birinci gün : güzel omega, tatlı omega

17.5K 619 779
                                    


Yaklaşık bir yıldır, jigololuk üzerine kurduğu deneyimden dolayı, elbette Jeongguk müşterilerinin arzularını nasıl yönlendireceğini; onları nasıl söndüreceğini vehahut aksine, körükleyiciğini biliyordu. Hiç şüphesiz. İşinin ehli olmuştu, bahsi edilen süre çok eskilere dayanmasa da işte, bir sene gibi bir süre içerisinde zirveye tırnanmıştı. Çok talep görüyordu, haliyle aldığı ödenek de öyle az bir şey değildi ve işini asla ama asla yadırgamıyordu. Onunla bütünleşmiş, onun bir parçası olmuştu ve hayatından, yaşayış tarzından da doyasıya bir zevk duyuyordu; başkaları istediğini diyebilirdi, hep demişlerdi, taktığı bir nokta değildi bu. Asla olamayacaktı. Her ne ise, konumuzun dayanağı zaten bu değildi.

Jeongguk, bu sabah siyah kıyafetlerinin içerisinde, elinde deri bir çantayla girerken de iyi bir iş çıkaracağından emindi. Parası ona peşin ödenmişti, normalde Taehyung'un yaptığı bu aptallıktan dolayı işine gelebilir, hiç şu evin kapısından girmeyebilirdi de; yine de girmişti, şu anda buradaydı ve Jeongguk Tanrı üzerine yemin ediyor ki, hiçbir manzarayı, önceden yaşadığı hiçbir deneyimi şu ana değişmezdi. Dehşet bir şeydi, alfanın kasıklarını karıncalandırıp içerisinde bir cehennem ateşinin alevlenmesini sağlayan şey, ne eksik ne fazla, sadece oydu. Omega. Dört bir duvarla çevrelenmiş şu odada kendini yatağa sürten, yorgunlukla mırıldananan, alfanın aklını karmançorman ederek onu sınıra sürükleyen, omega.

Güzel omega.

İçlerinden en güzeli olan omega.

"Güzelim," diye mırıldandı Jeongguk. Elleri o vakit yatakta yüzüstü uzanan omeganın pürüzsüz, bembeyaz ve sütun gibi bacaklarından yukarı doğru çıkıyor, kendi bedeni de aynı şekilde omeganın üzerine doğru bir aslan edasıyla tırmanıyorken verdiği temas beline, sırtına ve son olarak omurlarının arasındaki kasılmış noktaya doğru değiyordu. Nihayetinde omeganın dibine doğru yaklaştığında, çin diliyle döşenmiş parmaklarını uzattı ve onun, daha şimdiden ıslanmış perçemlerini bir kenara attı; sırf yüzünü görebilmek için. "Nasıl hissediyorsun? Anlat bana."

Normalde, kızgınlıkla olan omegalardan biriyle o an iletişime geçmek zor olandı. Nitekim minik bedenlerin, ısı sırasında tek dertleri kıçlarının alfalarının aleti tarafından yeterince doldurulması olurdu ve haliyle düşünceleri de o yöne doğru kaymışken, dudaklarının arasından pek bir söz alamazdınız; ancak ortada bir istisna söz konusuyken alfa sormak zorundaydı. Görmüştü çünkü durumun garipliğini; tatlı, minik omega, o -Jeongguk- odaya ilk adımını attığında bir anda yatağa sürtünmeyi kesmişti. İnlemeleri belirli aralıklarla devam etse de yine de azalmıştı ve eli, alfanın göremediği bir noktada, küçük penisinin üstünü örter bir konumda donakalmıştı. Bu da Jeongguk'un anlamasını zorlaştırdı ve bir anlığına da olsa onu şüpheye düşürdü. Omega hâlâ tepkisizdi, bu canını sıkan şeydi.

Jimin'in kapalı gözlerini, çatılı kaşlarını inceledi alfa. Küçük burnu belirli aralıklarla açılıp kapanıyordu o sıra, bir şeyin kokusunu almaya çalışıyor gibi -hayır, duyumsamaya çalıştığı şey, alfanın kokusunun ta kendisiydi. Jeongguk bunu anladı, bu yüzden feromonlarını yaymaya başladı başlamasına ama, ortadaki problemin ne olduğunu bilmiyordu.

"Omega," dedi bu yüzden, tekrardan seslendi minik bedene. Bir kolu sarı saçların solundan yatağa dayanmışken, diğer eliyle yine yuvarlak çeneyi tutuyordu. "Sorun nedir?"

"Bir an," diye fısıldadı omega, çabucak değildi. Saniyeler geçmişti, öyle konuşabilmişti. Sıkıca kapalı gözlerini araladı, alfayla kesişen bayık gözlerinin içi cam gibi parlıyordu. "B-ben bir an kokunu alamadım. Varlığını hissettim, oradaydın ama... Gerisi, gerisi yok."

Anlıyorum, dedi içinden alfa. Bir kez daha okşadı omeganın sarı saçlarını kenara doğru. "Ve bu seni korkuttu mu?"

"Evet, fazlaca." Omega bir çırpıda söyledi.

make me yours, jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin