Gecenin karanlığı ve sessizliği bir anda bozulmuştu. O gece de gözlerimin maviye dönüşeceğini biliyordum. Bu sefer yalnız değildim. Üç kişi daha. Fısıldamalarını duymadığımı düşünüyorlardı ama yanılıyorlardı. Bir süre sonra gittiler nereye gittikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yataktan çıkıp evi dolaşmaya başladım ani bir kararla kapıyı açıp dışarı çıktım. Eğer gittikleri yer üzerinde bulunduğumuz gezegense fazla uzaklaşmış olamazlardı. Asansöre bindiğimde dijital saat 04.35'i gösteriyordu. Kendimi apartmandan dışarı attığımda hava turuncunun harika bir tonunu almıştı.
Buna rağmen gökyüzünün bir kısmı halen karanlıktı. Ay hala yerindeydi. Muhtemelen sitenin bekçisi benim evden kaçtığımı filan düşünürdü ve onunla uğraşamayacak kadar yorgundum. Karşıma çıkan ilk duvarı tırmanıp özgürlüğüme kavuştum. Sitenin arka kısmına doğru koşar adımlarla ilerledim. Biraz daha arkası ağaçlık bölgeydi. Neden bilmiyorum ama oraya girmek mantıklı geldi ve koşar adımlarla ağaçlık alana doğru yürüdüm. Burası sandığımdan daha büyük ve korkutucuydu. Derinliklere doğru adımlarım yavaşladı. İstemsizce bir anda olduğum yere sabitlendim çünkü ilerde ki çalıların arasında biri vardı.
Ne tarafa olduğu önemli değildi hemen uzaklaşmalıydım ve öyle yaptım. Kuzeye doğru hiç durmadan uzun bir süre koştum. Ağaçlık alanın bitiminde soluklanmaya karar verdim. İleride bir köprü vardı ama nerede olduğuma dair bir fikrim yoktu.
Hiçbir şey yapmadan bir süre köprüye gözlerimi daldırıp dikildim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yıllardır burada yaşamama rağmen fazla dışarı çıkmadığım için hiçbir yeri tanıyamıyordum. Arkamı doğru dönüp baktım ve artık geri dönsem bile yolu bulamayacağımı anladım. Anında elimi cebime attım ama telefonum yerinde değildi. Tabi buraya hareket eden bir şeyden kaçıp geldim ama köprü altında da tehlike olabilirdi.
Köprüden uzaklaşarak yürümeye devam ettim. Bir çözüm üretmeye çalışıyordum ama artık kaybolduğumu yavaş yavaş kabullenmeye başlamıştım. Acaba Ege şuan düşüncelerimi okuyabilir mi? Özelliğini tam bilmiyorum ama sanırım bunu yapabilir. Belki onu düşündüğümde daha kolay olur. Hadi Ege düşüncelerimi oku. Kurtar beni buradan.
Dudaklarımın üzerinde bir el hissettim. Bağırmama engel olacak bir el. Kısa süreli bir paniklemeden sonra tekmemi elin sahibine tam karnına denk gelecek şekilde arkaya doğru savurdum. Tekmemle birlikte inledi ve beni serbest bıraktı.
Arkamı dönmemle küçük bir şok ve ardından rahatlama hissettim. "Hey! Sakin ol bebeğim benim." demesiyle iyice rahatlamıştım.
Sanırım Ege beni korkutmaya çalışırken bu kadar güçlü olduğumu hesaba katmamıştı. Ege'yi yerde serilmiş bir halde görünce eğer random kahkaha atabilseydim atardım. "Egecim yardıma ihtiyacın var mı?" dedim piç smile yaparak.
"Bence biraz daha dikkatli davranman gerek kurtuluşun benim elimde." derken benimkine taş çıkaracak piç smile yaptı.
Haklıydı aslında ama pes etmem "Kes çeneni de kalk artık kız gibi nazlanıp duruyorsun çok mu sert vurdum?" Kolundan tutup sürükler gibi kaldırdım.
"Tamam kabul ediyorum sert vurdun ama ben de hazırlıksız yakalandım her neyse konumuz bu değil şimdi buradan nasıl kurtulacağımızı düşünelim." Sonunda pes etmişti.
"Ne? Buradan nasıl kurtulacağımızı bilmediğini mi söylemeye çalıştın? O zaman buraya gelmenin ne anlamı var?" diye sordum panikle.
"İki kişi kaybolmak tek kişi kaybolmaktan çok daha iyidir Lara özellikle seninle birlikte kaybolmak-
Yüzünü çapkın bir ifade kaplarken sözünü kestim "Peki sen buraya nasıl geldin?" aslında sözünü kestiğim için pişman olmuştum.
"Biraz baş başa kalıp öyle eve dönmek isterdim ama yine de sen bilirsin." dedi bu sefer neler oluyor bu çocuğa.
"E-ge e-ve dö-ne-lim" diye heceledim. Yüzü asılır gibi olunca "Burası baş başa kalmak için uygun bir yer değil" dedim tebessüm ederek.
Yüzü eski halini aldı ve gülüp "Sanırım haklısın." diye onayladı.
Buraya nasıl geldiğini düşünürken "Buraya bir arkadaşın yardımıyla geldim şimdi aynı şekilde geri döneceğiz." deyip ellerini uzattı. Düşünmeden ellerini tuttum.
"Şimdi gözlerini kapat ve eve gitmeye odaklan." dediğini yaptım ve etrafımda hafif bir rüzgar hissettim.
Gözlerimi açtığımda evdeydik OMG! Işınlanmak dedikleri bu olsa gerek. Bir dakika daha yeni ne dedim ben harbi ışınlandık biz herhalde. Düşüncelerimi okuyordur diye düşünüp Ege'ye baktım ve yüzündeki sırıtma şeklinden anlaşılıyordu. "Bize yardımcı olan arkadaş kimdi?" diye sordum.
"Eğer bugün öğrendiğin şeyden sonra ki şokunu atlatırsan belki tanışabilirsin." diye cevapladı. Şoku henüz üzerimden atamamıştım. Aklıma başka bir soru takıldı aslında bu olayın yaşanma sebebi.
"Peki siz neredeydiniz?" derken gizemli bir olay çözmeye çalışan dedektif bakışı attım.
"Bunu öğrenmen için henüz çok erken daha dün söylediklerimden sonra bayıldın." hafif azarlar gibi söylemişti.
Sonra odaya bir anda Bella ve Harry geldiler nereden geldiklerine dair bir fikrim yoktu ama onları kapıdan girerken görmediğime eminim. Onlara döndüm üzerime endişeli bakışlarını attılar. Gözüm pencereden gözüken etrafa turuncumsu ışınlar dağıtan güneşe takıldı. Güneş doğuyordu ve ortalığı bir sessizlik bürüdü, herkes güneşin doğuşunu seyrediyordu. Bir anlık dikkatim dağıldı ve Ege'yle göz göze geldik.
Göz göze gelmemle kalbimin yerini hatırlamam bir oldu. Kalbim içime sığmıyor resmen yerinden çıkmaya çalışıyordu. Ege'nin o kahverengi gözlerinin yerinde mavinin en güzel tonu parıl parıl büyülü bir şekilde parlıyordu. Koca bir OMG! Bunlar gerçek olamaz. O tanımlayamadığım gözleriyle birlikte inanılmaz yakışıklıydı. Dış görünüşe önem vermediğim halde ben bile etkilenmiştim, o an Ege'yle göz göze gelen herhangi bir kızın midesinde kelebekler değil inekler uçuşurdu. Ege'nin elini kolumda hissettim ve "Lara iyi misin?" diye sordu gülümseyerek.
"Hemde nasıl." demekle yetindim.
Bir kahkaha attı ve "Şuan bende hiç olmadığım kadar iyiyim, bir aynaya baksana." demesiyle gözlerimi Ege'den ayırıp aynaya baktım. İşte tam düşündüğüm gibi benim de gözlerim maviydi Ege'nin gözleri gibi. Sanki ben de biraz daha iyi görünüyordum belki de mütevazi davranıyorum her neyse.
Güneşin tamamen doğmasıyla gözlerimiz eski haline döndü. Klasik bir cümleyle yerime yatmam gerektiğini söyledi. Ne kadar istemesem de Bella'nın odasına gidip yatağa yattım. Ege odanın önünden geçerken "Ege gözlerin bir daha maviye dönüşür mü?" diye seslendim.
Kollarını birbirine kavuşturup kapının eşiğine yaslandı "Hoşuna gitti değil mi?" dedi Ege'nin egosu olduğunu düşündüğüm şey.
"Ego sen sus birazda Ege konuşsun." farkında olmadan iğrenç esprilerden yaptım. Ege de bana sen bir daha espri yapma bakışı attı.
"Her gün güneş doğarken gözlerimiz maviye dönüşür istersen her gün bu saatlerde buluşabiliriz." gel de buna hayır de.
"Harika olur." dedim düşünmeden.
Yanlış anlamayın bu Ege ya da Ego her haliyle yakışıklıydı ve sadece yakışıklı değil nesli tükenmekte olan erkeklerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavimsi
FantasyMilyonlarca kişinin arasından seçildiğini ve harika özel gücünün farkında olmayan sıradan bir genç kız Lara Şafak. Son derece sempatik ve popüler, Lara'nın kendini keşfetmesiyle görevli, Mavimsi ırkından gelen Ege Akdeniz. Lara'nın yeni okul macer...