Wei Wuxian, Lan Wangji, A-Yuan, Wen Ning ve Wen Qing, hep beraber Wei Wuxian'ın sarayının ön holünde dikiliyordu. A-Yuan nihayet ilahi aurasını saklayabilecek kadar güçlerini geliştirmişti ve söz verdikleri gibi, Wei Wuxian ve Lan Wangji onu ölümlü diyarı ziyaret etmeye götüreceklerdi fakat öncesinde yapılması gereken bazı son dakika hazırlıkları vardı.
Herkes A-Yuan'ın Mezar Tepeleri'nden dışarı çıkabilmesini istese de, hepsinin aynı fikirde olduğu şey olabilecek risklerin mümkün olduğunca en aza inmesiydi. Eğer A-Yuan'a bir şey olursa, hiçbiri kendisini affetmezdi. Öyle ki; aurasını bastırmakta ustalaştıktan sonra bile, Wei Wuxian beraber gezintiye çıkmayı kabul etmeden önce, A-Yuan'ın bunu kanıtlaması için ondan üst üste birkaç gün boyunca aurasını gizli tutmayı sürdürmesini istemişti. Wei Wuxian ve Lan Wangji çocuğa gardiyanları ve koruyucuları olarak eşlik edeceklerinden ikisi de insan kılığına girmiş ve her zamankinden daha az göze çarpan kıyafetler giymişlerdi. Lan Wangji'yi koyu kahverengi ve mavi cüppeler içinde görmek garipti ama hemen göze çarpmayan renklerin ya da özenle yapılmış bir saç parçasının eksikliği güzelliğinden hiçbir şey eksiltmemişti. Zaten düzenli olarak koyu renkler giyen Wei Wuxian ise, muhtemelen çok da farklı görünmüyordu.
Wen Qing, "Olabildiğince uslu durmalısın A-Yuan," diye ders verdi. "Ne olursa olsun Wei Wuxian ve Lan Wangji ile kal."
A-Yuan kafasını salladı. "Söz veriyorum!"
"Ve," Wen Qing'in gözleri yumuşadı. "Eğer korkar veya bunalırsan onlardan birine söyle ve seni doğrudan buraya geri getirsinler, tamam mı?"
"Söylerim."
Wei Wuxian, "Onu güvende tutacağız Wen Qing," dedi. "Yemin ederim."
Wen Qing "Güvende tutacağını biliyorum," diye iç çekti. "Ama bu siz geri dönene kadar endişeden delirmeyeceğim anlamına gelmez."
Wei Wuxian, Wen Qing'in omzunu pat patladı. Wen Qing omzundaki ele baksa da, mucize eseri o ele iğne batırmamıştı.
"A-Yuan harika zaman geçirecek," dedi. "Onun için bir macera olacak, değil mi A-Yuan?"
"Mn!" A-Yuan hevesle kafasını salladı. "Yüzeyde Sebze-gege'nin bitki yetiştirmesine yardım edeceğim! Ve sonra gerçek bir kasabaya gideceğiz!"
Yetişkinler çocuğun bu coşkusuna gülümsedi. Tüm endişeleri, sıkı çalışmaları ve hazırlıkları sadece bu coşku için bile değerdi.
Wei Wuxian, "A-Yuan," dedi. "Bu bana biz yüzeydeyken Lan Zhan'a farklı bir şekilde seslenmen gerektiğini hatırlattı."
İnsanların tepkilerini izlemek ne kadar eğlenceli olsa da; minik bir çocuğun, stoik ve yakışıklı genç bir adama "Sebze-gege" demesi kesinlikle göze çarpardı ve bu da istedikleri son şeydi. A-Yuan bunu bir süre kafasında tartar gibi gözüktükten sonra, kafasını kaldırıp boyunun uzunluğu yüzünden Lan Wangji'ye zorlukla baktı.
"Sana şey diyebilir miyim..." Utangaçlık A-Yuan'ın yüzünü kapladığında sesi gitgide kısılmış ve yere bakmıştı.
Lan Wangji, A-Yuan'ın göz hizasında olabilmek için diz çökmüş ve elini çocuğun başına koymuştu. "A-Yuan bana ne isterse onu diyebilir."
A-Yuan bereket tanrısına baktı. Gözlerinde bir kararlılık kıvılcımı parladığında daha uzun görünmek için dik durdu.
"Öyleyse," dediğinde ifadesi duru ve umutluydu. "Sana Baba diyebilir miyim?"
Şok tüm odayı sarmıştı. Lan Wangji, A-Yuan'a baktı ve soluk altın gözleri öyle çok duyguyla doluydu ki, Wen Ning ve Wen Qing bile muhtemelen görebiliyordu. Başını kaldırıp çaresizce omuz silken Wei Wuxian'a, ardından da Wen kardeşlere baktı ve en sonunda tekrar A-Yuan'a döndü.
Lan Wangji yavaşça, "Eğer ailen için uygunsa," diye yanıtladı. "Benim için sorun değil."
Wen Qing sersemliğinden kurtulup sertçe başını salladı. Erkek kardeşi ise yüzündeki yumuşak gülümsemesiyle onu takip etti. Wei Wuxian ayrıntıları bilmese de, A-Yuan'ın biyolojik anne ve babasının artık buralarda olmadığını biliyordu ve Wen Ning ile Wen Qing, bir aileye dair sahip olduğu en yakın kişilerdi.
Bir sevinç çığlığı bırakarak A-Yuan kendisini Lan Wangji'nin kollarına attı. Lan Wangji onu kolayca yakalayıp yakınına çekerken, yüzünde hâlâ şaşkın bir ifade vardı ve Wei Wuxian ise tüm bu olanları kalbindeki çarpıntıyla izlemişti.
İçinde dolup taşan duyguları nihayet dizginleyebildiğinde Wei Wuxian onlara doğru yürüyüp çocuğu Lan Wangji'nin kollarından kapmış, A-Yuan başka bir mutluluk dolu çığlık atsın diye onu kucağında döndürmüştü.
"Nasıl oluyor da Lan Zhan senin baban oluyor, ha?" Wei Wuxian yarı şaka yapar halde sordu. "Seni bunca yıl boyunca kim büyüttü?"
Büyük, gri gözler ölüm tanrısına döndü ve A-Yuan sanki bu çok açık bir şeymiş gibi, "Sebze-gege Baba, Xian-gege ise Babiş'tir," dedi.
Wei Wuxian'ın kalbi bir kez daha hızlıca çarpmıştı. Çocuğun kıvranmaları ve kıkırtılarını görmezden gelerek A-Yuan'ı göğsüne doğru bastırdı ve ağlamamak için çok çabaladı.
"Sanırım bu kabul edilebilir," dedi.
A-Yuan'la birkaç dakika daha muziplik yaptıktan sonra Wei Wuxian onu yere indirdi. A-Yuan anında fırlayıp Lan Wangji'nin cüppesinin arkasına saklanmış ve bereket tanrısının bacağına sarılırken Wei Wuxian'a dil çıkarmıştı. Wei Wuxian ise karşılık olarak çocuğa kendi dilini çıkardı.
"Sebz... Yani Baba," A-Yuan yukarı, Lan Wangji'ye baktı. "Eğer senin ve Babişin yüzey için özel isimlere ihtiyacı varsa, A-Yuan'ın da yeni bir isme ihtiyacı var mıdır?"
Lan Wangji, Wen Qing'e bakan Wei Wuxian'a baktı. Wen Qing omuz silkmişti. "Kendi adını kullanması zararlı olmazdı. Yuan yeterince yaygın bir isim fakat en küçük ayrıntı bile Wen Ruohan'ın casuslarına ipucu verebilir."
Wei Wuxian, "Sahte bir isim olması da gerekmiyor," diye ekledi. "A-Yuan'ın henüz nezaket ismi yok, değil mi? Ona şimdi bir tane verebiliriz."
A-Yuan, "Nezaket ismi?" diye tekrarladı.
Lan Wangji, "Seni daha az tanıyanların sana seslenmek için kullanabileceği bir isim," diye açıkladı. "Benim doğum ismim Lan Zhan. Nezaket ismim ise Lan Wangji. Wei Ying'in doğum ismi Wei Ying ve nezaket ismi ise Wei Wuxian."
"Ah," A-Yuan aydınlanmıştı. "Ben kendiminkini nasıl alabilirim?"
"Senin..." Lan Wangji'nin gözleri kısa bir süreliğine Wei Wuxian ile buluştu. "Senin için ailen seçiyor."
"Tamam!" A-Yuan gülümsemiş ve sanki Lan Wangji'nin ismi ona fiziksel olarak vermesini beklermiş gibi, beklenti içinde Lan Wangji'ye bakmıştı. Lan Wangji odaya doğru kararsız bir bakış attı.
Wen Qing tekrar omuz silkti. "Devam et," dedi. "İsimler konusunda hiçbir zaman iyi olmadım." Wen Ning ise Lan Wangji'ye yalnızca başka bir gülümseme daha sunmuştu ve Lan Wangji, Wei Wuxian'a baktı.
Wei Wuxian, "A-Yuan açıkça nezaket ismini senin vermeni istiyor," deyip sırıttı. "Onu hayal kırıklığına uğratmamak en iyisi."
Lan Wangji aşağı doğru A-Yuan'a baktığında, altın gözleri ciddiydi. Odadaki atmosfer bir beklenti ve tören havasına bürünmüştü ve hatta A-Yuan bile sessizlik içinde beklerken duruşunu dikleştirmişti.
Lan Wangji en nihayetinde, "Sizhui," dedi. Nazikçe çocuğun başını okşadı. "Nezaket ismin Sizhui."
A-Yuan'ın, hayır, Sizhui'nin gözleri öyle bir parladı ki, sanki tüm varlığı da parıldıyormuş gibi görünüyordu.
Wei Wuxian, "Eh, anlaştık o zaman," dedi. "Yüzeydeyken adın Lan Sizhui, tamam mı A-Yuan?"
Lan Wangji bu beyan yüzünden şaşıp kalsa da, Wen kardeşler onaylama içinde başlarını sallıyorlardı.
A-Yuan hepsine bir sırıtma gönderirken başını salladı. "Mn!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers Blooming in the Dark | wangxian
FanfictionÖlüm Tanrısı Wei Wuxian, Bereket Tanrısı Lan Wangji ile tanıştığında beklediği son şey ayaklarının yerden kesilmesiydi. Ancak ne yazık ki, dünyanın geri kalanı onların bu kur yapma süresini pek onaylamamıştı. Evlenmelerine müsaade etmediklerinden...