3; do u like jisung?

705 63 40
                                    

bolumleri duzenleyip atiyorum ve yorucu oluyor uhuhu

covid gecirdigim icin bagisiklik mi ne kazanmisim ikinci doz asiyi yapmiolar bu ne sacma is neyse ise yaramiyo zaten

"siz bizden gizli çıkıyor musunuz?" chan hyungun sesini duyduğumda gelmiş olduklarını anlamıştım. "hayır."

"o zaman niye sevişiyorsunuz oğlum?" gözlerimi araladığımda doğrulmuş olan minho'nun çıplak sırtıyla bakıştım. chan hyung muhtemelen önündeydi çünkü yattığım yerden göremiyordum.

"olabiliriz ya da olmayabiliriz. ne farkediyor? en yakın arkadaşlar sevişemez mi? hem sabah sabah ne sorgusu bu?" net bir cevap vermemişti. ne söyleyeceğini merak ettiğim için beklemiştim ama kaçamak bir şey söylemiş ve soru yöneltip kaçmıştı. "sorgu değil bu. bak, jisung'tan mı hoşlanıyorsun?"

biraz daha kısık bir sesle sorduğunda gözlerimi kapattım. bunu merak ediyordum. beni arzuladığını biliyordum ama bana karşı hissinin olup olmadığını bilmiyordum. deli gibi merak ediyordum. "hayır."

bu cevap neden beni üzmüştü? neden kalbimin sıkıştığını hissetmiştim? bana umut vermemişti. ben sadece arzunun yanına kendi hislerimi eklemiştim. ama o sadece arzuyla bana gelip bir gece geçirmişti.

aramızda bir şeyler değişecekti, evet. ama iyi anlamda değişmeyecekti.

hafifçe gerindim ve chan hyung ağzını açacakken doğruldum. bir elimle gözümü ovalayıp ona baktım. "günaydın, hyung."

bakışları boynumda ve göğsümde olan izlerde dolaştı. derin bir nefes verdi ve başını sallayıp odadan çıktı. kalçamda çok fena bir ağrı vardı ama şu an hala aklımda az önceki konuşma varken bunu umursayamıyordum.

yataktan kalktım ve zorla da olsa bir iç çamaşırımı giydim. gözlerim acıyordu. boynumu ovup kapıya giderken bana seslendi. "ağrın var mı?"

"yok." kısaca cevaplayıp yürümeye devam ettim ve kapıya ulaştım. kapıyı açıp çıkacakken tekrar sesini duydum. "ilk kez alttayım demiştin."

ona baktım ama cevap vermeden önüme dönüp odadan çıktım. lavaboya girip kısaca duş almıştım. hızlıca çıkıp odaya döndüm. yerdeki kıyafetleri toplamış ve yatağı kapatmıştı. odada değildi. üzerimi giyinip saçlarımı kuruturken düzelttim.

telefonumu alıp gelen birkaç mesaja bakmıştım. salona geçerken telefonum çalmaya başladı. kihyun arıyordu. cevaplayıp minho'nun karşısında olan koltuğa oturdum. bakışlarım televizyona kaydı. "selam jisung, nasılsın?"

"iyiyim kihyun. sen?" ünlü bir kore draması vardı. seungmin ile beraber ona bakıyorlardı. "iyiyim. ben geçtiğimiz gün geçirdiğimiz gece için aramıştım. bu gece boş musun? evde tek olacağım."

dudaklarımın arasından ufak bir mırıltı çıktı. kihyun gerçekten altta olmasına rağmen iyiydi ve birlikte birkaç gece geçirmiştik. "bu gece mi? evet, boşum. konumu atarsın."

"tamam, o zaman akşam yemeğe bekliyorum."

"tamam, yine rose* alıyorum." beni onayladı ve telefonu kapattık. seungmin bana döndü. konuşmayı dinlemiş ve anlamış olmalıydı. "kihyun'a mı gidiyorsun?"

başımı hafifçe salladım. "bu gece tekmiş yemeğe çağırıyor."

seungmin bunu duymasıyla gülmüştü. geçenlerde onunla gittiğimi ve neler olduğunu biliyordu. "bu gecenin sadece yemekle bitmeyeceğini ikimizde çok iyi biliyoruz."

güldüm ve kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım. mutfağa gidip chan hyunga yardımcı oldum ve birlikte kahvaltı yaptık. ardından odaya geçip boynumdaki izleri kapattım. duş aldıktan sonra üzerini giyinmek için odaya girdiğinde ne yaptığıma baktı. dolaba doğru ilerlemeye başladı. "kihyun görmesin diye mi kapatıyorsun?"

i bet youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin