İyi okumalar.
Akşam yemeği güzeldi. Ufak porsiyonlar halinde sık sık yemek geldi ve bir yerden sonra Kirishima neyin ne olduğunu sormak yerine yemeklerin tadını çıkarması gerektiğini öğrendi. Turşu sevdiğine karar verdi. Acı değildi ve o kadar ekşi de değildi; havuç turşusu neredeyse tatlı ama aynı anda çıtır çıtırdı. Bakugou'nun turşularını da çaldı ve yemeği bitirdiklerinde nefesi sirke kokuyordu.
Tabakları toplandı ve masaları temizlendi ve akşamın geri kalanında yalnızdılar. Kirishima titrek bacaklarla ayağa kalktı ve sordu, "banyo zamanı?"
"Evet, hadi," Bakugou onayladı. Kollarını başının üstüne kaldırıp gerindi ve Kirishima, havalanan tişörtüne bakmamayı denedi. Bakugou'ya bakmak onu üstesinden gelemeyeceği bir şekilde ısıtıyordu ve bu kadar kızarmaya hazır değildi.
Açıkça bir problem vardı- en azından Kirishima öyle hissediyordu. En klasik kurguydu bu, değil mi? Eşini dağlarda baş başa tatile götür ve- ve-
Kirishima döndü, sakin ve derin nefesler almaya çalıştı. Bakugou'nun öyle amaçları olduğunu düşünmesine gerek yoktu, tabii saf bir Alfa olması dışında ama merak etmeden kendisini alamadı. Bakugou onun aylar önceki titrek isteğini hatırlamış mıydı? O yüzden mi buradaydılar? Tek sebebi bu muydu?
Ryokan'da giymeleri için kıyafetler vardı ama üstünü değiştirmeye vakti yoktu. Mutfak belirli saatlerde açıktı ve ikisi de kahvaltıdan beri bir şey yememişti. Kirishima o sabah hiçbir şey yememişti bile, midesi heyecan ve gerginlikle çalkalanmıştı. O an daha iyi hissediyordu, olacakları kaldırmaya hazırdı. İyi olacaktı.
İyi olacaklardı. İyi olmamaları için bir sebep yoktu.
Yerdeki çantalara doğru gitti ve tişörtünü başından çekip çıkardı, peşinden gelen Bakugou'nun ayak seslerini duyabiliyordu. Tişörtü elleri arasında çevirdi, kumaşı yumuşaktı. Kirishima yapması gereken en mantıklı şeyin endişelerini o an dile getirmek olduğunj biliyordu. Bakugou'ya bu tatilin amacını sormalı ve cevabına katlanmalıydı.
Mantıksal olarak Kirishima bu gezinin büyük ihtimalle onu baştan çıkarmak için olmadığını biliyordu. Bakugou bundan çok daha açık sözlüydü ve genelde daha az acımasızdı. Kirishima, öpüşmekten ileri gitmemelerinin sorun olmayacağını söylediğinde lafına güveniyordu ama...
Bazen zordu.
"Önce duş almak ister misin?" Bakugou sordu, sesi Kirishima'yı içinde bulunduğu gerginlik kasırgasından çabucak çıkardı.
Kirishima derin bir nefes alıp verdi ve omuzlarındaki gerginliğin biraz azaldığını hissetti. Yaptığı her şey içinde Bakugou ona asla zarar vermemişti. Kirishima tişörtünü çantasının yanında, yere bıraktı. "Duş mu?"
"Küvetlere girmeden önce duş alman gerekir," dedi ona Bakugou. Kirishima anında somurttu ve Alfa güldü. "Pis suyunda oturmayacağım, Eijirou."
Kirishima'nın bu nutuğu tekrar dinlemesine gerek yoktu; grup evindeki çalışanlardan bunları yeterince dinlemişti. Ona duşları sevdirmeye çalıştıklarını düşünmüştü ama jakuziye girmeden önce temizlenmek mantıklıydı. Kendisini bildi bileli duşlardan hoşlanmazdı çünkü annesinin o duştan kaçarken kendisini kovaladığı silik anıları hatırlıyordu ama duşlardan özellikle nefret etme sebebi yıllarca buz gibi, basınçlı suyun yüzüne püskürtülmüş olmasıydı.
Eğer şanslılarsa yaşadıkları kafeslere ısıtıcı koyarlardı- hem yerde dururlardı hem de duvara asılırlardı. Vücutları kururken sıcağın altında yatarlardı ve makinelerden çıkan alçak vızıltı sesinin tadını çıkarırlardı. Beton zeminin üstünde olsalar da temiz ve sıcak olmak güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matcha Steam
FanficRoom for Cream'in direk devamı! Kirishima ve Bakugou birkaç geceliğine bir ryokan'a gider. Yarım yıllık ilişkilerinde ilk defa böylesine baş başa kalırlar ve bu durum Kirishima'yı biraz gerer. Sıcak jakuzilerin sessizliği onlara güven verir ve ikisi...