Saat 03.45
Alya yatakta dönüp durmaktan artık sıkılmıştı.
Zaten Nihal'i dinleyende suç bu saatte uyku mu tutar beni? diye kendi kendine söylendi
Yatakta bağdaş kurup perdeyi araladı. Ay gökyüzünün karanlığına inat parlıyordu adeta.
Sahi neydi bu dünya üzerinde her yerde herkeste olan inat? Karanlığa rağmen parlamak... Acıya rağmen gülmek... Ölüme rağmen yaşamak? Garip diye düşündü.
Odadan çıkıp bir bardak kahve almak için mutfağa ilerledi. Kapının sesini duyunca Rüzgar'ın geldiğini fark etti. Anlamaması mümkün değildi zaten sarhoş olmuş arkadaşı anahtarı açamamıştı. Alya gidip kapıyı açtı gördüğü manzara karşısında gülmemek için kendini zor tuttu.
''Bu ne hal böyle?''
''Ooo Alya hanımcığım nasılsınız efendim?''
Üstünde tişört olmasına rağmen önünü iliklemek için elini duvardan çeken Rüzgar, Alya eğer tutmasa yere düşecekti.
Rüzgar'ın kolunun altına girerek onu kanepeye götürmeye çalışırken söylenmeye devam ediyordu.
''Hayır ne var bu kadar içecek? Bir gün kovduracaksın bizi bu binadan! Yararın yok sadece zararsın Rüzgar ya valla bak.''
''Susmuyordu susmuyordu ki anlatayım. Dinlesen hak vereceksin bana.''
Alya Rüzgar'ı adeta kanepeye fırlatırken;
''Hadi anlat dinliyorum söyle neden?''
Kısılmış gözlerinin arasından Alya'ya bakmaya çalışan Rüzgar;
''Bak şimdi bugün şey oldu...Şey... Ne olmuştu bugün ya? Kesin bir şey olmuştur bilsen sende çok üzülürdün.''
Alya sabır çekerek mutfağa kahve yapmaya ilerlerken seslerden uyanan Nihal gözlerini ovalayarak odaya geldi.
'' Elimizde bir adet sarhoş Rüzgar var. Yine...''
Koltuğa otururken Rüzgar'ı koklayıp aldığı içki kokusuyla yüzünü buruşturdu.
''Ay leş gibi kokuyor şuna bak. Alya! Hazır sarhoşken biz bunu camdan aşağı atıp kaza süsü versek ne olur ki ? Gayet mantıklı bence. Dünyayı bir pislikten kurtarmış oluruz hem sevap.''
Nihal'e sinirle bakmaya çalışırken Rüzgar ;
''Günah günah adam öldürmek çok günah yapmayın.''
Kanepede doğrulup Nihal'den uzaklaşmaya çalıştı.
''Aynen yavrum günahı sevabı çok biliyorsun ya içki içmek ne peki?''
İkili birbirleri ile tartışırken kahve ve bir soda ile Alya mutfaktan çıktı. İkili arasında gözlerini devirip;
''Hiç kusura bakmayın ikinizde birbirinizden betersiniz.''
Elindeki tepsiyi Rüzgar'ın önüne koyup;
''İç şunları hadi.'' dedi
Rüzgar zar zor kahve kupasını eline alırken Alya arkasını dönüp odasına gitti. Haftada en az bir kez olan rutinleriydi bu.
Odasına geçip yatağa oturdu yeniden ayı izlemeye devam edecekti fakat telefonuna bir bildirim geldi. Şarjda olan telefonunu almak için ayağa kalktığında yerdeki kağıtlara bastığını fark etti.
Odası büyük değildi bir yatak , dolap ve masanın sığabileceği küçük fakat içine dünyalar sığdırabiliyordu. İşte o dünyalardan yalnızca bir kaçı ise yerde üstüne bastığı kağıtlarda gizliydi. Odasında kitaplık koyacak yer yoktu. Bu yüzden de kitaplarını yere isimleri gözükecek şekilde üst üste dizmişti. İlk başta Nihal ile kötü duracağı konusunda tartışmışlardı fakat işin sonunda ikisi de odaya kitapların ayrı bir hava kattığı konusunda hem fikirdi. Hem Alya için kitapları şuan oldukça özgürdü. Tahtadan bir kitaplık zindanına sıkışmamışlardı bu konuda bazen kitaplarını kıskanıyor bile olabilirdi .
Düşüncelerini bir kenara bırakıp telefonunu eline aldı iş yerindeki arkadaşlarının açtığı gruba bir mesaj gelmişti. Bu saatte olduğuna göre önemli bir şey olabileceğini düşünerek mesajı açtı. Bu bir bağlantıydı. Bir blog sitesinin... Sitenin adı MEYUS 'tu. O an az önce üzerine bastığı kağıtlara baktı. Endişelenmeli miydi? Çok geçmeden bağlantıya yorumlar yapılmaya başlanmıştı.
05********
Evet ya bu sayfayı bende gördüm inanılmaz şeyler yazıyor.
05*********
Gerçekten insana olmayan aşkın acısını çektiriyor .
Rıfat Bey
Gençler daha uyumamışsınız yarın mesaiye kim gelecek bakalım? Hadi siz uykuya bende şu sayfaya bakayım bir övdüğünüz kadar var mıymış?
Şimal
Kesinlikle bakın bence Rıfat bey. Duyduğuma göre çok fazla kişi bu sayfanın sahibini arıyormuş.
'Bu sayfanın sahibini arıyormuş ' derken ? ARIYORMUŞ? ÇOK FAZLA KİŞİ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
RomanceHer masal kendisini yazar aslında bu da öyle bir masaldı birkaç farkla... 3 elma yoktu...Dünyalar güzeli bir prensesi yoktu. Beyaz atlı bir prensi yoktu. Hayvanlar konuşamıyordu. Bir öpücük ile uyanan narin bir kralın kızı da yoktu. FAKAT Hüzünlü...