Gözlerini açtığında yanında yanan mumu fark etti. Gece olmalıydı. Peki nerdeydi? Etraflıca göz gezdirdi odaya. Çeşitli cam kavanozlar sıralanmıştı raflara. İçinde değişik türden cisimler vardı. Tavandan sarkan ipler vardı ve üzerlerine değişik boyutlarda halkalar takılıydı. Bunları farkettiğinde doktorda olduğunu anladı. Bacağı kolu ve başı sargılıydı. Eskisi kadar olmasada hatrı sayılır ağrısı vardı.
- Ah kendine gelmişsin.
Bu gülümseme ona tanıdık gelmişti.
- Vivi, bu sen misin?
- Elbette benim başka kim olucak.
- Doğru bu kadar güzel kalçalar başka birinde olamaz.
Bacağına doğru inen yumruk ne kadar acıtsa da söylediğinden pişman olmadı. Kesinlikle en şekillileri onunkilerdi. Elinden tutup yanına oturttu. Sıkıca sarıldı.
- Uzun zaman oldu.
- Evet özlemişim, dedi Vivi.
Gerçekten içten bir gülümsemesi vardı. Biraz olsun rahatlatmıştı onu görmek.
- Hangi rüzgar attı seni buraya bakalım.
- O'nu geri almaya geldim. Ordular toplanıyor, eğer bir şey yapmazsak karşı koyamayız ve ne olup bittiğini anlamadan esir köpekler haline geliriz.
- Kral sana pek konuksever davranmışa benziyor, dedi yaralarını işaret ederek.
- Vermek istemiyor zorla alıcaz. 10 gün sonra gece yarısı kaleye bir baskın düzenlicez.
- Gelceğimi nerden biliyorsun.
- Çünkü sen benim eski dostumsun gelirsin değil mi?
Bu sırada pek de samimi olmayan bi gülücük vardı yüzünde.Vivi piposunda bir nefes çekerek yüzüne doğru üfleyince o da silindi.
- Pekala ama adama ihtiyacımız olucak.
- Nerden bulacağımızı biliyorum.