Eylül'denGözümü yavaş yavaş açtım. Başım çok ağrıyordu. Off ne kabustu ama bir an gerçek sandım. Elimdeki ani acı ile elime baktım. Elimde kelepçe vardı. Ayağım ise bir ip ile bağlanmıştı. Bileklerim morarmış, ellerimde ise kan var. Üstüme baktığımda üstümünde kan olduğunu gördüm.
Eylül: Nasıl yani kabus değil miydi?
Rüzgar: Kabus daha yeni başlıyor.
O tarafa baktım. Kapının orada beni izliyordu. Ellerini cebine koydu ve bana doğru gelmeye başladı. Ellerim kelepçeli olduğu için ayağa kalkamıyorum. Yanıma geldi. Bir elini başımın yanına koydu. Bir eli ile de saçımı okşamaya başladı. Korkudan nefes bile alamıyordum. Sadece onun gözlerine kilitlenmiştim. Felç olmuş gibi hareket edemiyordum. O ise hiç bir şey demeden saçımı okşamaya devam etti.
Onun saçımı okşaması her zaman beni rahatlatırdı ama şuan korkmama sebep oluyordu. Hiç konuşmaması korkumu daha da arttırıyordu. Elini saçımdan çekti ve eli ellerime gitti. Hâlâ bana bakıyordu. Ellerimi çözdüğünü hissettim. Kelepçeyi aldı ve yanına bıraktı.
Elimi çözünce bileğimi ovuşturmak için diğer elimi hareket ettirdim. Ama o bunu fark etti ve acıyan bileğimi sıktı. Başımın üstüne koydu ve daha da sıktı. Acı ile inledim. Bana daha da yaklaştı. Dudağını yanağıma sürterek kulağıma eğildi.
Rüzgar: Hareket etme!!
Bunu dişlerini sıkarak söylemişti. Hem korkudan hem de bileğimin acısından ağlamaya başladım.
Eylül: Rüzgar bileğim çok acıyor.
Güç bela söylemiştim. Rüzgar başını kaldırdı ve bana baktı. Çarpık bir gülümseme ile " Önemli değil " dedi.
~ Geçmiş ~
Eylül : Rüzgar canım acıyor. Bileğimi bırak.
Rüzgar: Ah fark etmedim. Özür dilerim.
Ona gülümsedim.
Eylül : Önemli değil
~ Bugün ~
Onun dediği şey ile hareket edemeyen vücudum daha da kasıldı. Bana saf nefret ile bakıyordu. Hepsi babamın yüzünden. Onun bileğimi bir daha sıkmasıyla acı ile başımı geriye attım. Eğildi ve boynumu öptü. Sonra başı orada kaldı. Elini biraz gevşetti. O kızar diye hareket edemiyordum. Biraz öyle kaldı ondan sonra tekrar kulağıma fısıldadı.
Rüzgar: Tek bir yanlışında bütün sevdiklerini kurşuna dizerim. Bence sadece senin zarar görmende fayda var. Değil mi?
Cevap vermedim. Bileğimi sıktı.
Eylül: e-evet.
Tekrar boynumu öptü ve geri çekildi. Doğruldu. Beni oturur pozisyona getirdi. Çekmeceden sargı bezi çıkardı. Yanıma geldi. Bileğimi eline aldı ve çekti. Acıdığı için vücudumu kastım. Onun umrunda olmadı ve bileğime krem sürüp sargı bezi ile sardı.
Eylül: Acı çekmemi istemiyor muydun?
Bana yan gözle baktı. Ellerini iki yanıma koydu.
Rüzgar: Sen benim Anka kuşumsun. Seni küle dönüştüren de küllerinden doğuran da ben olacağım. Ama tek bir fark olacak ben sana bunu her gün yapacağım. İlk önce yakacak, sonra iyilestireceğim. Ama sonra yine yakacağım.
Arkama uzandı ve kelepçeyi aldı. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Gözlerim dudaklarına kaydı. Beni öpüşü, bana sarılışı , bana seslenişi aklıma geldi. İstemeden yutkundum. Geri gitmek istedim ama kolu arkamda olduğu için olmadı. Kelepçeyi cebine koydu. Çekmeceden iki tane kumaş ( bandaj mı bandana mı isimlerini hep karıştırıyorum.) aldı.
Elimi eline aldı ve sargı bezinin üstünden bileğimi bağlamaya başladı. Kumaşı birden sıkması ile vücudum tekrar kasıldı. Diğer bileğimi de aldı ve onu da aynı şekilde bağladı. Gözümden yaş gelmeye başladı. Bileklerimi çok sıkmıştı ve çok acıyordu.
Elini çeneme koydu ve yüzüne bakmamı sagladı. Eli ile göz yaşımı sildi.
Rüzgar: Bu daha hiç bir şey. Daha yeni başladık sevgilim. O bileklerindeki sargıları çözersen veya gevşetirsen canını yakarım.
Bunu derken bileğimi hafif sert bir şekilde okşuyordu. Bu bile canımın yanmasına sebep oluyordu. Ona başımı salladım ve geri çekildi.
Ayaklarımı çözdü. Gözlerimi kapattım ve yaşların akmasına izin verdim.
Rüzgar: Kıyafetlerin dolabında. Banyo da orada. Üstünü değiştir ve aşağı in.
Kafamı salladım. O odadan çıkınca ağlamam daha da şiddetlendi. Biraz ağladıktan sonra ayağa kalktım. Dolaba girip kendime kıyafet aldım. Banyoya girip duş aldım. Üstüme kırmızı renk boğazlı yün kazak, altına da siyah ispanyol paça pantolon giydim. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Aynaya baktığımda yüzüm berbattı. Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı.
Elime baktım kandı. Aklıma dün gece geldi. Acaba o yerde yatan kimdi. Elimi yıkamaya başladım. Saçımı topuz yaptım. Hafif makyaj yaptım. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Yürümekte zorlanıyordum. Rüzgar koltuklardan birinde oturuyordu. Telefon ile uğraşıyordu.
Yanına gittim ve oturdum. Bileklerim çok acıyordu. Bileklerimi saklamak için kazak seçmiştim. Karşımdaki duvara bakarak düşünmeye başladım. Acaba Ceyda Halam beni merak edip arıyor mudur? Babam nasıl ? İyi mi ?
Rüzgar beni nasıl bulmuştu? Buradan kurtulabilecek miyim? Rüzgar bana ne yapacak?Ayağa kalktım tam gidecekken Rüzgar kolumdan tutup beni kucağına çekti. Telefonu yanına koydu.
Rüzgar:Sana gidebilirsin dediğimi hatırlamıyorum?
Eli yüzüme doğru ilerledi korktuğum için geri çekildim. O beni tekrar kendine çekti ve gözümdeki yaşı sildi.
Rüzgar: Bana alışsan iyi edersin. Bundan sonra hep ben olacağım.
Eylül: Bırak beni lütfen. Özür dilerim. Öyle dememeliydim ama dedim. Özür dilerim. Lütfen bırak beni.
Başımı eğdim ve ağlamaya başladım. Başımı tuttu ve göğsüne yatırdı. Ağlamaya devam ediyordum. Eli ile saçlarımı okşamaya başladı. Diğer eli ise bileğimi okşuyordu. Ama bu sefer acıtmıyordu.
Rüzgar: Seni bırakmayacağım Eylül. Boşuna yalvarma. Bana ve babama yaşattıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz. Ama seninkisi daha büyük olacak.
Beni kucağına alıp kalktı ve koltuğa yatırdı. Elini koltuğun iki tarafına koydu.
Rüzgar: Ağlamayı kes. Yarın yapacaklarımın yanında bu hiçbir şey. O yüzden uyu. Yarın canın çok yanacak. Şimdi toplantıya gidicem. Evin her tarafında kamera var. Bir yanlışın olursa seni doğduğuna pişman ederim.
Ben doğduğuma zaten pişmanım. Arkasını döndü ve gitti. Eğer toplantıya gidiyorsa ( mafya toplantısı) yanına birkaç adam alır. Buradan kaçmam lazım ama nasıl?
Bölüm sonu ♾️
Sizi çok seviyorum. Umarım hikâyeyi seviyorsunuzdur. Lütfen yorum yapın ve oy verin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Tesadüf
Mystery / ThrillerEylül: Rüzgar! Rüzgar: karanlık dünyama hoş geldin güzelim.