Onüçüncü

551 29 0
                                    

Okula doğru yavaş adımlarla ilerlerken aklım annem ile babamdaydı. Son karar olarak beni anneme verme kararı almışlardı. Boşanacaklardı...

Yere bakarak yürüyordum. Annenim bağırma sesleri sanki hala kulaklarımda çınlıyordu. Babamın sinirden kıpkırmızı olmuş yüzü, annemin sinirden ellerinin titreyişi ve benim çaresiz bakışlarım...

Hepsi dün yaşanmıştı ama bugün hiç bir şey olmamış gibi okula gelmem çok fazla ironiydi.

Adımlarım hızlandığı an birine çarpmıştım. Dengemi zor zar ayarladıktan sonra çarpıştığım kişiye baktım. Yeşil gözleri ve keskin bakışı ile bana bakan Efsun'u gördüm.

"İyi misin?" dedi kibar bir şekilde.

"İyiyim canım, kusura bakma" dedim mahcupça.

"Önemli değil canım" dedi ve gözlerimin içine baktı. Zor zar gülümsemeye çalıştım ve yanından gitmek için adım atmıştım ki kolumu tuttu. Bakışlarımı ona doğru yönelttim. Bir şey mi var derecesinde başımı salladım. "Hiç iyi görünmüyorsun" dedi ve çenemden tuttu ve sağa sola salladı. Diğer eliylede ateşime baktı. 

"Şey...  kahvaltı yapmadığım için böyleyim" dedim.

Elimi tuttu.

"Bende yapmadım. O zaman şöyle yapalım ben  bir şeyler alıp geliyorum sen şu çimlerin üzerine otur beni bekle tamam mı?" dedi. Onu red edip sınıfıma geçip uyumak istedim ama karşımdaki bu çekici gözlere hayır demek istemedim. Onu kafamla onaylayıp çimlerin üzerine oturdum. Nurdan mesaj gelmişti.

Nur: Hiç iyi görünmüyorsun, neyin var papatyam?

Eda: Dünkü olaydan dolayı pek uyuyamadım. Kahvaltı da yapmadım ondan dolayı.

Nur: Sana bir şeyler alsam olur mu?

Eda: Efsun yiyecek bir şeyler almaya gitti zaten.

Nur: Güzelce doyur karnını. Ders programına baktım pek önemli dersler yok. Uyu yani.

Eda: Teşekkür ederim beni düşündüğün için.

Nur: Sen benim canımsın.

Eda: :)

Gözlerimi kapatıp Nur'un bana ne kadar iyi geldiğini düşündüm. Bana gerçekten değer veriyordu. Yalan, sahte değildi o.

Elinde poğaçalar ve kahveler ile gelen Efsun bana gülümsüyordu.
Yanıma gelip oturdu. "Size peynirli aldım efenim" dedi ve poğaçaların birini bana uzattı.

"Teşekkür ederim matmazel" dedim ve büyükçe bir ısırık aldım.
 
"Ne demek prenses hanım." dedi ve kendi poğaçasını ısırdı.

Onunkine bakarak "Senin ki neli?" dedim.

"Patatesli benim ki güzelim" dedi. Yanina iyice yaklaştım. O bana anlamsız gözler ile bakıyordu. Ne yapmaya çalıştığımı anlamak istercesine gözlerini hafif kıstı.
"Senin poğaçandan bir ısırık alabilir miyim?" dedim.

"Tabiki" diyip gülümsedi ve poğaçasından ısırmama izin verdi.

"Al sende benimkinden ısır" dedim ve direk ağzına soktum.

"Ya.. vaş" dedi zar zor. Onun bu hâline gülmüştüm.

Beraber yediğimiz kahvaltıdan sonra o sınıfına ben sınıfıma gitmiştim. Aklıma onun Nur olabileceği gelmişti. Telefonumu çantamdan çıkarıp mesaj yazdım Nura.

Eda: Efsun musun sen?

Sarı Papatyam [GxG ~Texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin