Büyük salonda üç çift ve bir kaç tane ruh vardı. İkinci tören ruhları birbirine bağlanan çiftin sevgisini ölçmek içindir. Dünyada bir çok sevgi vardır. Sadık, çıkarcı, sonsuz veya cinselliğin ön planda olduğu.
Burada her çift birbirleri için seçtikleri içkiyi içer, farklı şekillerde rüyaların içinde gerçek ruh eşini bulmasıdır. Doğru kişiyi bulan uyanır, bulamayan sonsuza kadar o rüyada hapsolur.
Masada duran kadehleri inceleyen bedenler tek tek seçimlerini yaparak oldukları yere bağdaş kurarak karşı karşıya oturdular. Birbirlerine uzattıkları kadehleri alan gençleri bir başkası görseydi bir tür gösteri olduğunu düşünecek kadar uyumlu hareket ediyorlardı. Üç çiftte aynı anda kadehlerini kaldırarak hepsini kafalarına dikmişti. Ellerinde ki boş kadehi kenara bırakıp çiftler yüz yüze bakacak şekilde yere uzandı.
Salonda ki çiçek kokuları uyumak üzere olan bedenleri mayıştırmış, kapanmak üzere olan göz kapakları ağırlaşıp gençleri rüyanın içine atmıştı.
Yalın rüzgar yerde uzanan bedenin üzerinden geçip gittiğinde uzun bir süre sonra tepki verdi. Parmaklarını oynatan bedenin başını tutarak kalkmasına yardım eden biri vardı. Ellerden biri yanağını okşayarak konuştu.
"Uyandın hyunjin." heyecanlı çıkan sesle genç adam gözlerini açtı.
Derin bir nefes alıp karşısında ki yüze baktı. Çilli yüzü tanımasıyla rahatladı. Neredeydiler? Yüzünde ki ellerden kurtulup etrafı incelemeye başladı. Büyük ağaçların eftarlarını sardığı bu yerede nereden, ne için gelmişlerdi? Diğerleri neredeydi? Bakışları yanında ki bedenin üzerinde durduğunda konuştu.
"diğerleri nerede?"
Karşısında ki kişinin gülümseyen yüzü hafifçe soldu. Sorusunu yanıtlamadan önce çevreye bir göz attı. Gözleri ileride bir yerlerde takılıyken konuştu.
"Sanırım kasaba da kaldılar. Hatırlamıyor musun?"
"Neyi?"
"Kasabanın girişinde bize saldıran ruhlar vardı. Havada ki sis zehirliydi. Hepimiz soluduğumuz için zehirden dolayı sersemledik. Ben seni alıp, buraya kadar geldim." dedi karşısında ki genç oğlan.
"Onları nasıl bırakırsın?!" yüksek çıkan sesiyle korkan genç oğlan başını aşağı eğdi.
"ben.. Üzgünüm."
***
Neler oluyordu burada?! Genç adam karşısında kavga eden ikiliye şaşkın bakışlarıyla izliyordu. Birisi yaralı koluyla kendisine tıpatıp benzeyen kişiye saldırırken, diğeri sakince saldırıları engelliyordu. Lee Minho nasıl bir şeyin içine düşmüştü?
"Sahtekar!" yaralı kolunu tutarak konuştu. Cübbesi çoktan kızıl renge boyanmıştı. Arkasında uyanmış olan büyüğünden habersiz onu korumaya devam ediyordu.
"Ahaha... Kim ben mi? Şu haline bak acınası durumdasın. Bu kadar mı yeteneklerin?"
Ikili kavgası arasında uyanmış olan minhodan habersiz gibiydi. Kahkahaları arsında havada yükselerek saldırmaya hazırlanıyordu ki, yaralı genç göğsünden çıkardığı kağıttan kuşu bir kaç kelime fusıldayarak havaya doğru fırlattı. Gökyüzünde altın sarısı patlarken, küvetli bir kanat çırpıldı.
Yere doğru inen Anka kuşu yaralı genci arkasında saklayarak karşısında ki sahte kişinin saldırılarına hazırlıklı bekledi.
"Bunun durduracağını düşünmüyorsun değil mi?"
Minho yerinden kalktığında karşısında ki kişi hemen saldırı pozisyonundan çıktı. Ayakları yere bastığı an ağlak çıkan sesiyle büyüğüne seslendi.
"Abi, buraya gel. Sana zarar vermek istiyorlar."
Genç adamın gözleri yerde ki yaralı küçüğüne kaydı. Nemli gözleri sinirle karşısında ki kendisine bakıyordu.
"Ona bakma abi! Seni kandıracak."
Aniden yükselen sesiyle tüm dikkati üzerine çekti. Minho kuşun arkasından çıkarken sağ elinde görünmeye başlayan tikenli ruhani silahını beklemeden karşısında ki sahte kişiye doğru savurdu. Beklenmeyen saldırıya geç karşılık vermiş olsa da kurtulamadan tikenli kökler bedenini sarmıştı. Tikenler derinlere batsa da kanamaya bedenle her şey anlaşılmıştı.
"Eğer gerçek Han sen olsaydın bana 'abi' demezdin. Ayrıca küçüğüm asla kılıç kullanmaz."
Ölü ruh kahkaha atarak yok olduğunda tikenli köklerin rengi sokarak yok oldu. Anka kuşu tekrar gökyüzüne yükselip yere kağıt olarak düştüğünde ikili göz göze geldi. Minho yerde ki genci kaldırmak için yanına yürürken bile ayrılmayan gözler, ile ikinci töreni bitirmişlerdi.
***
31 temmuz 2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
je ne sais pas - skz-
Historia Corta"Sen ölüsün, tek dileğin evlenmek" *** [ je ne sais pas ; bilmiyorum] Not : hyunlix, seungbin, minsug çiftlerini konu alacaktır. Bu tür konular hoşunuza gitmiyorsa başlamayın. Bu hikayenin bir sonu asla olmayacaktır. Devam ettir demeyin çünkü unu...