17

575 76 47
                                    

Mina

Aynı yere geldiğimde bu sefer iki kağıt olduğunu fark etmemle kaşlarımı çattım ilk, banktakini elime alırken yere düşmüş kağıdı onun yazıp yazmadığını sorguluyordum bir yandan. Katlanmış kağıdı açmış gözlerimi kısarak okumaya çalışıyordum, karanlığın etkisi ve el yazısının küçüklüğü bunu zorlaştırırken telefonuma gelen mesajla dikkatimi oraya vermiştim.

poetson: sen bakmayacaksın herhalde diye ben söylüyorum

yerdeki kağıdı da al

onda farklı bir şey yazıyor ama önemli

myoui: tamam

bir dakika

sen beni mi görüyorsun

poetson: görüyorum

bu yüzden kağıtları okumanı bekliyorum

myoui: okuyorum

Elimdeki kağıdı okurken aynı zamanda eğilip yerdekini almıştım, okumayı bitirdiğimde tüylerim diken diken olmuştu bir saniyeliğine. 'Kimsenin hatası değildi böyle tedirgin olmam, ben yanlış kişileri seçtim sadece.' Derin bir nefes almamın ardından diğer kağıdı da açmış ve kaşlarımı çatmıştım ilk başta anlamayıp, donup kaldığımda omzumda hissettiğim el beni eski halime getirmişti. Utancımdan dişlerimi dudağıma geçirip ayağımla bir ritim tutarken arkamdaki bedeni çoktan yanıma oturmuştu. Telefonuma gelen bildirimle dudaklarım yukarı kıvrılırken, onun da benim gibi tedirgin olduğunu az çok tahmin edebiliyordum.

poetson: baştan söyleyeyim

konuşmayı düşünmüyorum

myoui: ben de düşünmüyorum

o yüzden mesajlaşalım

poetson: ben sözümü tutup geldim

sen de konuşsan bir şey olmaz

myoui: ben konuşacağım demedim ama

sesimi bu kadar çok duymak istiyorsan konuşabilirim

poetson: öyle demedim

tabii keyfin bilir

Yazdıklarına karşın sessiz bir şekilde gülerken bana dönmesiyle susmuş, ellerimle oynamaya başlamıştım. Yüzümü tamamen görebildiğini bilmek beni daha da utangaçlaştırırken ben de ona dönmüş ve göz göze gelmemizi sağlamıştım. Taktığı maske ve şapkadan dolayı sadece gözlerini görebilsem de yine de çok güzel olduğuna yemin edebilirdim. Ben şu anki garip atmosfer yüzünden yutkunurken o tekrar telefonuna döndüğünde aynısını yapmıştım.

poetson: güzelsin

myoui: sen de güzelsin

poetson: görmedin bile

sadece gözlerim var

myoui: ona rağmen güzelsin

ama daha fazla iltifat duymak istiyorsan maskeni çıkarabilirsin

poetson: salak

belki bir gün

myoui: en azından ihtimali var

buna bile şükreder hale geldim

poetson: bir şeyler yapalım

böyle salak gibi oturmaya mı geldik

myoui: yani yüzünü göremiyorum ve sesini duyamıyorum

ikimiz de konuşmuyoruz

bir yere gitsek mesajlaşacak mıyız

poetson: haklısın

bir şeyler alıp yiyelim bari

myoui: tamam ben gidip alayım

bekle ama

poetson: ben niye gelmiyorum

hem konuşmanı duyarım

myoui: her şey karşılıklı

poetson: beni ilgilendirmez

Omuz silkip ayağa kalktığımda peşimden gelmesiyle gülümsemiş, markete ilerlemiştim. Bana yetişip yanımda yürümesiyle o tarafa hiç bakmıyor, bana baktığını bilmeme rağmen izlemesine izin veriyordum. Bir süre sonra ben de başımı ona döndürdüğümde sanki inadına yapıyormuş gibi kafasını çevirmeyip izlemeye devam ediyordu, bu yaptığıyla güldüğümde aynı kıkırtı sesi kulaklarıma ilişmişti. Marketten içeri girdiğimizde atıştırmalıkların olduğu reyonların arasında dolaşmaya başlamıştım, güzel gözüken her şeyi sepete atıyordum. "Zengin değilim haberin olsu-" Sesini duyduğuma emin olamadığım için kaşlarımı çatıp arkamı döndüğümde eliyle ağzını kapamasıyla sesli bir şekilde gülmüş, tuttuğu şeyi alıp sepete atmıştım. "Hani konuşmayacaktın?" Arkamı dönüp ilerlemeye başladığımda aynısını yapıp arkamdan gelmiş, tekrar konuşmuştu. "Konuşmadım zaten" Kendi kendime bir insanın sesi bile nasıl çekici olur diye düşünürken kasaya geldiğimizi fark etmiş, sepettekileri çıkarmaya başlamıştım. Sahte bir şekilde öksürdüğünde arkama dönmüş, bir sıkıntı olup olmadığını kontrol etmek için etrafına bakınmıştım. "Çabuk alıp gitsek mi?" Dediğine karşın üstelemeyip kafa sallamış, kalanları da koyduktan sonra dudaklarımı aralamıştım. Aldıklarımızı poşete koyup dışarı adımlarken arkamdan duyduğum sesle oraya dönmüş, biriyle konuştuğunu görmüştüm. "Chaeyoung, nasılsın?"

writer / michaengHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin