6; wish u back

512 52 36
                                    

"istersen burada kalabilirsin. minho ile jisung bir yatağı paylaşıyor nasıl olsa. sende minho'nun yatağında yatarsın. saat geç oldu."

bizimkilerle toplanıp eve gelmiştik. hyunjin ve jeongin erkenden ayrılmıştı ama minhyuk tanıdığı kimse ve bildiği bir yer olmadığı için bizimle kalmıştı. fark etmeden saat geç olmuştu ve bu saatte chan hyung onu tek göndermezdi. "hyung bir kere bana soruyor musun, mjnho ile uyumak istiyor musun diye? Koltuklar ne güne duruyor?"

yakınır gibi konuştuğumda minho ve chan hyung gözlerini devirmişti. "ben sana çok meraklıyım sanki. hem bayadır unutuyorsun han jisung. hyung nerede?"

hafifçe omuz silktim ve tamamen ona döndüm. "artık sana hyung diyemeyeceğim kadar çok şey yaşadık."

minho gözlerini devirdi ve chan hyung tekrar bana döndü. "her neyse, iki gün önce birbirinize ahtapot gibi sarılarak uyumamış gibi konuşmayın. şimdi odaya gidip yatıyorsunuz. yarın konuşuruz."

aldığımız emir ile yerimizden kalkıp odaya ilerledik. minho'nun yatağına minhyuk için yeni çarşaf sermiştim. minho bir şey yapmadığı için minhyuk'a bir eşofman ve kazağı ödünç vermiştim. teşekkür ederek lavaboya gitti. minho'nun yanına adımladım. "bak, aranızda ne var bilmiyorum ama o senin kardeşin. ona biraz daha iyi davranmayı deneyebilirsin."

tek kaşını kaldırıp bana baktı. "ona zaten iyi davranıyorum. ne bekliyorsun jisung? ben sevgi pıtırcığı bir insan değilim ve bunu o da biliyor."

gözlerimi devirdim. evet bunu çok iyi biliyordum. sevgisini açıkça göstermezdi. "tamam bunu bende biliyorum ama seni düşünüyor ve buraya kadar senin için gelmiş. en azından surat asmak yerine gülümseyebilirsin."

"bak, sincap. sen böyle bizim aramızdaki ilişkiye karıştıkça ben daha çok sinirleniyorum. bırak da kardeşime nasıl davranacağıma ben karar vereyim, ha?" omzuma çarparak geçmiş ve yatağımın üzerine kendini atıp yayılmıştı.

minho gerçekten zor bir insandı ama onu çözecektim. benim adım han jisung ise, minhyuk ile arasında olan şeyi ve kardeşine neden böyle davrandığını öğrenecektim.

minhyuk içeri girdi ve yatağımda yayılmış şekilde gözlerini kapatıp yattığını gördü. hafifçe gülümseyip bana döndü. "yatağın çoktan dolmuş gibi görünüyor. istersen benimle uyuyabilirsin."

ikisi de aynı kanı taşıyordu cidden. ikisinde de aynı aura ve yavşaklık vardı. ama buna karşı bende gülmüştüm. "rahatsız olmayacaksan olur."

minho anında gözlerini açtı ve tek kaşını kaldırarak önce minhyuk'a ardından bana baktı. "ne oluyor? jisung'un yatağı benimkinden daha büyük. ufak tefek bir şey, sığar zaten."

üzerime baktığında minhyuk da bakmıştı. bende baktım ve hala hardal rengi oversize kazağım ile durduğunu fark ettim. böyle bakınca cidden ufak tefek bir şeymiş gibi duruyordum. kaşlarım çatıldı ve tekrar minho'ya döndüm. "hayır. öyle değilim ve minhyuk ile uyuyacağım."

bana sert bir bakış attığında umursamadım. beremi kazağımı bir anda çıkartıp ince bir kazak giydim. lavaboda bir pijama altı giyip geri döndüm. minhyuk'un yanına uzandığımda minho yerinde doğruldu. "jisung buraya kendin mi gelirsin, ben mi getireyim?"

"tanrım, minho. yat artık. ne güzel rahat rahat uyursun işte." göz devirip ona arkamı dönerek minhyuk'a dönmüş oldum. gülümsedi ve iyi geceler diledi. bende iyi geceler dileyip gözlerimi kapattım.

sabah gözlerimi araladığımda yan tarafım boştu. minhyuk çoktan uyanmış olmalıydı. doğrulup odaya göz attım. minho da yoktu. odadan çıkıp salona doğru gittim. giderken mutfaktan duyduğum seslerle duraksadım. "ne? derdin ne senin hyung? beni sürekli küçük görüp görmezden gelemezsin."

i bet youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin