2. Bölüm. "Dev Adamlar"
Medya; Cenk ares kırdar.
Hayat garipti. En ufak darbede yıkılıp, küçük bir umuda tutunup ayağı kalkabiliyorduk.
Bende ufak bir umuda tutunup hayatımı devam ettiriyordum. Çünkü acıları önlemek imkansızdı.
Hayat acı verirdi.
Ne olursa olsun acı olacaktı, acı çekmeye mahkumduk.
Yıllarca ön yargılarım ve bana bırakılan zorunlu bir hayat ile mücadele ediyordum. Çok şey öğrendim, çok şey kazandım ve çok şey kaybettim. Ama son zamanlarda bana iyi gelen biri vardı. Ön yargılarımı yıkan, benim için güzellik algısının, kuralların kötü bir çok düşüncenin olmadığı bir hayal dünyası yaratan bir insan vardı.
Hikmet zorlu.
Bana güzel nasihatlar veren, huzur evindeki ilk arkadaşım. Hikmet amca yaşadığı zorlu hayata rağmen dik duran bir adamdı. Emekli askerdi. Bana bazen yaşadığı aksiyon dolu çatışma sahnelerini anlatır, bazen de hüzünlenip şehit olan arkadaşlarını anardı. Açıkçası ona üzülüyordum. Zamanında saygı duyulan herkesin örnek aldığı biriyken, yaşlandıkça kimsenin hatırlamadığı ve adını bile hatırlayamayacak kadar kötü bir duruma düşüyordun.
İç çektim. Çıkış saatine yakın son kez bir kaç hastayı kontrol edip personel odasına yöneldim. Kısa sürede üzerimi değiştirip güvenliğe selam verdikten sonra huzur evinin dışına çıktım. Bugün mesaiye kalmıştım minibüs olmadığı için yürümeye başladım.
Son zamanlarda çok fazla etrafımda dolaşan bir kaç tanıdık sima ile karşılaşıp duruyordum. Teyzemle yaşadığım için onun eski sevgilileri falan olduğunu düşünsem de bazı şeyler yerine oturmuyordu. Teyzem iyi kadındı aslında. Ama parayı görünce bırak beni kendisini bile sattığı için ona tam anlamıyla hiç güvenememiştim.
Apartmanın önüne geldiğimde omuzuma dokunan el ile çığlığı bastım. Hızla kendimi ileriye attığımda yere düşmekten kurtulamamıştım.
Yerde kendimi sürükleyip saçlarımın arasından bana dokunan kişiye baktım. Uzun boylu, dev gibi bir adamdı. Yüzünde ki şaşkınlık ile ellerini mahcup bir ifade ile havaya kaldırdı.
"Kusura bakmayın küçük hanım. Aniden dokunmam yanlıştı." Büyük ellerini önüme doğru uzatınca kaba bir tavır sergilememek adına ellerini emanet bir şekilde tuttum. Beni şaşırtmayarak tek hamle ile ayağı kaldırdı. Yüzümde ki ifade nasılsa artık bir adım geri çekilip hafifçe, kibar bir biçimde tebessüm etti.
Kısa bir sessizliğin ardından teyzemi gördüm. Saçının bir kısmı düzleşmiş, bir kısmı kabarıkken evden acele ile çıktığı geceliği ile yanıma yaklaşıp beni arkasına çekti. "Sen de kimsin? Ulan kazma, orhan iti mi gönderdi seni?" Oldukça asabi sesi ile adam kaşlarını çatsa da tekrardan gülümsedi. "Aslında kimsenin adamı değilim sadece yeğeniniz ile konuşmak istiyorum." Teyzem kolumu çimdikleyince dudağımı ısırdım. "Kız böyle kırık yapıyorsun bana niye haber etmiyorsun. Tam benlik bu ayol." Utançla gözümü kaçırıp adama baktım kaşlarını kaldırmıştı. Yüzünde ki alay ile teyzemin dediklerini duymuş gibiydi. Uzatmayarak konuya girdim.
"Sizi daha önce gördüğümü hatırlamıyorum. Benimle Ne konuşmayı düşünüyorsunuz?"
"Buraya aslında bir teklif ile geldim. Altı yaşında cenk adında bir oğlum var ve uzun zamandır bakıcı arıyordum. İş geçmişine baktığımda deneyiminin olduğunu gördüm. Ayrıyeten ilk yardım konusunda da tecrübelisin. Oğlum astım hastası, olası bir durumda senin gibi bir yardımcıya ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nazenin
RomanceGöğsümü kamçılayan acıyı yok saydım. Tekrar koştum kollarına. Ağlarcasına mırıldandı. "Nazenin, benim prensesim..." Hıçkırdım. Sayısız hıçkırık çıktı dudaklarımdan. Küçük bir kızın haykırışlarını duymazdan gelen her kulağa inat biraz daha sardı bede...