tişörtümü çıkarmasını bekledim, o da beni bekletmeden tişörtümü çıkardı ve arkama geçti.
Yandaki aynadan onu izliyordum, yüzünde garip bir ifade vardı. Kendi canı acıyormuş gibiydi? Anlayamıyorum şuan.
"Kremlerin nerede?" diye sorduğunda yatağın üstünü göstermiştim. Kalktığım zaman sürmek için çıkarmıştım ama Hoseok hyung geldiği için unutmuştum. Kremlerin yerini göstermem ile gidip almıştı ve tekrar arkama geçmişti.
Herhangi bir tepki vermemek için kendimi çok zor tutuyordum. Asla alışamamıştım bu ilgisine.
Yoongi hyung arkamda sırtım ile ilgilenirken onu aynadan izliyordum sessizce. Farkında mıydı değil miydi bilmiyorum ama eğer kalp atışlarımı hissediyorsa.. O zaman bittim ben.
"Jiminie biraz sakin ol, bu kadar heyecanlanmana gerek yok." bana bakmadan konuştuğunda gözlerimi kaçırmıştım.
"Hyung alışamadım pek bu hallerine. Hoseok hyung ile bazen konuştuğumuz için biraz garip geldi benimle bu kadar ilgilenmen." kremi yatağa atıp peçete ile elini temizlemişti.
"Rahatsız oluyor musun peki?" kafamı hızla iki yana salladım ona dönerken.
"Hayır hyung, asla olmuyorum. Demek istediğim şey biz çok yakın değiliz seninle o yüzden birden böyle olmamız beni heyecanlandırıyor ve çok mutlu ediyor. Rahatsız hiçbir durum yok yani." gülümseyerek beni izlemiş ve yanaklarımı sıkmıştı.
İşte şimdi bayılabilirim.
"Böyle olmasına sevindim Jiminie~"
☆☆☆☆☆☆☆
agustd vs. myartpjm 💬
Merhaba :)
Beni çizmeyi bu kadar çok mu seviyorsun?
---
HAPPY BIRTHDAY JIMINIE.🐣