Changbin, çaldığı kapının ardından ses gelmesini bekliyordu. Sinirle kapıyı açtı ve içeriye girdi. Oda boştu ama terasın kapıları açıktı. Hızlı adımlarla terasa çıktı, çıkar çıkmaz gördüğü şey ile kaşlarını çattı.
Her yerde aradığı kalfa Jeongin, dudaklarında ki mırıltı şeklinde olan melodiyle Prens Chris'in çiçeklerini suluyordu.
"Kalfa nerdesin sen? Her yerde seni aradım."
Jeongin duyduğu ses ile irkildi ve arkasına döndü. Sinirle zırhının üzerinde bağladığı kolları ve çatık kaşları ile ona bakıyordu. Ellirini hızla önünde birleştirdi ve başını eğdi.
"Affedin beni. Majesteleri çiçekleri ile ilgilenmemi istedi. Affedin efendim."
Changbin yanakları kızaran tilkiye benzeyen çocuğa baktı. Güzeldi. O sürekli namını duyduğu ama asla görmediği çocuk, şuan tüm kusursuzluğu ile onun önündeydi.
"Hadi kalfa. Hazırlan, gidiyoruz."
Jeongin hızla başını kaldırdı. Gözlerindeki korku birkaç kilometre öteden bile görüşebilecek şekildeydi.
"Neden efendim? Bir kusur mu işledim? Yemin ederim bir suçum y-"
Changbin alayla bir nefes verdi ve kendi sözleri ile çocuğu susturdu.
"Sus kalfa. Hemen telaş etme. Majesteleri ve Prens Hyunjin Mine köşküne gittiler. Majesteleri sana haber vermemi, birkaç giyecek almanı istedi. Benim görevimde seni alıp birlikte köşke gitmek."
Jeongin derin bir nefes aldı. İçi rahatlamıştı. Ne ölmek ne de saraydan sürülmek istiyordu. Hızla başını salladı ve Chris'in odasına girdi.
" Kalfa Jisung'a haber vermeli miyim? Prens Hyunjin'i benden daha iyi tanıyor. Ne giyeceğini o bilir. "
Changbin onun peşinden içeri girdi ve onu izlemeye başladı. Çıkardığı sandığa birkaç kıyafet katlıyıp koyuyordu.
"Majesteleri senden istedi Jeongin. İşi hallet ve bir an önce gidelim."
Jeongin kafasını salladı ve bir gömleği daha yerleştirdi.
"Prens ne kadar da heyecanlıdır şimdi. Majesteleriye olan ilgisini tüm saray biliyor. Prenses Mina geldiğinden beri daha sinirli. Herkes onları konuşuyor ama bilinen bir başka şey daha var. Prens Christopher'ın ona olan hisleri. Prens Hyunjin buraya gelmeden önce bile tüm güzelliği dillerdeydi. "
Changbin yaslandığı duvardan çekildi ve Jeongin'in yanına yürüdü. Haklıydı herkes Hyunjin'in güzelliğini konuşmuştu. Ama Changbin'in duyduğu bir başka şey daha vardı. Kalfa Jeongin. Tüm askerlerin, tüm tüccarların dilinde olan kalfa. Kraliyet soyundan gelmeyen biri için oldukça güzel biriydi. Doğurgan olması onu kalfa yapmıştı ve bu konu da şanslıydı. Tüm ünü şehirde geziyordu. Kraliçe ve Prens Felix ile birkaç kez görülmüştü. Yüzlerini kapatan şapkalar takar, vücudunu örten pançolar giyerdi. Changbin bir gün birkaç tüccarın konuşmasına şahit olmuştu. Jeongin'in güzelliği ve evlenme zamanı geldiğinde onunla evlenmek istediğini söyleyen birkaç eli boş tüccar.
Jeongin arkasını dönmesini ile Changbin'e çarptı. Changbin, Jeongin'in belinin iki yanında duran ellerinden birini çekti ve çenesine koyarak başını kaldırdı. Jeongin kızarmış yanakları ve titreyen gözleri ile ona bakıyordu.
"Söylenildiği kadar güzelsin."
Başını hızla ellerinden kurtardığı gibi kapıya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'avenir-Hyunchan
Fanfiction[Tamamlandı] Hyunjin, doğurgan olmasının ortaya çıkmasıyla kendi krallığına hükmetme şansını kaybetmiş bir prensti. Chris ise ona çoktan aşık olmuş ve her şeyini ona adayabilecek bir veliaht...