10.Bölüm

9.1K 222 62
                                    

Arkadaşlar mecburen bölüm sınırlaması getirdim bir dahaki bölümün hızlı gelmesini istiyorsak bir an önce sınırı geçelim 😉

50 Oy 30 Yorum sonrasında yeni bölüm hemen sizlerle olacak keyifli okumalar canlarım 💜








Yazardan

Dilruba 'nın yaşadığı krizin ardından yurt güvenlikleri tarafından kaldığı odanın kapısı kırılmış, yerde yatan genç kızı hemen hastaneye ulaştırmışlardı. Doktorlar ilk müdahaleyi yaptıktan sonra ailesini ulaşmak istemişlerdi, kaderin cilvesi ki telefonundaki son numarada Dilruba 'nın vücuduna pişmanlığı enjekte eden adamdı.

Yaman da o sıralar içtiği rakının etkisiyle gözünde canlanan kalp yarasına bakıyordu. Güzel yüzüne, bakışına, kokusuna olan hasretiyle yanıp kavruluyordu. Sevmek kelimesi az kalıyordu onun yanında bedeni, ruhu yüreği tıka basa onunla doluydu. Bırakmak o kadar zor gelmişti ki silahını çıkartıp kafasına sıkmak istedi o an ama yine bencil biri olamamıştı kendinden başka herkesi düşünmüştü. Herkes onu sevmenin yanlış olduğunu söylerken hepsine resti çekip ona uzanan dillere gözlere kendini siper etmişti.

Yıllar boyu beklemişti ona gelmesini sevecek sevecek diye gün saymıştı ama gönül yangını her zaman onu kapısından kovmuştu. Yeri gelmiş adi bir ruh hastası olmuş yeri gelmiş saplantılı psikopatın teki olmuştu. Sırf onun içindi her şeyi bugünde aldığı evlilik kararı da onun lehine olsun diyeydi. Yıllar boyu onunla bir hayat kurmayı hayal ederken şimdi bu yaşananlara inanamıyordu.

Dilruba gitti gideli ne yediğini ne içtiğini bilmiyordu işe atmıştı kendini kafasını dağıtmak için. Olmamıştı yine orada da peşini bırakmamıştı güzel sureti.

Hala aklında aldığı kararın doğruluğunu sorguluyordu annesi Gülay Hanım her ne kadarda Dilruba 'yı sevse de oğlunu yüz üstü bırakıp gittiği için ona çok sinirlenmişti ve oğluna kesin bir dille "O kızı unutacaksın Yaman! Emdiğin sütümün hakkı için senden tek bir şey istiyorum yoluna bakacaksın artık yok o gitti! " demişti sertçe bir akşamda gelip acımasızca oğlunun yüreğine hançeri saplamıştı " Hayriye Hanımın kızı Asude'yi istemeye gidicez hafta sonu herkes hazırlıklı olsun " demişti.

Ne bir itiraz ne tek bir kelam dinlememişti. Yaman da günler boyu düşünmüştü bu hadiseyi Dilruba 'sız bir yaşamı hayal edemiyordu bile nasıl başkasına bakacaktı gözleri, yüreği bunu nasıl kaldıracaktı onun. Annesi çok büyük yeminler etmişti sütümü helal etmem demişti, ölmeden önce evlendiğini mutlu olduğunu göremeyeceksem ne için yaşıyorum diye de her gün aynı cümlelerine devam etmişti.

Yaman kalbine bıçak saplana saplana o istemeye gittiğinde hep bu anı Dilrubasıyla hayal etmişti şimdi gözlerine bile bakmak istemediği bir kızla değil. Kahveyi bile alırken sanki ona o kahveyi tutanın Dilruba olduğunu düşünerek orayı terk etmemek için kendini teskin ediyordu.

Ama ne çare vücudu cayır cayır yanıyordu sanki, dayanamadı yerinden kalktığı gibi kendini evden dışarı attı bozulur diye düşündüğü isteme ailesinin ortayı toplamasıyla bozulmamıştı. Bozulmadığı gibi de söz tarihi bile belirlenmişti iki gün sonraya.

Masasındaki onuncu rakı bardağını kafasına dikerken boş olan meyhaneye göz gezdirdi saat bilmem kaçtı umursamıyordu artık, bir boş vermişlik bedenini ele geçirmişti. Bir damla göz yaşı istemsizce süzülürken yanağından hemen sildi kimse görmeden.

Zırıl zırıl çalan telefonu olmayan keyfini daha da kaçırırken "Ne var amına koyayım hiçbir yerde rahat yok mu? " dedi hiddetle telefonun diğer ucundaki hastane danışmanı afallarken "Kusura bakmayın beyefendi Dilruba Yılmaz 'ın en son görüştüğü telefon numarası bu olduğu için sizi aradık " dedi. Yaman Dilruba ismini duyunca hemen kendine gelmiş ayaklanmıştı bile " N-ne oldu o-ona bir şey mi oldu yoksa nereden arıyorsunuz beni? " dedi, sesi titrerken kadında bunu anlamış olacak ki yatıştırıcı bir sesle " *** Hastanesinden arıyorum ufak bir sinir krizi geçirmiş şuan hastanemizde yatmakta beyefendi durumunu konuşmak için doktor bey yakınlarını istedi bilginiz olsun " dedi.

TARUMAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin