M13

489 21 4
                                    

Gözlerimi hızla açıp kapattım bir kaç kere, kendimi bunun bir rüya olduğuna inandırmaktan vazgeçmemiştim. Uzun süren sessizliğin ardından en yaşlı olduğunu tahmin ettiğim adam öksürdü ve bana tam karşısında olan boş sandalyeyi gösterip "Böyle otur." dedi.

Az da olsa rahatlama hissettim. Oradakilerin benim için toplandığını hissediyordum ve bu his hiç de hoş değildi. En kötüsü de hepsinin gözlerinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu anlaşılıyordu. Adam konuşmaya başladı "Öncellikle ait olduğun yere hoş geldin. Senin için görevlendirdiğimiz Ege görevini iyi bir şekilde olmasa bile yerine getirdiği için teşekkür ediyorum." demesiyle Ege'nin daha gergin gözüktüğünü fark ettim. "Her neyse artık gücünün farkındasın ve unutma ki onu kendi zevkin için kullandığında bedelini fiziksel acıyla ödersin. Senin özelliğin düşündüğümüz gibi çoğumuzdan daha iyi ve tehlikeli. Ne yönde kullanacağın senin tercihin sonuçlarına da sen katlanacaksın. Ama maalesef en iyilerden olmak her zaman avantaj sağlamaz. Çünkü düşmanının en çok zarar verebilecek silahını ele geçirmek çok büyük bir fırsat olur. Burada en çok zarar verebilecek silahlardan biri sen oluyorsun. Yani bizi istemeyen herkesin ilk ele geçirmek isteği şeylerden birisin ve bu senin için çok zor bir durum. Yani seni olabilecek en ufak bir tehlikeye karşı uyarmak istedim, tabi ki yanında Ege olacak ona güvenebilirsin. Emin ol kendi kendini korumayı kısa sürede öğreneceksin. Lara'ya hoş geldin deme amaçlı kısa toplantımızı bitiriyorum." diyerek sözlerini tamamladı ve herkes kapıdan çıkıp gitti. Oturduğum sandalyeden kalkmak istemiyordum üstüme o kadar ağır bir yük koydular ki hem ruhsal hem fiziksel bu yükün altında ezilmemek için direniyordum. Boş bakışlarımı masanın etrafındaki sandalyelerde dolaştırdım. O büyük toplantı salonunda iğrenç ötesi bir sessizliğin içinde Mira ve ben kalmıştık. "Bana ilk olarak buradan nasıl çıkabileceğimi öğret buna gerçekten çok ihtiyacım var."

Şuan alışveriş merkezinde elbise denemek bile bundan çok daha iyiydi. Mira'nın "Artık gidelim, ne dersin?" demesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Eskisine göre daha iyi davranıyordu, bu da benim şüphelenmeme sebep olan küçük bir detaydı. Derin nefes alıp göz teması kurmadan kafa salladım. Başka seçeneğim yoktu. Burada kaldığım her saniye daha da kötü hissettiriyordu. Ayağa kalktığımda üzerimdeki yükün daha da artığını hissedebiliyordum. Nefesimi kontrol altında tutarken ağlama isteğimi durdurmak oldukça zorluyordu beni. "İstersen biraz burada dinlenip öyle çıkalım." Mira yine sessizliği bozan kişi olmuştu.

Her adımımda dengemin bozulmasına aldırış etmeden "Gerek yok, geri dönelim." dedim.

Mağazaya geri dönmeye odaklanırken yanımızda birini fark ettim. "Bu Berry, ışık hızında gerçekleştirdiğimiz seyahatler onun sayesinde." diye açıklama yaptı Mira.

Kafamla selamlayıp hafif tebessüm ettim. Yeni tanıştığım Berry konuşmaya başladı "Bugün senin için çok zor olmalı." kafamı sallamamla birlikte devam etti "Gücünü kullanmayı tamamen öğrendiğinde bunun sana verilen çok büyük bir nimet olduğunu anlayacaksın. O zamana kadar kendini güçlü kalmaya zorla, Ege görevlendirildiği gibi sadece kendini koruyana kadar yanında duracağını düşünüyor olabilirsin. Ama ben böyle düşünmüyorum ya da bu konuları Nisan ile konuşsan daha iyi olur. Onun yeteneği bunu kanıtlayabilir. Her neyse iyi şanslar Cerulean ." dedi ve yoluna devam etti.

"Cerulean ne, çömez gibi bir şey mi?" diye sordum Mira'ya açıkçası öyleyse hiç hoş değil.

"Cerulean, gök mavisi yani mavinin açık tonları yeniler için bu kullanılır." cevabı düşüncemi tasdik etmişti. 

Her şeyi bir kenara bırakıp tekrardan geri dönmeye odaklandım. Bir kaç saniye sonra ise mağazada aynı yerdeydik. Bluish denen yerde zaman kavramı olmadığını fark ettim çünkü mağazada her şey bıraktığım gibiydi. Boş bakışlarla etrafa bakarak yürüdüm bir süre. Sonra Mira'nın sesi duyuldu "İstersen Starbucks'a gidip kahve içelim enerjini yerine getirir." 

MavimsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin