Çalışma masasının başındayım, anatomi çalışıyorum. Isı duyusunun iletilmesinin omurilikten geçen yolunu okuyorum. Sonra birdençorapsız ayağımın üşüdüğünü farkediyorum. Buz gibi olmuş sahi.Vay hain Tractus Spinocereblaris lateralis vay...
Ayağım sahi soğuk olduğu için mi yoksa bu tractus bilmem neyin iletiminden dolayı mı olduğuna kafa patlatacağım... Patlatacağım patlatmasına ama vizede bu tip ontolojik kaygılarımıza hocalarımızın dikkat edeceğini pek sanmıyorum.
Kendimi düşünmekten alamıyorum. Kant okumuştum bir ara. Aklıma takılıyor bir savı. Şimdi Köningsberg gülü demiş ki bizim nesneyle ilişkimizden bir bilgi elde etmek istiyorsak onu akıl süzgecinden geçireceğiz. Yani aklımızda ona bir şekil vereceğiz nesneyi tekrar sentezleyeceğiz. Biz nesneye yüklem yüklüyoruz o onun sentetik yüklemidir. Yani diyor ki görüyorsun kırmızı karanfili başlıyorsun yorumlamaya Ahmet Haşim gibi:
Yârin dudağından getirilmiş
Bir katre âlevdir bu karanfil,
Rûhum acısından bunu bildi!
Karanfili aldın alevle birleştirdin yetmedi onun yarin dudağına koydun. Ne ruh varmış be Haşim sende. Sen bunları yazıyorsan elbet acısından bunu bilir ruhun. Ama halbuki çiçeğin kendine hayrı yok. Ruhunda bir arıza olmasa o karanfili öyle görmen mümkün olur muydu? Bana sorsan karanfili çiçektir işte. İçinde arı falan olabilir diye bakmadan koklamaya bile yanaşmam. Karanfilin falına bile bakılmıyor. Üstelik cenazelerde ortaya çıkan bir çiçek. Açıkcası nekrofili değilseniz pek seveceğiniz bir çiçek olduğunu da düşünmüyorum. Pek aklım almıyor. Neyse Millet fakir tabii karanfil bırakıyor, ben bu muhabbete bir juliet gülü bırakıyorum.
Ne diyorduk akıl devreye giriyor diyordu bizim kutsal bakiremiz Kant. Akılla bilgi elde ederiz. Karanfil örneğinde olduğu gibi ona biz bir şeyler yükleriz diyor. Şimdi düşünüyorum. Kant şimdi içkin yüklemler var nesnede. Mesela insan diridir, ağaç yaştır... Diri olmayan insan yaş olmayan ağaç yok. Bunlar analitik yüklem bal gibi. içkin yüklemler analitiktir nasıl sentetik olur? Matematik olmadan çıkla analitik bir şey yok mu? Birden duraklıyorum.
Ne yapıyorum ben? Pazartesi sınav var oturmuş burada Kant'ı sorguluyorum. Ama ayağım üşüyor. Kant'a göre bu benim aklımla sentezlediğim bir bilgi. Yani ayağım soğuk değil aslında. Bir sıvı nitrojene göre hele. Buz gibi sansamda gerçekte buz değil. Sahi gerçekte ayağıma soğuk dememin ölçütü dahi aklım. Ayağımın soğukluğu içime geçti. Vizeler gelirken iş mi bu şimdi? Çok geçmeden çözümü buldum. Sahi çoraplarım nerede? Çoraplarımı giymeliyim. Ne demişler ayağını sıcak tut başını serin gençliğini yaşa düşünme derin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEŞMEKEŞTEN NOTLAR
Teen Fiction-Kendinden hiç söz etmemek çok soylu; bir ikiyüzlülüktür. Friedrich Nietzsche Bir asilzadenin kitabı değildir bu. Okuyacaklarınız elbette ki benim soysuz...