0.5

167 21 20
                                    

Kendimi yatağa atıp tavanda olan yıldızlı led lambalarıma baktım. Yaptığım şey yüzünden pişmandım, ne diye onu takip etmiştim ki? Şimdi kolayca bana mesaj atabilecekti. Homurdanarak kafamı yastığımın altına soktum ve yastığı yüzüme bastırdım.

"Taehyung, koş! Bu kendini boğmaya çalışıyoor!" Jungkook'un sesinin çok yakından geldiğini fark ettiğimde yastığı yüzüme bastırmaya devam ettim.

Nefes almak bile istemiyorum ya.

Jungkook tüm gücüyle yastığı yüzümden çektiğinde yattığım yerde debelenmeye başladım. "Bir rahat bırakmadınız ya."

"Chim, boş yapma." Taehyung da odaya geldiğinde yattığım yere iyice yayıldım. Yanıma yattıkları zaman Taehyung kolunu, Jungkook ise bacağını üzerime atmıştı. Başımı Taehyung'un omzuna yaslayıp Jungkook'a baktım.

"Hyung ne yapacaksın peki?" derin bir nefes alıp bilmiyorum der gibi dudaklarımı büzdüm. Cidden ne yapacaktım bilmiyordum, eğer takip etmemiş olsaydım hiçbir şekilde bana mesaj atamazdı. Ama şimdi bu engelde ortadan kalkmıştı.

"O zamaan kafa dağıtma vakti geldi." Taehyung yerinde doğruluğunda mecburen doğrulmuştum. "Kafanı dağıttıktan sonra ne yapacağını düşünürüz." kafamı olumlu anlamda sallayıp onlara baktım tekrar. Jungkook aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü hızla.

"Bu arada Seokjin hyung Chimmy'i geri getirecekmiş bugün, birazdan burada olurlar." kedimin adını duymamla özlemim daha da kabarmıştı. Benim minnoş kedim hastalanmıştı ve Seokjin hyung tanıdığı bir veterinerin yanına götürmüştü ama çok uzak olduğu için yanında gidememiştim.

"Ne zaman geli- Geldi bile!" konuşmam zil ile kesildiğinde hızla yerimden kalkmış ve kapıya koşmuştum. Tae ve Kook'un gülüşlerini duysam bile umursamadım ve kapıyı açtım. Seokjin hyung kucağında Chimmy ile karşımda duruyordu.

"Hyung! Hoş geldiniz, geçsenize içeri." Seokjin hyung gülerek içeriye girip kafesi yere bırakmış ve Chimmy'i bana uzatmıştı.

"Chimmy'i seni çok özlemiş Jiminie~" Chimmy'e uzanıp onu kucağıma aldığımda miyavlayarak yüzümü yalamaya başlamıştı. Gülerek yüzünü öpmeye başladığımda miyavlamaları daha da artmış yüzünü yüzüme sürtmüştü.

Gülerek geri çekildiğim de Seokjin hyung'un sahte göz yaşlarını silerken yakalamıştım. "Beni özlemedin mi Jiminie? Bak ben özlemimden ağlıyorum."

Chimmy'i yere bırakıp açtığı kollarına girmiştim hızla. Chimmy ise odaları gezmeye gitmişti miyavlayarak. Seokjin hyung'tan ayrılmam ile Taehyung ve Jungkook aynı anda onun üzerine atlamışlardı.

"Hyuung, seni çok özledim ben." Jungkook, Taehyung'u ittirerek daha çok sarılmaya çalışsa bile başaramıyordu. Seokjin hyung en sonunda onları ittiğinde homurdanıyordu. "Sanki bilmiyorum yaptığım yemekleri özlediğinizi."

Dediğine güldüğümüz de o da gülmüş ve geri kapıyı açmıştı. "Benim şuan gitmem gerek ama akşam geri gelirim. Ben gelene kadar kendinize dikkat edin." hepimizi teker teker sarılmış ve evden çıkıp arabasına ilerlemişti. Kapıyı kapattığımda Jungkook kolunu omzuma atıp beni salona ilerletmişti, Taehyung ise mutfaktan abur cuburlar ile gelmişti. İçkiler salonda olduğu için rahatça getirmişti tabakları. Chimmy'i kucağıma alıp tüylerini okşadığım zaman iyice kucağımda yayılmış ve mırlamıştı.

Taehyung, içkilerden birini bana diğerini ise Jungkook'a uzatmış ve içkisini havaya kaldırmıştı. "O zaman şanssızlığa!" bağırıp bize baktığında gülerek şişesine vurmuş ve şişeyi dudaklarıma yaslayarak büyük bir yudum almıştım.

Aesthetic Art Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin