11

408 52 18
                                    

final

Xiao Zhan içeri girmeden önce, Sizhui'nin Bambu Köşkü'nü terk etmesini bekliyor.

Jingshi, buraya adımını attığı ilk anki ile neredeyse tamamen aynı. Düğün hazırlıkları yüzünden hâlâ her yer dağılmış durumda, kağıtlar hâlâ ayaklarının altında ve Wei Wuxian hâlâ kaosun ortasında otururuyor. Ama değişen tek şey, odaya girerken Wei Wuxian'ın tepeden tırnağa kırmızıya bürünmüş bir hâlde Xiao Zhan'a olan bakışlarının dikkatlice sabitlenmiş olması.

"Demek geldin." Wei Wuxian, onu bekliyormuş gibi konuşuyor. Belki de öyle.

"Evet."

Xiao Zhan, Wei Wuxian ile aralarında sadece bir kıl payı mesafe olana kadar yaklaşıyor. Göğüslerinin yükselişi ve düşüşü eşleşiyor.

Xiao Zhan, tam olarak kendisinin esrarengiz bir kopyasının karşısında duruyor. Yüz hatları, her sabah aynada gördüğü hatlarla aynı. Bakışlarındaki belirsizlik de öyle. Xiao Zhan'ın çabucak fark ettiği tek fark, Wei Wuxian'ın dudaklarının altındaki kayıp ben. Makyözler dirilişten sonraki sahneleri çekerken kapatıcıyla o noktayı özenle kapatmışlardı, o yüzden şimdi yokluğu o kadar da sarsıcıtı değil.

Xiao Zhan en üst düzey fotoğraf çekimi için bile kesinlikle hiç bu kadar abartılı giyinmemişti. Kırmızı ipekler Wei Wuxian'ın bedeninden kayıyor ve altın takılar her hafif harekette sallanıyor. Saçları karmaşıkça örülmüş bir tarzda yapılarak Xiao Zhan'ın Wei Wuxian'ın giydiğini gördüğü her şeyden çok daha ayrıntılı olan altın bir taç ile bir araya tutturulmuş. Bağlı olmayan diğer yarısı ise, parlak vermilyonu keserek sırtından aşağı akan dümdüz bir mürekkep ırmağı gibi.

Xiao Zhan'ın boğazı kasılarak kuruluğa karşı yutkunuyor. Gözlerinin ıslaklığıyla garip bir tezat oluşturuyor.

Elinden geldiğince samimiyet katarak, "Güzel görünüyorsun," diyor.

Wei Wuxian kederli bir şekilde gülerek kollarını kaldırıyor, kol yenleri neredeyse yere değecek kadar düşüyor.

"Bana pek benzemiyor, değil mi?" diyor yarı kendi kendine konuşarak. "Çok masraflı! Mezar Tepeleri'nde giydiğim patates çuvalında çok daha rahattım."

Xiao Zhan, "Masrafı hak ediyorsun," dedikten sonra kendini "O zamanlar..." derken buluyor.

Wei Wuxian'ın gözleri ona karşı titreşiyor, neşe saçan yüzüne geri dönmeden önce yüzünde karanlık bir şey beliriyor.

"Aiyah, tüm bunları bildiğini unutmuşum," diye kahkaha atıyor. "Sana tüm kötü anılarımı anlatmamın gerek kalmaması ne güzel. Ama yaşam tarzın konusunda doğru düşünüyorsam, sanırım masraflı şeyleri biliyorsundur. Hadi söyle, bu nasıl bir kıyaslama?

Xiao Zhan, diğer konuya cevap vermemeyi seçiyor. "Sana yakışıyor," diyor. "Her zaman kırmızı giyiniyorsun, ama bu gerçekten farklı."

Wei Wuxian yüzünü indiriyor ve kıyafetinin kumaşını sıkıyor. Elinde tutup parmaklarının arasından kaymasına izin veriyor. Bakışları uzağa çevriliyor.

"Kana benziyor." diye mırıldanıyor.

"Hayır," diyor Xiao Zhan, kendisinin şiddetine şaşırarak. Wei Wuxian ağzını açıyor ama Xiao Zhan hiçbir şey demesine izin vermiyor. "Hiç de kana benzemiyor." diye ısrar ediyor.

Wei Wuxian kumaşı eliyle düşürüp bir adım geri çekiliyor. Neredeyse fısıltıyla "O zaman ne," diye soruyor. "Bunun yerine neye benziyor?"

we became a story ;; yizhan IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin