M20

151 14 0
                                    

Saçlarımın savrulmasıyla oluşan hafif esinti enseme çarpıyordu, sonra arkaya öne adımlar ve şimdi zıpla. Bana en iyi hissettiren şey belki de dans. Hatta kesinlikle dans. Ve bunu yaparken kimseye ihtiyacım yok bu ayrı bir avantaj. Seyircisiz salon, müzik ve doğaçlama dans eden ben. Belki garip gelebilir. Farklı biri olduğunu yeni öğrenen, öğrenmesiyle birlikte  attığı her adımda bir macera yaşayan buna rağmen dans eden bir kız. Ne kadar da umursamaz diye düşünebilirsiniz. Aksine bu sefer dans bile etkilemiyordu. Sonunda pes ederek müziği kapattım. Sahneye oturup boş koltukları seyrettim hatta hayat sıkıcıyken daha katlanılabilir olduğunu bile düşündüm. Kapının ağır gıcırtısıyla düşüncelerime ara vermeye çalışarak kapıya baktım. Beni şaşırtan bir şey olmamıştı. Son zamanlarda stüdyoda sürekli karşılaştığım Aras'tı. "Ben de kapının arkasından sen çıkarsın diye burada oturup çıksam mı diye düşünüyordum." dedim alay ederek.

Ukala bakışlarıma karşılık olarak sadece ciddi ve sessizce bana bakıyordu. Bundan sıkılıp ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Aras bu sefer beni konuşmak için durdurmayarak beni şaşırtmıştı, ben de bunu fırsat bilerek hızlı adımlarla soyunma odasında ilerledim. Hemen eşofmanımı çıkarıp gömlek ve pantolonumu üzerime geçirdim. Çıkarttığım kıyafetlerimi her zamanki gibi dolabıma rastgele atarken oraya ait olmadığını belli eden mavi bir kağıt gözüme çarptı. Elime alır almaz fark etmiştim, bu sandığı bırakan kalpsizin yazısıyla aynıydı. 

"Aramıza Navy'nin girmesi hoş olmadı Cerulean."

Büyük harflerle yazılmış kelimeleri okumam bunu düşünmeliydim dememe sebep olmuştu ve içimi korkunun sarmasına engel olamıyordum. Kendi etrafımda döndüm ve kimsenin olmaması beni şaşırtmamıştı. Mavi kağıdı çantamın içine atıp kalbimin sesi kulağımdayken kapıyı açıp usulca adımlar atıyordum. Sonunda çıkış kapısına geldim. Kapıyı açarken de Aras'la karşılaşmak aklıma gelmedi değil. Çıkıp etrafıma bakındım henüz notu bırakanı bulma konusunda umudumu yitirmedim. Arabaların park edildiği alanda Ege'nin arabasını görmemle oraya doğru koştum. Arabanın içinde kafasını arkaya yaslamış ve gözlerini yummuştu. Cama vurmamla sıçrayarak kendine geldi. Kapıyı açıp yan koltuğa oturdum. "Senin ne işin var burada uyuyan güzel?" diye sordum gülerek.

"Seni kolluyordum sarışın ejderha." 

"Burada uyuyarak, teşekkür ederim Ege." 

Ege sadece gülerek karşılık verdi ve devam ettim.

"Ne kadar da koruyucu bir erkek, aman Allah'ım." 

"Egomu sarstın bu kadar yetmez mi." derken de arabayı çalıştırdı.

"Bu da demek oluyor ki büyük işler başarıyorum." dedim ve merakla beklenen soruyu sordum "Ee nereye gidiyoruz?"

"Kızlara söz verdiğin kuaföre gitme planı, hatırladın mı?"

"Sen ciddi misin? Bu durumdayken mi?" bu beni şaşırtmıştı.

"Mira'nın kafasını dağıtması için."

"Şey...Ege, bunu dolabımda buldum." gizemli mavi kağıttan Ege'ye bahsetmekte gecikmemek istemiyordum.

Bana geri uzatırken ortam gerilmişti. Ani bir direksiyon kırmasıyla kuaföre giden yoldan saptık. İki kenarı uzun çam ağaçlarıyla kaplı, tek yönlü otobandan biraz ilerledikten sonra sağda kalan dar bir yola girdik. Araba yoldaki çakıl taşlarından sarsılıyor zor yol alıyorduk. Biraz daha ilerledikten sonra Ege arabayı durdurup ağaçların arasına baktı. Artık zamanı geldi diye düşündüm "Kuaföre gitmiyoruz değil mi?" 

"Tehlikede olabilirsin Lara." 

Önce iç çektim sonra ben de ağaçlara bakmaya başladım. Mavi ırkından olduğumu öğrendiğimden beri hayatıma bir ara vermiş gibi hissediyordum. Hayatım resmen o hep güldüğüm bu kadar da olmaz dediğim macera filmlerine dönmüştü. Tekrar yok artık dememe sebep olan Sein çam ağaçlarının arasında gayet hızlı adımlarla arabaya doğru geliyordu. Fal taşı gibi açılan gözlerimle Ege'ye döndüm. Benim aksime gayet sıradan biri geliyor gibi Sein'e bakıyordu. Bakışlarımı fark etmiş olacak ki o da bana baktı ve ciddi ifadesi silindi, yerini tebessüme bırakıyordu. Bakışlarımla da söylediğim şeyi seslendirdim "Sein'in burada ne işi var?"

MavimsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin