Lan Wangji uyku giysilerini giymesine yardım ederken A-Yuan gevezelik ediyordu. Wei Wuxian'ın özel konutları saraydaki en müstahkem yerdi ve ölüm tanrısının kendisi tarafından duvarlara saçılmış tılsımlar odaları daha da güvenli hale getirmişti. Yani bu yüzden herkes, Wen Ruohan artık bir tehdit olmayana kadar A-Yuan'ın burada uyuması konusunda hemfikirdi.
İkisi yatak odasında yalnız olmalarına rağmen Lan Wangji biliyordu ki; hemen dışarıda, ortak alanda Wen Qing vardı ve Wen Ning ise kapıyı koruyordu. Jiang Wanyin de koridorun bir yerlerini kolaçan ediyordu. Normalde Lan Wangji böyle bir durumda onların varlığının gerekli olmadığını düşünürdü ancak A-Yuan'a sağlanacak herhangi bir ek koruma için minnettardı.
Söz konusu çocuk ise bir şeylerin ters olduğunu fark etmemiş gibi görünüyordu. Bazen, kâbus gördükten sonra Wei Wuxian'ın yatağına kıvrıldığından, burada olmak ona yabancı gelmiyordu. Şimdi itaatkâr bir şekilde yatağa gitmeye hazırlanırken, düğün sırasında öğrendiği her şeyi Lan Wangji'ye anlatıyordu.
"Ve Xichen amca bana xiao çalmayı öğreteceğini söyledi." A-Yuan esnemesini kibarca kapatmak için minik elini kaldırmıştı. "Sonra Keçi Amca önce guqin öğrenmem gerektiğini söyledi. Onlara, sen çaldığın için guqin'i zaten öğrendiğimi söyledim ve ikisi de bu konuda mutlu olmuş görünüyordu."
Sıcaklık Lan Wangji'nin kalbine serpildi. Lan Qiren'in, A-Yuan'ı "Keçi Amca" olarak anılmaya tahammül edecek kadar sevmesi, küçük çocuğun kendisini başkalarına sevdirme yeteneği hakkında çok şey söylüyordu.
Lan Wangji, A-Yuan'ı yorganın altına sokarken, "Harika bir gelişme kaydediyorsun," dedi. "Eminim ki yakında xiao'yu öğrenmeye başlayabilirsin."
"Mn!"
"Şimdi uyku vakti."
A-Yuan dudak bükse de itaatkâr bir şekilde örtülerin altında kıvranarak gözlerini yumdu. Lan Wangji sessizce, yatağın yanına oturmak için bir sandalye çekti. Çocuğa göz kulak olurken Lan Wangji'nin aklı her zamanki gibi Wei Wuxian'a gitmişti.
Pek tabii Wei Wuxian'ın Wen Ruohan ile tek başına yüzleşmesine izin verme konusunda son derece isteksizdi. Wei Wuxian ona Karanlık Kaplan Mührü'nü ve bu mührün neler yapabildiğini anlattığında dahi Lan Wangji onun yanından ayrılmayı reddetti.
"Birlikteyken daha güçlüyüz," diye belirtmişti.
Wei Wuxian ise, "Evet," diye yanıtlamıştı. "Birleştirdiğimiz güçlerimizle büyük ihtimalle onu çok zorlanmadan yenerdik fakat bu yeterli olmazdı." Lan Wangji'nin sevdiği o gümüş gözler kararmıştı. "Onu yeraltı dünyasından def ettik diyelim, sonra ne olacak? Yalnızca gücünü toplayıp, yeni bir plan düşünecek ve A-Yuan için hâlâ bir tehdit olacak."
Sevgilisinin sıkıntısını gören Lan Wangji, Wei Wuxian'ı kolların arasına aldı. Ölüm tanrısı ise iç çekerek o kolların arasına gömülmüştü.
"A-Yuan'ın burada kısılı kalmış bir şekilde büyümesini istemiyorum," diye fısıldadı. "Wen Ruohan'dan kurtulmamız gerek. Kalıcı olarak. Ve bunu yapmanın tek yolu da, Karanlık Kaplan Mührü."
Lan Wangji, "Orada seninle olmalıyım," dedi.
Wei Wuxian kafasını iki yana salladı. "Bu çok riskli. Mührü daha önce hiç kullanmadım ve beklediğim gibi çalışıp çalışmayacağını bilmiyorum. Eğer sana zarar gelirse yaşayamam."
Lan Wangji cevap vermediğinde, Wei Wuxian onun yanaklarını avuçları arasına almıştı.
"Lütfen, Lan Zhan," dedi yumuşakça. "A-Yuan ile kalmana ihtiyacım var. Mührü kullandığımda sonucu ne olursa olsun, ikinizin güvende olduğunu bilmeliyim."
Wei Wuxian'ın yumuşacık, savunmasız ve yalvaran gözlerine bakan Lan Wangji, kararlılığının en nihayetinde çatladığını hissetmişti. Sessiz bir iç çekişle, Wei Wuxian'ın ellerini kendi elleriyle kaplamak için kendi yüzüne doğru uzandı.
"Onu koruyacağım."
Wei Wuxian gülümseyerek parmak uçlarına yükselmiş, Lan Wangji'ye bir öpücük vermişti. "Koruyacağını biliyorum." Ardından gözlerinde yeniden beliren özgüven parıltılarıyla ekledi. "Endişelenme. Wen Ruohan'ın Yiling'e geldiğine pişman olacağından emin olacağım. Güven bana."
"Sana güveniyorum."
Son bir öpücükten sonra yollarını ayırmışlar ve Lan Wangji, A-Yuan ile Wen kardeşleri bulmaya gitmişti. Endişe midesinde çalkalanırken Lan Wangji kocasının yanına uçup, onun iyi olduğundan emin olmaktan başka hiçbir şey istemiyordu ama kendisini olduğu yerde durmaya zorladı. Sevdiği adama bir söz vermişti ve oğullarını korumak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.
"Baba?"
Lan Wangji derin düşüncelerinden sıyrılarak A-Yuan'a baktı. Çocuk da yarı kapalı gözleriyle ona bakıyordu.
"Artık sen ve babiş evlendiğinize göre, sen de burada bizimle mi yaşayacaksın?"
"Bazen," dedi Lan Wangji. "Ben burada kalmadığım zamanlar sen ve Wei Ying benimle birlikte Bulut Kovuğu'nda kalabilirsiniz." Hiç şüphesiz ki amcası bu konu hakkında bir yaygara koparırdı ama bununla zamanı geldiğinde ilgilenirlerdi. Hem Lan Wangji'nin bugün gördüğü kadarıyla, Lan Qiren, A-Yuan'ın da Wei Wuxian ile geleceğini öğrenirse eğer yatıştırılabilirdi. "Bunu ister miydin?"
A-Yuan bunu düşünüyor gibi görünüyordu. "Tavşanları da görebilecek miyim?"
Lan Wangji kafasını salladı. "Mn."
"Her gün mü?"
"Mn."
"Öyleyse evet!"
Lan Wangji yumuşacık bir gülümsemeyle, A-Yuan'ın kafasına öpücük kondurmak için eğildi. "Güzel."
Lan Wangji çocuğun yanında sessiz bir koruyucu olarak otururken, A-Yuan'ın gözlerindeki o ışığın sönmesine asla izin vermeyeceğine yemin etti. Tüm bunlar geride kaldıktan sonra, Wei Wuxian'ın müritlere dehşet saçacağı ve A-Yuan'ın nihayet kendi başına güneşin tadını çıkarmakta özgür olacağı Bulut Kovuğu'na, A-Yuan ve Wei Wuxian'ı götürürdü.
Fakat önce, bu geceyi atlatmaları gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers Blooming in the Dark | wangxian
Fiksi PenggemarÖlüm Tanrısı Wei Wuxian, Bereket Tanrısı Lan Wangji ile tanıştığında beklediği son şey ayaklarının yerden kesilmesiydi. Ancak ne yazık ki, dünyanın geri kalanı onların bu kur yapma süresini pek onaylamamıştı. Evlenmelerine müsaade etmediklerinden...