bölüm dört: çamaşır günü ve yarının ekmekleri
kiyoomi göz kapaklarına erişen gün ışığıyla huysuzca mırıldandı. hiç mi hiç sevmiyordu güneş tarafından uyandırılmayı. kendi kendine uyanmayı tercih ederdi. bir süre yatakta dört dönüp uyumaya çalıştı ama vücudu çoktan açılmış gibiydi. yinede şansını zorlamaya devam etti, ta ki zil sesi hanenin içinde yankılanana kadar.
ilk başta aile evinde yaşamanın alışkanlığıyla kalkmamayı düşünsede sonradan aklına gelmişti nerede yaşadığı ve zili kimin çalıyor olabileceği. gözleri fal taşı gibi açılırken yerden kaptığı gömleği hızlıca üstüne geçirerek merdivenlerden aşağı adımladı.
kapıyı açtığında ise karşısında çoktan güne uyanmış bütün enerjisiyle kendisine bakan bir miya vardı. "günaydın~" kiyoomi gözlerini ovalarken istek dışı sırıttı. "günaydın, ne yapıyorsun?" sorusunu atsumu'nun elinde tuttuğu kova ve sepete bakarak sormuştu.
"a- doğru, bugün çarşamba ya? çamaşır yıkamaya gidiyorum. o yüzden sana da söyleyeyim dedim, hani kirlin varsa gel yıka diye." sakusa anlık gözlerini sıkıca kapatıp düşündü. dün temizlik bittikten sonra çıkardığı kıyafetleri kirliydi ve çantasında da bir iki şeyin kirli olduğuna emindi.
"evet var- bir dakika ben ne alayım yanıma?" atsumu cevaplamadan önce bir süre kaşlarını çattı, bir şeyler hatırlamaya çalışıyor gibiydi. "üst kattaki banyoda dolabın yanında kova vardı, onunla birlikte kıyafetlerini al yeter. bekliyorum ben burada."
kiyoomi onaylayıp hızlıca merdivenleri geri tırmandı. oldukça heyecanlıydı, alt üstü çamaşır yıkayacaktı neyeydi bu heyecanı? sorunun cevabı üstüne çok düşünmedi, onun yerine hızlıca kirlilerini kucaklayıp banyodaki kovayla birlikte aşağı döndü.
"pekala~ şimdi nehire gidiyoruz. önceden ailenle yaşadığına göre sormam gerekiyor gibi hissediyorum. hiç yıkadın mı çamaşır?" atsumu önde kiyoomi ise birkaç adım arkasında, birlikte ilerliyorlardı. "pek sayılmaz. kasabada bir tane çamaşırhane vardı annem oraya götürürdü genelde."
"pekala, sana öğretebilirim o zaman." miya büyük ağaçlar arasından geçip masallardan fırlamış gibi duran nehri gözler önüne sundu. "kasabadakiler buraya gelmezler uzak olduğu için. bir bize kalıyor anlayacağın."
aslında kiyoomi, sarışının bir çamaşır makinesine sahip olmasını bekliyordu ailesinin durumundan kaynaklı olarak. fakat belli ki onlarda yeni piyasaya sunulan çamaşır makinelerine çoğu insan gibi sahip değillerdi.
sarışın elindeki kova ve sepeti daha da sıkı kavradı ve nehir kenarındaki taşlardan birine oturdu. kiyoomi ise önündeki manzaraya biraz daha bakma gereği duymuştu.
e, bu manzara atsumu'yu da kapsıyordu tabiki.
"sakusa?" kıvırcık saçlı miya'nın endişeli sesiyle kendine gelip bakışlarını o tarafa çevirdi. "iyisin değil mi? dalmışa benziyordun." kiyoomi gülümseyip kafasını salladı. kendisi hakkında endişelenen birileri olması onu oldukça mutlu etmişti.
"tamam, gel o zaman buraya." siyah saçlı, sarışının yanında yer edindiğinde atsumu yavaş yavaş neleri yapması gerektiğini göstermeye başladı. bir yandan da kelimeleriyle anlatıyordu.
"önce kovaya suyunu dolduruyorsun..." kovasını suya batırıp çıkardı sarışın. "sonra yıkayacağın kıyafeti alıp ıslatıyorsun." sepetten çıkarttığı beyaz tişörtünü su dolu kovada ıslattı. "sonrada sabunu üstüne sürüp çitilemeye başlıyorsun." dediklerini bir bir yaptıktan sonra tişörtü tekrar kovaya sokup suyun içinde sabundan arındırmıştı. hemen sonra ayağa kalkıp ağaçlar arasında hazır asılı olan ipin üstüne asıvermişti kumaş parçasını. "ve~ bu kadar!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions ❦ sakuatsu
Fanfiction❝karahindibaların arasında söylediği şarkılar eşliğinde çiçekten taçlar yapan çocuğa aşık olmuştu kiyoomi❞