1. BÖLÜM

29 6 9
                                    

Yeni ve ilk hikaye💙

"NEFRET EDİYORUM!!! Bu Türkçe  derslerinden nefret ediyorum!" çantamı kenara atmamla annemin odama girmesi bir oldu.

Zaten benim sinirim tepeme çıkmış Bi de annem bana bağırmıyor mu işte o zaman daha Bi sinirleniyorum. Ya arkadaş zaten sinirlenmişim daha ne diye bana bağırıyorsun ki. Neymiş efendim hiç bir şeyi beğenmiyomuşummuş da bunun için herşeyim ters gidiyormuş. Acaba o Türkçe hocası olucak sarışın cadaloz bana taktığı için olabilir mi!? Bütün derslerim yolunda giderken Bi Türkçe dersimin notları yerlerde sürünüyor. Kadın her ağzını açtığında ya bana bağırıyor ya da beni aşağılamaya çalışıyor. Bardağı taşıran son damla oldu bugün. Derste hayvan kadar Bi metin okuttu, sonlarına doğru dilim damağıma yapışmaya başlayınca bir kelimeyi yanlış telaffuz etmişim. Sebebe bak! Ben sen konuşurken iki de bir "ııı, şey, eee, hımm" demene laf ediyor muyum. Senden daha akıcı konuşuyorum diye kıskanma Bi kere.

Her neyse, şimdi onu anlatmaya başlasam ömrüm yetmez. Ben kendi kendime söylenmeye devam ederken annem 2 saatin sonunda pes etmiş mutfağı toparlamaya devam etmişti. Ben hala daha bugün bana verdiği ceza ödevi için defter arıyordum. Bana okuttuğu koca metinde yaptığım hata yüzünden beni küçük düşürmeye çalışırken ona karşılık verdim diye bana ceza verdi. Günlük yazıcakmışım. Cezaya bak! Neyiz biz ilk okulda falan mı. Orta son sınıf öğrenciye verilicek ceza mı ya bu. Bu hatalarım hepsi kitap okumadığımdan dolayı oluyormuş. Ya sanane! Okumıycam, sevmiyorum! Zor la mı!? Ben bu zamana kadar kitap okumamış biri olarak senin sözünle mi kitap okumaya başlıycam!? Çok beklersin sarışın cadaloz. Oof konu ondan açılınca kendimi durduramıyorum. Sonunda defteri buldum. Küçük renkli sayfaları olan, A5 boyutunda Bi defter. Zaten en fazla 4 bilemedin 5 gün. Sonra elimi bile sürmem. Aldım Bi tane kalem ve yazmaya başladım.

"Sevgili günlük... "

Kafamı kaldırıp kağıda biraz uzaktan baktım. Bu ne be! 3. Sınıf öğrencisi gibi.

Yaklaşık 1 saat kadar yazmaya çalıştım ama nafile. Bu sinirle bırak yazı yazmayı, suyu bile düzgün içemezdim. Zaten ben yazarken günün yorgunluğundan masamın üstünde uyuya kalmışım.

Abimin yüzüme koca bir bardak soğuk suyu dökmesiyle yerimden sıçrayarak ayağa kalktım.

"Abi naptın ya ooof of!" kenardan bulduğum ilk bez parçasıyla masadaki suyu silmeye çalışıyodum. Az daha zar zor bulduğum deftere gelicekti su. Bi ara kafamı kaldırıp abime baktığımda ayakta pis pis gülüyordu.

"Uyandığına göre artık masaya gelebilirsin baş belası. Anneme dua et yoksa daha beterini yapardım ama beni durdurdu." kapıya doğru gidip odamdan çıkarken hala Bi yandan hala gülüyodu.

"Çabuk gel yoksa senin makarnanı da ben yerim"

O mutfağa gidip yemeğini yemeye başladığında kafamı kaldırıp odanın içini kokladım. Mis gibi kıymalı fesleğenli makarna kokuyordu evin içi. Bayılırım... Derin Bi iç çektiğimde sabahtan beri hiç bişey yememiş olmamın etkiyisle karnımın guruldadığını fark ettim. Koşar adım mutfağa gittim ve yerime oturdum. Makarnamın üstüne yoğurt koyup büyük Bi iştahla yemeğimi yemeye başladım. O kadar acıkmıştım ki sanırım 3 tabak dolusu makarna yedim. Yemekten sonra odama gidip sabah yazamadığım günlüğü yazmaya koyuldum. Hafif gülerek yazmaya başladım.

" ~Evet çoook sevgili günlük. Seninle tanışmamız benim çoook sevdiğim Türkçe dersimizin öğretmeni sayesinde gerçekleşiyor. Bayıla bayıla yazıyorum bu satırları. Türkçe dersi ve biricik öğretmenimiz dersi o kadar şevkle anlatıyor ki bütün sınıf o bülbül gibi sesiyle uyuya kalıyor. Şimdilik bu kadar yeter. Seninle geçireceğimiz bir ömür olucağı için şimdiden sayfalarını doldurup kirletmek istemiyorum. Hem ne demişler. TEMİZLİK İMANDAN GELİRMİŞ...
İyi geceler... "

Sayfaya baktığımda gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Beni tanımayan biri bu sayfayı okusa kesin inanırdı. Ki zaten o cadaloz da benim ima yaptığımı anlar. Anlar dimi, yani o kadar da salak olamaz herhalde. Defteri kapatıp çantama attım. Üstünde köfte topları olan pijamalarımı giyip mutfağa gittim. Evet üstünde köfte topları deseni olan pijamam var. Ne var yani varsa. Gülme! Komik değil, bence çok güzel. Kimse köfteli makarna sevgimi sorgulayamaz. Mutfağa gittiğimde abimin de beni pijamalarımla gördüğü o kadar belliydi ki, bütün apartman onun gülme sesiyle inliyodu resmen. Bence çok güzel napim. Hem ben onun üstsüz yatmasına karışmıyosam o da benim pijamama laf edemez. Ya Bi insan yatarken neden üstüne tişört giymeden yatar anlamıyorum ki. Nasıl rahat ediyo, hiç garip hissetmiyor mu bu! Ben hayatta öyle yatmam, hem zaten yatamam da rahatsız olurum. Biri beni falan görür tövbe tövbe. Onun kahkasına göz devirip kendime süt ısıtmak için dolaptan süt aldım. Cezve de tamam. Ee benim şişen nerde.

Salonun kapısına doğru gittim.
"Anne benim pipetli şişemi yine nereye koydun, bulamıyorum."
"Bardakların arkasında kızım nereye koyucam. Ayrıca bırak artık şu şişeyi çocuk musun sen, koca genç kız oldun"
O sıra arkamdan gülerek abim geldi.
"Bebek o daha annesi bebek. Biberonu kırılmış onun için şişesini arıyo"
" Ya anne oğluna bişey söyle ya! Oof of" arkamı hızla dönerek mutfağa gittim. Sandalyeye çıkıp bardakların arkasından şişemi almaya çalıştım. Tam alıcağım sıra....

Sonraki bölümden kesit

- "Ya pisliksin ya oooof! ANNEEE!" bağırmaya devam ederken her yanım acıyordu. Ben canımın acısından hala ağlamaya devam ederken kimseden tek Bi ses dahi yoktu

SIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin