sevgilim, kapat gözlerini.
gittiğimi görmeni istemiyorum.park seonghwa ellerinde bir tutam papatya ile hastane odasına girdiğinde iyice zayıflamış olan sarışın çocuk pencereye bakıyor, dışarıyı seyrediyordu. seonghwa onun fark etmesi için kapıyı tıklattı hafifçe. yeosang kafasını çevirip seonghwa'yı gördüğünde iç ısıtan gülümsemesi yüzünü aydınlattı. sevgilisi her gün ziyaret ediyordu onu, saatlerce yanında kalıyordu. akşam olduğunda da kalmak istiyordu fakat ikna edip eve gönderiyordu. zaten yeterince yıpranmıştı, birde hastanelerde yatıp kalkmasını istemiyordu yeosang. kucağına koyulan taze papatyaların kokusuyla bütün düşüncelerini bir kenara bırakıp seonghwa'ya döndü.
"hoş geldin! bugün erkencisin." dedi neşeli sesiyle. bir yandan da papatyaları daha iyi koklamak için burnuna götürmüştü. seviyordu bu kokuyu.
seonghwa yeosang'ın yanağına bir öpücük kondurup geri çekildi.
"seni çok özledim çünkü. dayanamadım, çıktım geldim." dedi muzip sesiyle.
yeosang utanarak güldü ve sevgilisinin elini tuttu. hastaneyi kabul ettiği için pişman olmak bir yana dursun yavaş yavaş verdiği karardan mutlu olmaya başlıyordu çünkü artık seonghwa'ya zarar vermiyordu. kafasını iyileşmeye başlayan yaralarla dolu zarif ellerden kaldırıp seonghwa'ya baktığında zaten seonghwa'nın da onu izlediğini görerek gülümsedi. hep böyleydi o, uzun uzun bakardı yeosang'a. tanıştıkları ilk andan beri, hayır, yeosang'ın seonghwa'nın duygularından haberi bile olmadığı zamanlara dayanıyordu bu alışkanlığı. çok uzun bir süre uzaktan sevmişti seonghwa yeosang'ı.
ikili bir süre daha sohbet edip şakalaştıktan sonra yeosang hastane yatağında yer açtı onun için. seonghwa yavaşça onun yanına uzanıp çelimsiz çocuğu kollarının arasına aldı ve bir öpücük kondurdu papatya kokulu saçlara.
"seni özlüyorum." dedi daha sonra.
"ev sensiz çok boş geliyor." diye ekledi titreyen sesiyle.
yeosang sevgilisinin dediği şeyle gözlerini kapattı sımsıkı. bir şey diyemedi. yakında tamamen gideceğim o evden diyebilir miydi yüzüne karşı? nasıl desindi? onun yerine kafasını kaldırıp seonghwa'ya baktı gülümseyerek.
"hwa?"
seonghwa yeosang'ın tatlı sesiyle kafasını eğip sevgi dolu bakışlarıyla ona baktı.
"yeo?" dedi aynı ses tonuyla.
"beni dışarıya çıkartır mısın?" dedi sonrasında yeosang. seonghwa'nın gülümseyişi yavaşça solup üzgün gözlerle yeosang'a baktı.
"doktorun ne dediğini biliyorsun sevgilim, hastaneden ayrılmaman gerekiyor."
yeosang onaylamazca başını salladı. dışarıya çıkmalıydı. sevgilisiyle son kez özgür olmalıydı. hastanede değil bir parkta ya da bir göl kenarında sarılmalılardı.
"dışarıya çıkmak istiyorum. ne olursun seonghwa... lütfen çıkart beni. çok sıkıldım buradan, bu kokudan..." dedi yüzünü buruşturarak. hastane kokusu cidden rahatsız ediyordu onu.
seonghwa bir süre kararsız gözlerle ona baktıktan sonra yavaşça doğrularak kalktı yataktan. daha sonrasında gülümsedi yeosang'a.
"doktoru ikna etmeye çalışacağım."
yeosang gülümsedi.
"teşekkür ederim."
ince yapılı adam kapıdan çıktığında rahat bir nefes verdi yeosang. sonunda temiz hava alabilecekti seonghwa ile beraber. bu küçük şey bile mutlu etmişti onu. birkaç dakika sonra kapı tekrar açıldığında beklentiyle o tarafa doğru baktı. gülümseyerek gelen seonghwa doktordan olumlu cevabı aldığını belli ediyordu. dışarısı soğuk olduğu için kalın bir hırka giydirdi küçük olana. ardından yürüyemeyecek kadar güçten düşmüş olan sevgilisinin tekerlekli sandalyeye oturmasına dikkatlice yardım etti. hastaneden çıktıktan sonra kucaklayarak arabaya bindirdi onu seonghwa, kemerini dahi kendisi bağlayarak şoför koltuğuna geçti. daha sonra yeosang'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni özlemek, unuttuğumda bile.
Fanfic[tamamlandı] seni unutmaktan nefret ediyorum. belki de bu yüzdendir ki sevgilim, ben seni unuttuğumda bile özlüyorum. -seongsang