vücudumdaki ağrılarla gözlerimi araladığımda hastanede olduğumu fark etmiştim. en son yaşadıklarımı düşünmüştüm. minho'nun bana söylediklerini düşünmüştüm. umarım hepsi oyundan ibaret kurulmuş cümlelerdi. çünkü başkasıyla evlenmesini kaldıramazdım. onu çok seviyordum.
en son bayıldığımı hatırlıyordum ama vücudumda olan darbelere göre sağlam dayak yemiştim. evet baygın halimle, soğuktan ve ıslak olmamdan dolayı tir tir titreyip, birde kriz geçirip bayılmışken dayak yemiştim. gerçekten gram vicdanları yoktu.
içeriye chan hyung girdi ve uyanık olduğumu gördü. "oh, tanrım şükürler olsun. jisung, çok ağrın var mı?"
hafifçe başımı salladım. ama önemli olan bu değildi. ben buradaysam minho neredeydi? "hyung.. hyung minho nerede?"
"bilmiyorum ona hala kimse ulaşamıyor. minhyuk bile bilmiyor. sen bir kendine gel, sonra anlat bana ne olduğunu, tamam mı? şimdi biraz dinlen ve toparlan."
saçlarımı okşadığında yutkunup başımı salladım. biraz su içip tekrar uzandım ve gözlerimi kapattım. uyumuyordum ama fırsatım varken dinlenmeye çalışıyordum. kapı açıldı ve biri içeri girdi. "hala uyanmadı mı?"
seungmin gelmişti. ses tonundaki üzüntüyü yakalamıştım. "az önce uyandı. biraz su içti ve ona dinlenmesini söyledim. kendine geldiğinde konuşacağız. kolay şeyler yaşamamış ama bunu kim yapabilir ki?"
onlara nasıl bahsedecektim? minho'nun babası olduğunu nasıl söyleyecektim? bunun imkanı yoktu. gerçekleri anlatamazdım. bir şeyler uydurmalıydım. onlar konuşurken bir süre kafamda yalan sıralamıştım.
yavaşça gözlerimi araladığımda doktor içeri girmişti. "bay han, uyanmışsınız. kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"fazla ağrım var ve yorgunum." başını sallayıp önündeki kağıtlara göz attı.
"hayati tehlike oluşturacak bir durum yok. ama vücudunuz çok fazla hasar almış ve yaraların toparlanması biraz sürecek. size yazdığım ilaçları zamanında kullanırsanız uygun bir tedaviyle kısa sürede toparlanabilirsiniz. yarına kadar buradasınız, sonra kendinizi iyi hissettiğinizde çıkış yapabilirsiniz. geçmiş olsun."
o kadar uzun konuşmuştu ki, dinleyememiştim. direk ilaç verdim, yarın çıkabilirsin diyip geçebilirdi. başımı salladım ve odadan çıktı. chan hyung bana döndüğünde yavaşça doğruldum.
"minho'nun anlaşamadığı biri sanırım, bende tanımıyorum. sevgilisi olduğumu öğrenince beni kaçırmış işte. bana çok bir şey söylemedi. sadece onu bırakmamı falan zırvaladı işte. ama önemli olan minho. ona ulaşmış olabilir. yoksa neden bana bunu yapıp öylece bıraksın ki?"
chan hyung başını sallamıştı. seungmin de bakışlarını tekrar bana dikti. "minho hyunga zarar vermez mi? sana bunları yaptıysa, onun da canını yakmak ister diye düşünüyorum ve sende bunun farkında olarak çok rahatsın jisung."
hafifçe yutkundum. babasıydı çünkü. ona tabi ki de bir şey yapmazdı. "bilmiyorum ama ona zarar verecek gibi durmuyordu. hem minho'nun nerede olduğunu bilmiyoruz bile."
"çok garipsin jisung ve daha fazla şey biliyormuşsun gibi hissediyorum. neden bizden saklıyorsun?" bakışlarımı kaçırdım ve tekrar yattım. onlara arkamı dönüp kaçmak için mırıldandım. "başka bir şey bilmiyorum. uyuyacağım."
seungmin derin bir nefes verdi. zaten hislerim karman çormandı ve düşünemiyordum bile. onlara herhangi bir açıklama yapamazdım.
—
hastaneden çıktığımda minho'nun chan hyungu aradığını ve iyi olduğunu, annesini ziyaret ettiğini söylemişti. o söylemediğine göre, ben hiç söyleyemezdim. odamıza girdim ve onun yatağına uzandım. yastığına sarıldım ve yaşadıklarımı düşündüm. bana olan bakışlarını düşündüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
i bet you
Hayran Kurgubir iddianın jisung'un kaderini tamamen değiştireceğini kim tahmin edebilirdi ki? • kitap tamamen yetiskin icerik ile basliyor, hosunuza gitmiyorsa baslamayin<3 28.06.21