kaç yıl geçti, ben seni hâlâ unutamadım.
sana hayatımdaki tek güzel şeysin dediğimi hatırlıyorsun, değil mi yeosang? tek kelimesi bile abartı değildi bu cümlenin. doğruydu. sen, seni ilk gördüğüm günden beri hayatımdaki tek güzel şeydin. zaten senden önce güzel bir şey yoktu, senden sonra da olmadı. ben kimsesizdim, kimselerim yoktu yeosang. seni görene kadar da hayatımda biri olsun diye uğraştığımı hatırlamıyorum.
papatyaları hep çok güzel bulmuşumdur küçüklüğümden beri. bahar gelip çattığında etraf o güzel beyaz çiçeklerle dolar, insana mutluluk verir. sana papatyam dememin bir sebebi de buydu aslında. ruhuma bir papatya gibi açtın, hayatıma baharı getirdin, beni çok mutlu ettin yeosang. papatyamdın benim, herkesten sakındığım biricik çiçeğimdin.
çok erken ayrıldık.
sen gittikten sonra uzun süre kendime gelemedim. evimize dahi aylar sonra girebildim. her yerde sen vardın sevgilim, kokun sinmişti evimize. çok canlıydın, o kadar canlıydın ki bir an oturma odasından gülümseyerek çıkacaksın zannettim.
biliyor musun? sen ölünce herkes daha çok gençti dedi. bense ölmek için fazla güzeldi dedim içimden. saçlarından, gözlerinden, dudaklarından ziyade ruhun yeosang, ruhun... ruhun fazla güzeldi gitmek için.
mektuplarını buldum, naifliğini en saf şekilde gözler önüne seren kelimelerini defalarca kez okudum. bunları yazarken nasıl bir ruh hâlinde olduğunu, nasıl oturduğunu, kalemi nasıl tuttuğunu hayal ettim. onlarca kez, hayır, yüzlerce kez canlandırdım kafamda.
bana mutlu ol demişsin, inan çabaladım mutlu olmak için. aşık ol demişsin, elimden tek gelen farklı farklı insanlarda seni aramak oldu lakin bulamadım. her seferinde eksiklerini buldum, yetmedi fazlalıklarını bahane ettim. senden daha kötülerle kötü oldukları için denemedim, senden daha iyilerlese de iyi oldukları için. hepsini sen olmadıkları için reddettim. aşık olamadım. dürüst olmak gerekirse istemedim de. zaten aşık olan bir insan nasıl başka birini sevebilir? dolayısıyla kimseye şiir de yazmadım yeosang, sen yazma demeseydin bile yazmazdım zaten. çünkü ben şair değilim sevgilim. hiç ilgim olmadı şiire, şairliğe. ne gariptir ki yalnız seni düşündüğümde gider elim kaleme.
ah sevgilim, papatyam, biricik çiçeğim... beni unuttuğunda bile özlediğini yazmışsın. ne kadar üzüldüm bilemezsin bunu okuyunca. çünkü yeosang, ben bir hainim. sen beni unuttuğunda dahi özlerken ben seni unutmak isteyecek kadar çok özlüyorum.
çok mutsuzum, o kadar mutsuzum ki anlatamıyorum. koskoca adam oldum lakin hâlâ geceleri ağlıyorum. kabullenemiyorum öldüğünü, seni içimden atamıyorum. acı çekiyorum yeosang.
kaç yıl geçti, ben seni hâlâ unutamadım. elimde bir fotoğrafların kaldı, bir de kurumuş papatya yaprakları.
park seonghwa
son
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni özlemek, unuttuğumda bile.
Fiksi Penggemar[tamamlandı] seni unutmaktan nefret ediyorum. belki de bu yüzdendir ki sevgilim, ben seni unuttuğumda bile özlüyorum. -seongsang