Bahçede sallanan sandalyesine otururken karşısındaki meşe ağacına daldı gözleri. Yaşlı meşenin birkaç ay öncesinde sararmış olmasına rağmen dökmediği yaprakları yeşillenmiş baharın gelişini müjdelemişti adeta. Yerinden kalkıp ağacın tam karşısına yaptırdığı kamelyaya doğru yürüdü. Torunları onu bekliyordu. Ona meraklı gözlerle bakan torunlarına gülümsedi. Torunları onun masallarıyla büyümüştü. En büyükleri 12, ortanca 9 en küçükleri ise 5 yaşında olan üç torunu bugün içlerinde farklı bir heyecan taşıyorlardı. Yıllarca anneannelerinin masallarını dinlemelerine rağmen bugün ki masalı hep;
''Zamanı gelince anlatacağım size'' diyerek erteliyordu yaşlı kadın.
Geçen yıl ise bir yolculuk sonrası çocuklara yemek hazırlarken bir anda
''O masalı dinlemenizin artık vakti geldi çocuklar.'' demiş ve çocukları tatlı bir bekleyişin içine sokmuştu.
Anneleri hep bu masalın güzelliğinden bahseder bazen hatırlayınca ağlardı bazen ise gülerdi özellikle son zamanlarda genelde ağlıyordu ama öğrendiklerine göre bu masalı annelerine kendi anneannesi anlatmış. Sıra onlara geldiği için çok mutlulardı. En büyük torunu anneannesinin beline yastık koyarken
''Anneanne bize bugün hangi masalı anlatacaksın?'' diye sordu.
Yaşlı kadın yüzüne yalancı bir düşünme ifadesi takındı.
''Hm acaba ne anlatsam?''
Gülen gözlerle torunlarına baktı. Aslında orada bulunan herkes hangisini anlatacağını biliyordu. Ama bu onlar arasında bir oyundu. Şimdi torunları hep bir ağızla tek bir kelimeyi söyleyecekti.
''MEYUS!''
İşte burası en sevdiği kısımdı. Gülümsedi...
'' Meyus 'un anlamı neydi çocuklar?''
''Umutsuz, üzgün!'' hep bir ağızdan cevap veren çocuklar anneannelerinin gözleri meşe ağacına takılıp kaldığında anlatmaya başlayacağını anladı.
Fakat bir terslik vardı başka masalları anlatırken kısılan gözlerinde genelde torunlarına karşı şefkat duygusu dışında bir şey görünmezken bugün daha anlatmaya başlamadan gözleri dolmuştu.
'' Çok geçmişte olmayan bir zaman diliminde Meyus isimli bir kız varmış...Ama önceden Meyus değilmiş öyle neşeli öyle neşeli bir kızmış ki. Onun gülümsemesini gören hiç kimse gülümsemeden duramazmış. Çok güzel de değilmiş öyle prensesler gibi zaten o da prenses olmak değil bir hikâyenin MEYUS 'u olmak istemiş. İşte her şey o kız güzel gülüşünü yüzünden silip umudunu kestiğinde başlamış. Okumayı yazmayı çok severmiş. Sayfaların arasına saklanırmış dünyadaki tüm kötülüklerden. Neredeyse hiç arkadaşı yokmuş yalnızca iki tane varmış. Aşk? Aşktan ise hep korkmuş ta ki o gün gelene kadar... E ne derler sen planlar yaparken başına gelenlerdir hayat.''
Yaşlı kadın gözlerinden yanaklarına doğru bir damla gözyaşı süzülürken torunlarına baktı ve gülümsedi.
''HAZIR MISINIZ ÇOCUKLAR GERÇEK BİR MASALI DİNLEMEYE?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
RomanceHer masal kendisini yazar aslında bu da öyle bir masaldı birkaç farkla... 3 elma yoktu...Dünyalar güzeli bir prensesi yoktu. Beyaz atlı bir prensi yoktu. Hayvanlar konuşamıyordu. Bir öpücük ile uyanan narin bir kralın kızı da yoktu. FAKAT Hüzünlü...