Aynı gün, gece yarısı;
Jungkook annesinin ufak göz yaşlarını görmenin huzursuzluğu ile çiftlikten ilk kez geriye dönemeyeceğini bilerek adımını attığı andan beri saatlerdir nereye yürüdüğünü bilmeden yüzünü keçeden bir maskeyle kapatmış ustasının çamura batan botlarını izliyor içinden neden ata binmediklerini sorguluyordu. Kocaman, güçlü ve görenin gözlerinin kamaştığı bir attı. Yani ikisi birlikte bile binse at iki günlük mesafe de kat etse yorulmazdı. Atın eyerinin bağlı olduğu halat kendi ellerinin arasındaydı. Tok, erkeksi sesi ve sarıya çalan gözlerinden başka hiçbir şeyini bilmediği ustası atı onun tutmasını istemişti ve bu ürkek Jungkook'u korkutmaya yetmişti. Bu koca cüsseli adam bile siyah yelesini asaletle savuran atın yanında küçük kalıyordu. Eğer at huzursuzlanır ya da korkarsa ufacık bir hareketle minik bedenini ezip en hızlı ölen çırak ünvanını kazanmasına neden olabilirdi.
Bu düşünceyle istemsizce kıkırdadı. "İşte bu komik olurdu." Sesi öyle tatlı bir tonda yankılanmıştı ki orman uğursuz hışırtısını kesmiş öyle ki ne ustasının botlarının çamura batış sesleri ne de atın takırdattığı nalları duyulur olmuştu. Bu sessizlik ürkmesine neden olduğu için ellerini korkuyla ağzına kapattı. Hayır, o sarı gözlerin ona tekrar bakmasını kesinlikle istemiyordu. Kötü bir şey yapmadığını biliyordu ama emin olamamıştı da. Üstelik o kadar çok yürümüşlerdi ki bacaklarının uyuştuğunu hissediyordu. Avcının aksine onda yalnızca çiftlik botları vardı ve ağırlıklarını taşımaktan da yorulmuştu. "Daha fazla yürümek istemiyorum." dedi, yola çıktıklarından beri ilk kez kendi isteği ile konuşmaya başlamıştı. Avcının ona baktığını hissettiğinde titreyen bacaklarının bol pantolonu içinde fark edilmiyor oluşunu umdu. Beklediği şey neydi o da emin değildi ama ustasının kafasını sallayarak önünde durmasını beklememişti. Keçesini hafifçe çekiştirdiğinde bunu konuşmadan hemen önce yapıyor olduğunu fark ettiğinden yumruklarını sıkmış ve duymaya alışık olmadığı sesiyle baş etmek için kendine ufak telkinler vermişti. "Ormanın içine girdiğimizde... Ata bin, ben sana gözlerini kapatmanı söylediğimde... Eve gelene dek açma. Sakın, gözlerini açma. Anladın mı?"
Cümleye gayet sakince başlamış olsa da sonlara doğru kızar gibi sesi yükseldiğinde bu sese eşlik eden şey Jungkook'un yutkunma sesi olmuş ve kafasını hızlıca sallamıştı. "Gözlerimi açmayacağım, eve gidene dek asla açmayacağım... Evet ama neden?" İtaat ediyor olsa da merakına engel olamazdı, henüz genç bir erkek olmuştu. Onun merakını dizginlemenin yolu sorularını cevaplamaktan başka ne olabilirdi ki? Sanırım ustası bu kadar sessizlikten sıkılmış ya da cevaplamazsa daha fazla konuşacağını düşünmüştü ki Jungkook'u cevapladı. İkisi de arasında uçurumlar olan ihtimallerdi ama Jungkook'un merakını gidermeyi o da az buçuk istemişti.
"Bu anlattığım her şey için defter tutmaya hazırlansan iyi edersin. Bir avcı kılıçtan çok kalem tutar. Ormana geldik, artık ata binmelisin." Bakışlarını tekrar arkasında çevirdiğinde hâlâ sorularla dolu olan ufaklığa yaklaşmış ve ellerini Jungkook'u ata bindirmek için belinin iki yanına yaslamıştı. Jungkook eğer fazlasıyla korkmamış olmasaydı belindeki ellerin bir anlığına duraksadığını düşünürdü. Ustasının, Jungkook'un boyu kısa olduğu için onu kaldırdığını biliyordu ve onu kendi kendine bırakmak yerine ata binmesine yardımcı olduğu için sanırım... Ustasına biraz minnettardı. Çok değil, yalnızca biraz.
"Ama ben..." Ufak itirazıyla yükselen sesi ustasının bakışlarını üzerine çekmesine neden olurken okumayı yazmayı bilmiyorum diyemediği için bükülen dudaklarıyla başını atın siyah yelesine çevirmişti. Vardıkları zaman bir yolunu bulurdu...
"Cadıların ne olduğunu biliyorsun değil mi?" Ustasının sesi ile kafasını salladı ama tok sesin sahip olduğu o ufak alayı sevmemişti, yine de alayla başlayan bu cümle aslında kendi içinde yeterince sakinlik taşıyordu. Hatta avcı, kendisi dahi bu denli uzun soluklu bir konuşma yapacağını tahmin etmemişti fakat işte buradalardı. Bilgisiz, korkak bir çırak ve ona bilgilerini anlatmakla yükümlü; yüzyıllardır süregelen bu geleneği tamamlamak üzere görev alan ustası ormanın derinliklerine doğru ilerliyorlardı. "Ormanın en karanlık yerleri cadıların evleridir, elbette her yerde yaşayabilirler fakat güçlerini karanlıktan ve karanlığı doğuran aydan alırlar, bu yüzden ormanın karanlıkları onların yerleridir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedinci Oğul |TaeKook|
FanfictionDudakların yalnızca benim için yaratılmış, nasıl ellerinden şifa akar da dudakların zehirler beni? Bu kurguya aşık olmamı sağlayan arkadaşım Ayça ile aylar boyunca yaptığımız rp sonucu yazılmıştır. Teşekkürlerimi iletiyor eğer izin verirse kendisiyl...