Mina
Aynı yere geldiğimde bu sefer iki kağıt olduğunu fark etmemle kaşlarımı çattım ilk, banktakini elime alırken yere düşmüş kağıdı onun yazıp yazmadığını sorguluyordum bir yandan. Katlanmış kağıdı açmış gözlerimi kısarak okumaya çalışıyordum, karanlığın etkisi ve el yazısının küçüklüğü bunu zorlaştırırken telefonuma gelen mesajla dikkatimi oraya vermiştim.
poetson: sen bakmayacaksın herhalde diye ben söylüyorum
yerdeki kağıdı da al
onda farklı bir şey yazıyor ama önemli
myoui: tamam
bir dakika
sen beni mi görüyorsun
poetson: görüyorum
bu yüzden kağıtları okumanı bekliyorum
myoui: okuyorum
Elimdeki kağıdı okurken aynı zamanda eğilip yerdekini almıştım, okumayı bitirdiğimde tüylerim diken diken olmuştu bir saniyeliğine. 'Kimsenin hatası değildi böyle tedirgin olmam, ben yanlış kişileri seçtim sadece.' Derin bir nefes almamın ardından diğer kağıdı da açmış ve kaşlarımı çatmıştım ilk başta anlamayıp, donup kaldığımda omzumda hissettiğim el beni eski halime getirmişti. Utancımdan dişlerimi dudağıma geçirip ayağımla bir ritim tutarken arkamdaki bedeni çoktan yanıma oturmuştu. Telefonuma gelen bildirimle dudaklarım yukarı kıvrılırken, onun da benim gibi tedirgin olduğunu az çok tahmin edebiliyordum.
poetson: baştan söyleyeyim
konuşmayı düşünmüyorum
myoui: ben de düşünmüyorum
o yüzden mesajlaşalım
poetson: ben sözümü tutup geldim
sen de konuşsan bir şey olmaz
myoui: ben konuşacağım demedim ama
sesimi bu kadar çok duymak istiyorsan konuşabilirim
poetson: öyle demedim
tabii keyfin bilir
Yazdıklarına karşın sessiz bir şekilde gülerken bana dönmesiyle susmuş, ellerimle oynamaya başlamıştım. Yüzümü tamamen görebildiğini bilmek beni daha da utangaçlaştırırken ben de ona dönmüş ve göz göze gelmemizi sağlamıştım. Taktığı maske ve şapkadan dolayı sadece gözlerini görebilsem de yine de çok güzel olduğuna yemin edebilirdim. Ben şu anki garip atmosfer yüzünden yutkunurken o tekrar telefonuna döndüğünde aynısını yapmıştım.
poetson: güzelsin
myoui: sen de güzelsin
poetson: görmedin bile
sadece gözlerim var
myoui: ona rağmen güzelsin
ama daha fazla iltifat duymak istiyorsan maskeni çıkarabilirsin
poetson: salak
belki bir gün
myoui: en azından ihtimali var
buna bile şükreder hale geldim
poetson: bir şeyler yapalım
böyle salak gibi oturmaya mı geldik
myoui: yani yüzünü göremiyorum ve sesini duyamıyorum
ikimiz de konuşmuyoruz
bir yere gitsek mesajlaşacak mıyız
poetson: haklısın
bir şeyler alıp yiyelim bari
myoui: tamam ben gidip alayım
bekle ama
poetson: ben niye gelmiyorum
hem konuşmanı duyarım
myoui: her şey karşılıklı
poetson: beni ilgilendirmez
Omuz silkip ayağa kalktığımda peşimden gelmesiyle gülümsemiş, markete ilerlemiştim. Bana yetişip yanımda yürümesiyle o tarafa hiç bakmıyor, bana baktığını bilmeme rağmen izlemesine izin veriyordum. Bir süre sonra ben de başımı ona döndürdüğümde sanki inadına yapıyormuş gibi kafasını çevirmeyip izlemeye devam ediyordu, bu yaptığıyla güldüğümde aynı kıkırtı sesi kulaklarıma ilişmişti. Marketten içeri girdiğimizde atıştırmalıkların olduğu reyonların arasında dolaşmaya başlamıştım, güzel gözüken her şeyi sepete atıyordum. "Zengin değilim haberin olsu-" Sesini duyduğuma emin olamadığım için kaşlarımı çatıp arkamı döndüğümde eliyle ağzını kapamasıyla sesli bir şekilde gülmüş, tuttuğu şeyi alıp sepete atmıştım. "Hani konuşmayacaktın?" Arkamı dönüp ilerlemeye başladığımda aynısını yapıp arkamdan gelmiş, tekrar konuşmuştu. "Konuşmadım zaten" Kendi kendime bir insanın sesi bile nasıl çekici olur diye düşünürken kasaya geldiğimizi fark etmiş, sepettekileri çıkarmaya başlamıştım. Sahte bir şekilde öksürdüğünde arkama dönmüş, bir sıkıntı olup olmadığını kontrol etmek için etrafına bakınmıştım. "Çabuk alıp gitsek mi?" Dediğine karşın üstelemeyip kafa sallamış, kalanları da koyduktan sonra dudaklarımı aralamıştım. Aldıklarımızı poşete koyup dışarı adımlarken arkamdan duyduğum sesle oraya dönmüş, biriyle konuştuğunu görmüştüm. "Chaeyoung, nasılsın?"
