3. Bölüm: "Güzel Bir Kahvaltı"

122 6 2
                                    

  Sarı askılı mini bir elbise giymiş ve saçlarını serbest bir şekilde yanlara doğru bırakmıştı. Karşıdan karşıya geçerken hafifçe esen rüzgar saçlarını dalgalandırırken o topuklu ayakkabılarının üzerinde kusursuzca bana doğru yürüyordu. Tam anlamıyla etkilemiştim ve ağzım açık kalmıştı.

"Kusura bakma seni biraz beklettim."

"Önemli değil, ama bir an hiç gelmeyeceğini düşündüm."

"Yemekten sonra toplantıya gideceğim onun için eve çıkıp hazırlanmam gerekiyordu." Dedi ve restoranın içine girdik. Girer girmez garson "Hoş geldiniz Lydia hanım, sizi buraya alalım." Dedi ve bize cam kenarındaki iki kişilik masayı gösterdi. "Teşekkürler." Deyip masaya doğru yönelik.

"Galiba buraya devamlı geliyorsun."

"Evet, sabah kahvaltımı genellikle burada yapıyorum."

Masanın yanındaki deri koltuklara oturduk ve garson bize menüleri getirdi. Restoranın içi çok güzel döşenmişti, kocaman bir barı ve onun üzerinde duran etkileyici taşlarla süslenmiş devasa bir avizesi vardı. Eski ahşap döşemelerin üzerinde beyaz masalar ve onlar çevreleyen deri koltuklar. Anlaşılan elit bir mekandı ama pek fazla kalabalık değildi. Menüyü açtığımda yemeklerin fiyatlarını gördüğümde nutukum tutuldu. Lydia garsona işaret verdi ve garson yanımıza geldi.

"Buyrun hanımefendi"

"Ben bir porsiyon ingiliz salatası ve yanında  ingiliz çayı istiyorum."

"Beyefendi siz ne alırsınız."

Lydia "Lütfen yemeklerin fiyatlarına takılma, istediğini söyleyebilirsin."

"Ama..." Dediğim gibi lafımı keserek.

"Lütfen itiraz etme, bu gün bendensin."

"Peki o zaman bende Lydia hanımın istediklerinin aynısından istiyorum."

Lydia hafif bir tebessüm ile "Bundan emin misin."

"Ne yani bende ingiliz mutfağına karşı bir sempati besleyemez miyim."

Garson elindeki makineye siparişlerimizi yazıp yanımızdan ayrıldı.

"Girerken toplantım var demiştin, ne iş yapıyorsun."

"Evet, ben bir inşaat şirketinde mimarlık yapıyorum ve bu günde yeni projemin sunumu var."

"Zor olsa gerek."

"Evet, son bir haftadır sunum üzerinde çalışıyorum."

"Ne tür bir proje bu?"

"Patronum Brooklyn'de yeni bir arsa satın aldı, çalışanlarından da arsada yapılacak olan binanın tasarımını yapmasını söyledi. Bende hem zaman hemde iş arkadaşlarımla yarışıyorum."

Çok güzeldi ve konuşurken mavi gözlerine dalıp gitmiştim.

"Bana neden yardım ediyorsun ?"

"Bende bilmiyorum, sende bir şey var. Beni kendine çekiyorsun, sanki seni yıllardır tanıyormuş gibiyim."

"Normalde insanlar benden uzak durmayı tercih ediyor."

"Bende kendime inanamıyorum. Daha adını bile bilmediğim, bir saat önce tanıştığım biri ile bir restoranda oturmuş baş başa yemek yiyiyorum. Aman tanrım, normalde böyle şeyler pek bana göre değildir, bu benim için bir ilk."

"Yani şimdiye kadar birisiyle hiç yemeğe çıkmadın mı ?"

Somurtarak bana baktı ve "Hayır" dedi.

Hiçliğin İçinde Bir PiçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin