BÖLÜM 6

17 3 2
                                    

"..."
Sessizlik...
En nefret ettiğim.
"O zaman şunu söyle
Güçlerini ne zaman keşfettin?" Dedim ortamı yumuşatmak için.
Sayesinde çok gergin bir hava vardı.
" Altı yaşlarında...
Işık benim yaşam kaynağım.
Işıksız bir hiçim.
Bir gün ceza alıp odama kitlediler beni.
Odam zaten ışık almıyordu.
Kapıyı da kitleyince hiç zifiri karanlıkta kaldım.
Sonra bir ter bastı.
Nefesim daraldı,kalbim sıkıştı...
Orada bayılmışım zaten.
Annem tek ışık perisi olduğu için benim ışık perisi olmam kesindi.
Bunun güçlerim yüzünden oldugunu düşündüler ve beni tekrar aynı odaya kitlediler.
Aynı şeyler olunca güçlerim sayesinde olduğu kesinleşti.
Böylelikle ölüm riskini de keşfetmiş olduk." Dedi boynunu eğerek
Ne demek ölüm riskini keşfettik?"dedim merakla
" Annemden sonra veliaht ışık perisi benim normade ama bilmiyorlar ki bir kız kardeşim daha var.
Hmde benden daha güçlü.
Annem öldükten sonra ışık perisi ben oldum.
Yani prenses çocukluğumu yaşayamadan ölüm korkusu ile büyüdüm.
Zaten yedi yaşında öldü annem.
Öldükten sonrada saraya geldim babam ile." Dedi
"Peki ya kız kardeşin?" Dedim merakla
"O..." Dedi ve yine sessiz kaldı.
Belliki bir şey olmuştu kardeşine.
Bu yarasını daha fazla konuşarak açmak istemiyordum.
"Tamam gücünü ne ile topluyorsun?"Dedim konuyu değiştirerek
"Gün ışığı ile" dedi
"Yani sabah güneş ile ama gece ışık yok..." Dedim
"Hayır var!" Dedi sırıtarak
" Ne var?" Dedim gözlerimi devirerek
" Ay ışığı?" Dedi aya bakarak
Doğru ay ışığı vardı.
Ama benim hala anlayamadığım neden bu kadar tedirgin duruyordu.
Akşamın en güzel saatleriydi bu saatler.
Tam güneş batmaya yakın gökyüzü turuncu rengini alması...
"Arel hakkında ne düşünüyorsun?" Dedim
"Nasıl yani prenses?" Dedi anlamayarak
" Yani bir iyi bir kötü" dedim
"Prenses benim fikrimi gerçekten soruyorsanız..." Lafını tamamlamadan
" Şu prenses ifadesinden vazgeçmiştik hani" dedim göz kırparak.
" O zaman Ada benim kişisel fikrimi soruyorsan onu bir kere affetmen saçmalıktı.
Kral zaten hapse atmış.
Demekki bir bildiği vardı." Dedi
" Neler olduğunu bilmiyorsun" dedim sinirlenerek
"Neler olduğunu anlat o zaman" dedi
"Anlatacağım ama sende anlatacaksın" dedim
"Neyi?" Dedi merakla
"Sarayda neler olduğunu neden bu kadar tedirgin olduğunu!" Dedim
"Tamam anlaştık.
Ama bir şartım var ben anlattıktan sonra sakin olmanı ve saraya kesinlikle gitmeni istemiyorum." Dedi
Uflayarak başladım
" Balkona çıkmıştım.
Orman'ın kokusunu bahçenin kokusunu koklayıp dinleniyordum.
Arel ile olayın yaşandığı akşam bu arada.
Sonra bir sis önce kollarım, bacaklarımı sonra tüm vücudumu sardı.
Ayağa kaldırdı beni ve etrafımda dondermeye başladı.
Bir zaman sonra konuşmaya başladı.
Söylediğine göre onu kötü yapan birileri varmış.
Kendi iradesi ile yapmıyormuş.
Ona inanmamı ve her zaman guvenmemi istedi.
Sesi o kadar huzur verici ve ikna ediciki bir anda ikna oldum.
Sonra Mira olayı derken böylelikle ona inandım.
Fakat hatamı yaptım bilmiyorum." Dedim
"Ama kötü biri olsa o kasabadaki insanlar sevmezlerdi diye düşünüyorum.
Galiba gerçekten onu kötü yapan birisi var." Dedim.
"Bende olsam inanırdım Ada" dedi kafasını sallayarak.
"Şimdi sıra sende sen anlat..." Dedim koluna hafifçe vurarak.
"Saray...
Saray ihanet'e uğramış Ada.
Bizim gittigimiz gece...
Kral Aras neredeyse öldürülüyormuş.
Benim gittiğimde kral yaralanmış şifacılar başındaydı.
Babamı ve kapıdaki bütün muhafızları bayıltmış.
Sonrada ortadan kaybolmuş.
Saraya gittiğimde babam yanından sakın ayrılma dedi.
Saraya gidemezsiniz çok tehlikeli.
Kralın durumu üzgünüm ama çok ağır ölmek üzere..." Dedi
Duyduklarım karşısından şok geçirirken
Duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum.
Yani babamı son görüşümmüydü bu?
Babam ölmek üzere ve benim elimden bir şey gelmiyormu?
Kim yapmıştı bunu?
Hayatım boyunca hiç bir canlıya zarar vermeden yaşamıştım ama bunu kim yaptıysa canını fena şekilde yakacaktım.
"Ada iyi misin?" Dedi Balkır.
"Kim yapmış bunu?" Dedim ayağa kalkarak
"Çok yakından tanıdığımız kişi" dedi
"Arel?" Dedim
Aklıma bir tek o gelmişti.
Bana zarar vermek için önce yakınlarımdan başlıyordu belkide
"Malesef Hayır prenses" dedi Balkır
O degilse kim peki?
"Kim o zaman?" Dedim ağlayarak
Ben ağladıkça göldeki su yükseliyor ve geri sönüyordu.
Büyük dalgalar oluşmaya başlamıştı.
"VENÜS..." dedi
Venüs zihnimde tekrarladı...
Nasıl yapmıştı bunu ?
Neden ihanet etmişti?
"Ben saraya gidiyorum" dedim ve son sürat koşmaya başladım.
Dallar sanki bana engel olmaya çalışıyor gibi önüme geliyor ama ben ona rağmen durmadan koşuyordum.
Yine aynısı oluyordu.
Saçlarım havalanıyor gözüm beyaz'a dönüyordu.
Öfkeme yenik düşmek istemiyorum.
Yanımda Elsanin sesini duyduğumda üzerine bindim ve olağan hızı ile koşmaya başladı.
Bir ayak sesi daha duydum.
Belliki balkır'da arkamdan geliyordu.
Bunun hesabını bana verecekti Venüs.
🌈🌼🌈🌼
Sarayın kapısı beni gören muhafızlar ile açıldı.
Attan inip odaya doğru koştum.
Kapıda altı muhafız ile Barın amca duruyordu.
İçeri girmeye çalışınca barın amca beni durdurdu.
"Ne işin var burada?" Dedi Barın amca
"Babamı duydum ve geldim." Dedim sinirle
"Çekil önümden barın amca çok sinirliyim zaten" diye devam ettim.
Hemen çekildi.
Oda biliyordu sinirlenince neler olduğunu.
Odaya girdiğimde babam yatakta hareketsizce uyuyor başında sifacilar kalbini tutuyordu.
Onu öyle görünce dizlerimin üzerine düştüm ve bağırarak ağlamaya başladım.
Şifacınin biri yanıma gelip beni odadan çıkarmaya çalıştı.
Çekil dercesine elimi savurunca kızcağız duvarı boyladı.
Büyü yaparak hemen acısını geçirdim ve hemen iyileştirdim.
"HERKES HEMEN DIŞARI ÇIKSIN BİZİ YANLIZ BIRAKIN.
BARİN AMCA VE BALKIR BURAYA GELİN!" Diye bağırdım.
Ayağa kalkıp babamın yanına koştum.
Elimi kalbine koyup iyileşmesini düşündüm.
Fakat olmuyordu.
Ne yaptıysam başarıyordum.
"Eğer iyileşmek ise yaramıyorsa yok etme gücünü kullan.
Yaraların yok olduğunu düşün!" Dedi bir ses.
Yok etmeyi hiç kullanmamıştım.
Ya babama zarar verirsem?
Ya onu tekrar göremezsem?
"Bunu yapmazsan zaten göremeyeceksin!
Yap artık şunu!" Dedi yine aynı ses
İki adım geri çekilerek ellerimi yana açtım.
Ve yaraların yok olduğunu düşündüm.
Ellerimdeki siyah sis babama doğru yol almıştı.
Oluyordu başarıyordum.
Yaralar tamamen yok olmuştu.
Babam gözlerini açmıştı.
"K.kı.kizim ne i.işin va.r bu.rda?
Bu.rada ol.amaz.sın çok teh.li.keli.
Git bu.rdan!" Dedi yanağımi okşayarak.
"Gitmem gidemem...
Senin tamamen iyileştiğini görmeden gidemem.
Sen beni korumak için canını kaç kere tehlikeye attın hem." Dedim sarılarak
Gülümsedi.
"Kralım iyimisin?" Dedi Barın amca
"Henüz ölmedim merak etme" dedi ve hafifçe güldü.
Kapının beş adım önünde bir anda Venüs belirdi.
"Oo prenses gökte aradığımı yerde buldum.
Senin ruhun efendimi çok sevindirecek." Dedi gülerek
Hayır ya bu kadar aksiyon yeterdi bu günlük.
Bununla uğraşmazdim şimdi.
"Demek Pamir'in askerisin!" Dedim dişlerimi sıkarak.
"Hahahahhaha evet" dedi iğrenç gülüşü ile
"Ondan bu kadar korkmana gerek yok prenses" dedi ve büyü gönderdi üzerime
" Korktuğumu kim söyledi?" Dedim iki elimi yüzümde birleştirip büyüyu yok ederek.
Bir yandan büyüden koruyor bir yandan yaklaşıyordum.
Ardı ardına büyü atıyordu ama bana etki etmiyordu.
Aramızda beş adım kalmıştı.
Balkır'a zihinden;
"Şimdi dediğimde tüm odayı ışık ile doldur.
Işık ile kör olduğunda arkasına geçip yok etme büyüsü yapacağım." Dedim
Balkır sırıtarak kafasını salladı.
"Balkır şimdi!" Dedim
Odada göz kamaştırıcı bir ışık oluştu.
Bunu fırsat bilerek hemen arkasına geçtim ve ellerini tuttum.
Ne hareket edebiliyor nede büyü yapabiliyordu.
"Beni öldürmek için gelmen büyük saçmalık.
Şimdi bak bakalım kim kimi öldürüyor.
Efendine şöyle benimle kendi konuşsun başka birilerini tutarak değil" dedim.
Kollarım arasında bağırarak yok olmuştu.
Bunu yapmak hiç istemiyordum fakat mecbur bırakılmıştım.
Ellerim titriyor,bacaklarım tutmuyordu.
Kendimi bildim bileli birini öldürmeyi bırak, iradeli bir şekilde birine zarar dahi vermemiştim.
Zarar verdiysem bile istemsizce vermiş geri iyileştirmiştim.
Dizlerimin üzerine düştüm.
Midem bulanıyordu.
Etrafa boş gözlerle bakıyordum.
Neye ve kime baktığımin anlamı yoktu.
Ellerimi dizlerimin üzerinde yanlara doğru açmıştım.
Ellerimin üzerinde sıcak birşey hissettim.
Sıcak ve yumuşak...
Karşıya baktığımda Balkır ellerimi tutmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
Bir şeyler söylüyor fakat anlamıyordum.
Kendime gelmeliydim biran önce.
Babam hasta yatağında beni düşünmezdi.
"Prenses sakin ol.
Kim olsa aynısını yapardı.
Pamir'e askerlerine karşı güçlü kalmaliyiz." Dedi.
İlk defa bir şey duymuştum.
Uzun bir süre sonra...
"Balkır ben. Bı.birini öldürdüm." Dedim ağlamakli sesimle.
"İlk öldürdügumde bende öyle olmuştum." Dedi ve gülmeye başladı.
Bunun neresi komikti?
Gulmeyip boş bakışlarla baktığımı fark edince hemen ciddilesmişti.
Buna alışsam iyi olacaktı.
Doğayı koruma görevinde daha çok öldürecektim.
Gözyaşlarımı silip ayağı kalktım.
"Benimle gel!" Dedim Balkır'a
Kapıdan çıktım ve kendi odamın kapisinda durdum.
Ben olmama rağmen neden burada muhafız vardı bilmiyorum.
Bir hız ile kapıdaki muhafızları umursamadan içeri geçtim.
Balkır içeri girdiğinde kapıyı kapattı ve önünde durdu.
"Neden daha önce söylemedin?" Dedim sinirle bağırarak.
"Neyi prenses ?" Dedi sakin bir sesle
Benimle dalga mı geçiyor yoksa ciddi mi anlayamasamda
"Sarayın ihanete ugrayip babamın ölmek üzere olduğunu ve peşimde Pamir'in askerlerinden birinin olduğunu?"
dedim sinirle.
"Ayrıca prenses deneme gerek yok odada kimse yok şuan" dedim
"Söyleyemedim Ada.
Babam yemin ettirdi bana.
Muhafız yemini..." Dedi ve başını eğdi.
Muhafız yemini mi?
Bu yemin çok ağırdır.
Bu yemini edenler yemini bozarsa cezasını canı ile öderdi.
Barın amca hem oğluna hemde evrenin tek ışığına bunu nasıl yapardı?
"Yemini bozdun ama."dedim
"Evet o yüzden canım ile ödeyeceğim.
İnan umrumda değil ama soylemeseydim de benim içim rahat etmeyecekti.
Senden birşey saklamak istemiyorum." Dedi.
"Bu görevde yanında olmak büyük onurdu.
Bu onuru bana yaşattığın için teşekkür ederim." Dedi ve arkasını döndü.
Tam kapıdan çıkmak üzere iken;
"Böyle bir şey olmayacak.
Buna müsade etmiyorum.
Saray içinde olduğumuza göre benimde kararlarım hala geçerli." Dedim ve devam ettim.
"Sakin bir daha benden bir şey saklama heleki durum ailemse!" Dedim
"Emredersiniz prensesim" dedi ve çıktı.
Bende banyoya girdim.
Bir duş alıp çıktım.
Dolabımı açtığımda sadece uzun şaşalı elbiselerim olduğunu gördüm.
Neredeydi benim antremanda giydiklerim.
Neyse sanırım yine bir süre sarayda kalacaktım.
Papatyalı, krem rengi elbisemi aldım ve yatağın üzerine koydum.
Altına giyeceğim krem rengi stilettomuda yanına koydum ve giyindim.

Doğanın Koruyucu KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin