Bölüm müziği ; Zeynep Casalini - Duvar
Sözlerin veya düşüncelerin yetmediği bir andayim sanırım. Kendimi savunmasız, boşlukta duran kimsenin onemsemedigi bir sonbahar yaprağı gibi hissediyorum.
Olanlar....
Özellikle de son olanlar! Ah gerçekten ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kendimi nasıl, ne şekilde veya acaba kendimi hissediyormuydum? Evet , evet ilk soru bu olmalıydı.
Belki de sadece annem için yaşıyordum.
Hergün kendi karın tokluğumdan önce annemi arayıp soran, yine abim onu dövmüşmüdür, zarar verip canını yakmış mıdır diye düşünüp beynimi yediğim yeni günlerden birine daha uyandım.
Günaydın hiçbirşeyi değişmemiş hayatım...
Son olaydan sonra iyice kendi duvarlarımdan çıkmış, kendimi belli etmiştim.
Zaten ondan bir beklentim yoktu ancak kendi çukuruna beni de çekmesini istemiyordum. Açıkçası ne yapabileceğim hakkında da bir fikrim dahi yoktu. Ama tek bildiğim, aylardır yanında çalıştığım ve onu sadece para verenim olarak gördüğüm Arslan Bey ile evlenmeyecegimdi.
Tamam, belki öyle aşık olduğum biri falan yoktu ama gerçekten sevdiğim biriyle evlenmek en iyisiydi benim için.
Zaten annem ile ilgilenmekten , sadece onun için uyuyup kalkmamdan dolayı, pek de öyle erkeklerin tipine bakıp veya onları kendime uygun görecek kadar zamanım da yoktu.
Az çok beğendiklerim olsa da onların benimle ilgilenmeyeceğini bildiğimden zerre birşey, yoktu.
O gün o oda da belimden tutup sarıldığında, hemen kendimi onun kollarından kurtarıp, arkama bile bakmadan odadan çıkmıştım.
Onun nefesini hissetmek...
Mm sanırım güzel hissettirdi, bilmiyorum. Ama bizim hikâyemiz öyle zorla evlendirilip, sonrasında kızın adama âşık olabileceği türden olmayacaktı. Asla!
Nedenini bilmiyorum ama istemiyordum. Zaten istemediğimi onunda bildiği aşikâr bi durumdu.
Bir haftadır, anneme bakıp sadece beynimi bu konuyla yiyip bitirmiştim. Gerçekten kendimde değildim kaç gündür...
Ah, annem..
Gerçekten şu bir haftalık sürecin içinde sadece onun o yorgun, bitmiş yüzünü gördüğümde gülümsüyordum.
Şerefsiz abimin bu işi bırakmayacağını düşünüyordum ancak 1 haftadır ortalıkta görünmüyordu. Ne eve uğradığı vardı, nede arayıp sorduğu.
Neyse.
O gün o lanet olası kollardan kendimi kurtarıp, odayı terk ettiğim an belki de peşimden gelip beni zorlar diye düşündüm , fakat tam tersini yapıp gelmemişti. Aslında sıfır umurumdaydı. Iyiki de gelmemiş, beni tekrar zor duruma düşürmemişti. Ben bırak onunla evlenmeyi, normalde başka biriyle de evlenmek istemiyordum.
Benim hayattan beklentim sadece ölüm günüm iken biriyle yeni başlangıçlar yapamazdım.
Bir derdim bitince yeni biri yerini dolduruyordu. Gerçekten 17 yaşında bir kız olmama rağmen şu yaşta ki kızlardan daha boktan olaylar yaşamıştım. Sadece zoruma gidiyordu. Neden ben diye düşündüğüm zamanlar oluyordu bazen. Lâkin bunun bir çözüme varamayacağını çok iyi biliyordum.
Sabah kalkıp, kahvaltıyı hazırladım. Zaten kendim yemiştim, şimdi ki ise annem içindi.
Tepsiyi hazırlayıp, merdivenlerden çıktım. Annemin odasının önüne geldiğimde bir an durdum. Onun o yorgun, bitkin yüzünü görmek benim canımı çok yakıyordu. Ben olmasam zaten abim onu çoktan postalamıştı herhangi bir yere..
Gerçekten bazen düşünüyorum da abim neden bu kadar vicdansız ve merhametsiz? Neden bana ve anneme karşı böyle büyük bir kin besliyor?
Aslında bana pek zararı yoktu. Hatta bazı geceler " Gel, beraber uyuyacağız. " derdi. Saysam belki 10 kez falan dövmüştür beni. Evet, " 10 " sayısı küçük bir rakam değildi, özellikle de bu sayının altındaki öldüresiye dayak çeşidi sayının önemini fark etmenize sebep oluyordu.
Ancak annem bunun bilmem kaç katını yaşamıştı. Her seferinde gücüm yetmediği için onu koruyamamış, nasıl çaresiz ve morluklar içinde kaldığını seyretmiş, sessizce ağlamıştım.Düşüncelerimden sıyrılmama neden olan telefon melodisiyle kendime geldim. Tepsiyi odanın önüne bırakıp, aşşağıda ki mutfaktan telefonumun yanına gittim.
" Afran " yazısını görünce korku hissi tüm bedenime yayıldı. Arayan abimdi. Onu abim olarak görmediğimden olsa gerek ismiyle kaydetmiştim. Açıp açmamak arasında kalınca telefon kapandı.
Telefonu açmadığım için acayip kızmıştır diye düşünürken kapı yumruklanmaya başladı. Allah'ın cezası geldi derken, mutfaktan çıkıp adımlarımı dış kapıya çevirdim.
Kapıyı açtığım da karşımda yara bere içinde zor ayakta duran bir Afran beklemezdim, ancak aynen de öyleydi. Ben gürleyip, beni tokatlar diye düşünürken Afran'ın ağzından düşen cümleler beni şoke etmişti.
" Avzem yardım et! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Bir Yalan
Mystery / ThrillerSırlarla dolu, yavaş yavaş keşfedeceğiniz bir kitap.