"Kanka, iki kere iki dörtmüş." Sınıfta sıradan bir gün geçerken Arı'ya ciddi misin? Der gibi bir bakış attım. Gülerek başını masaya yatırdı ve bana döndü. "Off matematik çok sıkıcı, hiçbir şey anlamıyorum. Aynı hayatım gibi." Matematik hocasına bakarken bir yandan Arı'yla konuşmak için fısıldıyordum. "Bu arada Ekin nerede?" Ekin'de bizim çocukluk arkadaşımızdı. Bizim sınıftaydı oldukça yakışıklı ve tatlı olduğunu söyleyebilirim.Arı heyecanla gülümsedi. "Yarın, parti varmış. Onun için hazırlık yapıyor." Kaşlarımı çatarken sesim meraktan titredi. "Ne partisi?" Arı dudağını büzdü. "Bilmiyorum. Ama kesin gidiyoruz." sesinde ki heyecandan olumsuz bir cevap vermek istemiyordum. "Mirza da geliyor mu?" tekrar hocaya bakıp bizi duyup duymadığını kontrol ettim. "Umarım gelir." Onu görme ihtimali bile olsa kalbimin heyecandan titrediğini hissediyordum. Onu çok özlüyordum ve her anım onu izleyerek geçsin istiyordum.
Arı ne düşündüğümü anlamış gibi bana bakıp gülümsedi. "Git ve onunla konuş." Umutsuzca kalemimin silgisini kemirmeye başladım. "Mirza beni gördüğü anda yüzünü çeviriyor." Omuzunu silkelerken bana anlamlı bir bakış attı. "O zaman sende onu konuşmaya mecbur bırak." Aklıma gelen fikir ile sinsice göz kırptım.
Teneffüs zili çalar çalmaz Mirza'nın sınıfına koşmaya başladım. İçeri girdiğimde tüm gözler bana dönmüştü, gözlerimle Mirza'yı arıyordum. Beni görüp hemen başını sıraya gömdü, bu hareketine gülüp yanına yaklaştım. Bana bakan kızlara önünüze dönün dercesine uyarıcı bakışlar atmayı da ihmal etmedim.
Mirza'nın sırasına geldiğimde yanında oturan arkadaşı çoktan kalkıp diğer masaya gitmiş olduğunu fark ettim. "Selam Mirza." sesimle birlikte bana keskin bir şekilde döndü. Bakışlarından beni gördüğüne hiç hoşlanmadığı belliydi. Aniden sınıfın kapısı açılıp içeri bir hoca girdi, Hoca hariç herkesin bize baktığını hissedebiliyordum. Bu son derece garip olmakla birlikte bizi tekrar birlikte görmeleri saçmaydı onlar için. Herkes kulaktan kulağa fısıldıyordu.
"Burada ne işin var?" siyah kaşları çatılırken dudağımı çocuk gibi büzdüm. "Seni özledim." gözlerini devirdi. Nerede olduğumu bana hatırlatarak etrafa bir göz attı. "Lamia yanlış sınıftasın."
"Evet, o yüzden kimseye söyleme." Dikkat çekmemek için tanımadığım ve kesinlikle hiç bilmediğim bir konu hakkında konuşan hocaya dönüyorum. "Söylememi istemiyorsan benimle konuşma." dedi ve çocuk gibi benden uzaklaştı.
"Evet arkadaşlar kitabınızın üçyüzüncü sayfasını açın!" hocanın sinirli sesiyle irkildim ne sinirli biriydi. Sınıfta bir tek benim kitabım olmadığını görünce endişelendim. Ama karşımda oturan kızdan kitabını isteyince hiç düşünmeden bana uzatmıştı. Hocanın dediği sayfayı açıp okumaya başlayınca gözlerim irice açıldı.
"Bu uzayca mı? Çünkü hiçbir şey anlamıyorum da." Mirza beni duymamış gibi davranırken sinirlenmiştim, onunla konuşmak için yaptığım bu planın başarısız olmaması için ayağımla bacağına vurdum. Tepki vermeyince tekrar vurdum ama yine beni görmezden gelmeye devam etti. En sonunda dayanamayıp bağırdım.
"Mirza!" bana dönen hocaya gülümsedim ve bir şey yok anlamında başımı salladım. "Ne? Konuşmak yok demiştik." buz gibi sert sesi beni daha da germişti."Haklısın, neden geldiysem. Senin insan olmadığını unutmuşum!"
"Gelmeseydin."
"Neden hep bana kızıyorsun?"
"Sessiz olun!" gelen sesle başımı çevirdim. Elimi kaldırıp hocadan söz istedim. "Hocam."
"Ne vardı?" Bana bakan gözlere aldanmadan cesurca ayağa kalktım. "Siz her şeyi öğretiyorsunuz değil mi?"
"Evet, tabi." başını salladı.
"En sevdiğiniz insanın size kızması durumunda ne yapıldığını anlatmıyorsunuz ama." Mirza rezil olduk der gibi yüzünü eliyle kapattı. "Senin adın neydi çocuğum?"
"Ben Mirza." tüm sınıf kahkaha eşliğinde gülmeye başladı. "Pardon, yani sevdiğim çocuğun adını taşımak istiyorum da." imalı bir şekilde Mirza'ya bakıyorum. "Bu ne biçim bir konuşma şekli hemen çıkın sınıftan!" Hocanın sinirli sesiyle birlikte ayağa kalktık Mirza elimi kavrayıp beni peşinden sürüklemeye başladığında sınıftakilere tuttuğu elimi işaret ettim. Beni sevdiğini anlayıp ve uzak dursunlar diye. Onun elini ittirmek yerine sıkıca tuttum hatta işime bile gelmişti.
Sınıftan çıktığımızda beni keskin bir şekilde kendisine döndürdü. "Rezil oldum senin yüzünden! Neden yine herşeyi mahvediyorsun?"
"Sadece barışmak istiyorum." Başını sallayıp hiç tekin olmayan bir bakışla sırıttı. Elimi tekrar tutup beni yine çekiştirmeye başladı. "Nereye?" dedim ama cevap vermek yerine elimi daha da kavradı. Teneffüs biz yürürken çalmıştı sınıflardan çıkan kalabalık öğrenci grubuyla birlikte kantine hızlı bir giriş yaptık. Herkesin gözü bizdeyken Mirza elimi ittirdi. "Hepinizin bildiği gibi Lamia ile ayrılmıştık ama şimdi o benimle tekrar barışmak istiyor."
Mirza'nın ne yaptığını anlamaya çalışırken kollarıma sarıldım. Bana yandan bir bakış attı bu sefer daha farklı bakıyordu. Gözlerinde hem nefret hemde çok yakından tanıdığım o bakışı gördüm. Ne yapacağını anladığımda sadece onun gözlerine baktım. Bunu yapmaması için yalvaran gözlerimle. Mirza belki benim canımı yakmak istiyordu ama canımı yakarken bile onu düşünüyordum. Çünkü biliyordum beş dakika sonra ne kadar pişman olacağını.
"Ona hiçbir umut vermedim ama kendisi fazla hayalperest sanırım."Hem fotoğraf hemde video çektiklerini görünce sadece güldüm. Herkes ağlamamı beklerken bu hareketime şaşırmış gibiydi. Gülüyordum çünkü ben güçlüyüm.. Herkesin önünde ağlamak yerine ağlayacağımı düşündükleri için onlara gülüyordum. "Gelecek hakkında hayaller falan kuruyor. Arkadaşlar Lamia beni terk etmişti."
Sesi ne kadar kulağa sinirli gelsede konuşurken sesinin titrediğini anladım.
"Şimdi bende hepinizin önünde onu terk ediyorum. Hayatımdan çık ve lütfen bir daha dönme."Şovunu bitirdiğinde arkamı döndüm kimsenin beni görmediğine emin olup gözyaşlarımı serbest bıraktım.
🪐
Mirza çok pişman olacakmışsın gibi geliyor..
Yorum yapmadan geçmeyin!
Küçük yıldızı dolduralım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal Kırıklığı | Mesajlaşma
RomansaLamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.