Ev tam anlamıyla şenlik yerine dönmüştü. Gençler bu habere çok ama çok sevinmişlerdi. Yıllardır bu yarışmada yedeklere kalıyorlar ve gidemiyorlardı. Şimdi kabul edilmişlerdi ve üstelik yarın amerikaya uçuyorlardı. Yarışmaya tam 33 gün vardı. 33 günde yeni bir koreografi bulmalı ve bunu sıfır hatasız uygulamak için çok çalışmaları gerekti. Festivali hazırlayan ekip yarışmacıların hazırlanması için gerekli imkanları bulunduran mükemmel bir mekan hazırlamıştı. Yani anlayacağınız her şey dört dörtlüktü.
Özgür kabul edildiklerine oldukça sevinsede o yarışa katılmak istemiyordu. Olcay hocayada söylemişti bunu. Özgür bunu sadece hobi için yapmak istiyordu. Para kazanmak için değil. Fakat ne arkadaşları nede Olcay hoca Özgürün gelmemesini kabul etmiyordu. Etmeyeceklerdide. 7 yıldır birlikte bu işi yaptıkları arkadaşlarını asla gerilerinde bırakıp bu yarışmaya gidemezlerdi.
Kopuk ekibinin ismide buradan geliyordu zaten. Aralarından biri giderse her şey biterdi. Kopuk ekibi kopar, dağılır ve parçalanırdı. 7 yıl boyunca kendilerine kopuk diyen gençlerimizin isimleri belki bizler için anlamsız fakat onlar için oldukça anlamlı bir meseleydi.
Saat gece yarısını biraz geçmişti. Ekip kahvelerini almış bahçedeki kamelyada sohbet ediyordu. Bavul hazırlığını tartışıyordu kızlar. Erkekler ise figürler hakkında ufak çaplı tartışmalar içindeydi. Fakat Özgür American Fest hakkında asla ağzını açmıyordu. Yapılan esprilere tebessüm ediyor ve sadece yerdeki çimenleri izliyordu. Leya ikizinin bu haline anlam veremiyordu. Bu festival Kopuk ekibinin yıllardır hayaliydi. Şimdi Özgür bu hayallerinden bir çırpıda vazgeçmeye hazır mıydı yani?
Yağız'ın Leya'ya seslenmesi ile Leya gözlerini ona çevirdi. Karşısındaki çocuğun ellerinde kırmızı bir şal vardı. Gülümseyerek aldı Leya onun uzattığı şalı. Dans etmenin ve ettiğiniz dansın sizin için bir meslek olmasının negatif yanlarını anlayabilir misiniz?
Yağız Leya'nın gülümsemesine tebessüm ederek yerine oturdu. Tuana atıldı birden.
"Acaba formalar nasıl olacak? Çok merak ediyorum. Yıllardır hayalini kurduğumuz festivale kabul edildik rüya gibi!"
Tuana minik bi kız çocuğu gibi ellerini çırpmış ardındanda kocaman gülümsemişti. Deniz araya saçma esprilerinden kaynatıyor ve Çağan'ı sinir etme eylemine devam ediyordu.
Yağız'da çok mutluydu tabi. Her ne kadar umursamaz ve sorumsuz biri gibi görünsede Yağız bu ekibin en merhametlisi, en anaçıydı. Hani her zaman insanları tanımadan içinde neler yaşadığını bilmeden yargılarız ya. Yağız tamda buydu işte. İçinde türlü türlü fırtınalar kopuyordu. Kimseye anlatamadığı o kadar çok şey yaşamıştı ki. Anlatamamak ne demek bilir misiniz?
Ağlamak isteyipte ağlayamamak gibidir. Tüm kederiniz, acılarınız veya mutluluklarınız içinize akar. Hapishanede gibi hissedersiniz. Fakat gelin görün ki insanlar neler yaşadığınızı bilmeden varsayımlarda bulunurlar.
Yağız takmamayı, kulaklarını kapatmayı öğreneli yıllar olmuştu. Her şeyi toz pembe hale getireli yıllar olmuştu.
Özgür yatmak için ayaklanınca Leya birazdan geleceğini söylemiş ve kardeşine öpücük yollamıştı. Özgür ise sadece tebessüm etmiş ve arkasını dönüp gitmişti.
Gençler sadece okudukları liseden belli bir kredi aldıkları için üç odalı, bir salonlu bir evde kalıyorlardı. Öğrenci olmak zordu. Hal böyle olunca iki kişi bir oda mantığı yapmak zorunda kalmışlardı anlayacağınız. Odaların düzeni sadece 2 kişi için berbattı. Leya ve Özgür ikiz oldukları için aynı odada kalmak istemişlerdi. Deniz ve Yağız ise biz çocukluk arkadaşıyız demişler ve birbirinden ölesiye nefret eden ikiliyi aynı odaya koymuşlardı. Tuana ve Çağan bunu reddetsede sadece onlar bu fikri kabul etmediği için oy çokluğu ile bu mesele kabul edilmişti.