Bir haftadır aynı bankta onu bekledim ama gelen giden olmadı. Verdiği numaradan ona ulaşmaya çalıştım telefonu kapalıydı. En sonunda dayanamayıp evine gittim ama orada da onu bulamdım. Komşularına sordum onlarda bir haftadır Lydia'yı görmediklerini söyledi. Bende artık beklemekten vaz geçtim. Bir haftadır akşamları Jackie'nin tamirhanesine gidiyorum. Oda bana kendimi nasıl savunacağımı öğretiyor. Aslında ona göre çok hızlı öğreniyormuşum daha şimdiden iki üç hareket öğrendim. Artık değişik rüyalar göremeye başladım. Hâlâ ne gördüğümden emin değilim anlamsız yüzler görüyorum daha önce tanıyor olabilir. Ama şuan için hiç bir şey ifade etmiyorlar. Bazen dejjavu yaşıyorum. Sanki artık bir takım şeyleri hatırlaya başladım gibi hissediyorum. Jackie'nin tamirhanesinde çalışan elemanı işten ayrılınca Jackie beni onun işe yerine aldı ve yaklaşık 1 aydır yanında çalışıyorum. Tamirhane Brooklyn'de olduğu için ilk maaşımla kendime Brooklyn'de bir daire tuttum. İş yerine yaklaşık 10 dakikalık yürüme mesafesinde. Hayatımda her şey yavaş yavaş düzene oturmaya başlamıştı. Bu gün günlerden cumartesi ve izinliydim. Aklımda Manhattan'a gitmek vardı ve uzun süredir Manhattan'a gitmemiş tim. Metro istasyonuna metronun gelmesini beklerken istasyonda sokak sanatçılarının Amy Winehouse'dan Back To Black şarkısını dinlerken metro istasyona yanaştı, metroya bindim ve Manhattan'a doğru ilerlemeye başladı. Yaklaşık 20 dakika geçmişti ve Time istasyonuna gelmiştim metroda inip turnikelerden geçtikten sonra merdivenlerden caddeye çıktım. Pek fazla bir değişiklik yoktu aslında sadece bilbort tabelalarında asılan afişler değişmişti. Saat tam 12 idi meydanda bir kafede oturup yemek yedim. Hesabı ödedikleri sonra Cantrell Park'a doğru yürümeye başladım. Park'a vardığımda o huysuz simitçiyi fark ettim ve yanına yaklaştım. Beni ilk gördüğünde tanımadı ve garip seyrek baktı.
"John, sen misin."
"Evet, benim Andrew."
"Kusura bakma seni tanıyamadım."
"Önemli değil."
"Nerelerdesin sen yaklaşık 1 aydır seni hiç görmedim."
"Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum."
"Evet o belli oluyor baya değişiklik var sende."
"Sadece saçım, sakalım düzgün ve kıyafetlerim artık küf kokmuyor."
Yüz ifadesi yumuşadı ve hafif bir gülümsemeyle "Peki 1 aydır neredesin, ne iş yapıyorsun?"
"Brooklyn'de arkadaşımın yanında çalışıyorum."
"Senin adına çok sevindim. Umarım her şey dilediğin gibi olur."
Andrew'le vedalaştım ve yanından ayrıldım gölün kenarındaki bangın yanından geçerken durdum ve oturdum. Bir an için gözlerimi kapattım ve gözlerimin önüne onu getirdim ve kulağında onun sesini duydum.
"John"
"Lydia" diye mırıldandım.
"John, John " üçüncü John biraz sertti ve biri omuzuma dokunup beni dürttü. Gözlerimi açtığımda işte bu oydu bu Lydia idi tam karşısında duruyordu ve bana bakıyordu. Hemen ayağa kalktım, onun gözlerinin içine bakıyordum, ne düşündüğünü o kadar çok merak ediyordum ki, dilim düğüm düğün olmuştu konuşamıyordum. İlk sözü onun yapmasını dilerken.
"John" dedi usulca.
"Uzun zamandır seni arıyorum nerelerdeydin."
Lydia başını öne eğerek.
"Yurt dışındaydım."
"Peki ya giderken niye haber vermedin ?"
"İstedim ama vaktim yoktu her şey bir anda gelişti, üzgünüm."
"Peki neden gittin ?"
"Hollanda da yaşıyan amcamın hastalandığı haberini aldım ve sayılı günleri varmış. Bende ilk uçakla Hollanda'ya gittim."
"Peki görebildin mi onu."
"Evet göz göze geldik ama tek kelime bile edemeden vefat etti."
"Başın sağ olsun."
Gözleri dolmuştu ve titriyordu. Elimi uzatıp onu kendime çektim ve ona sarıldım. Artık oda kendisini tutamayıp ağlamaya başladı.Bütün bir günü beraber geçirdik. Park'ta yürüdük şehir türü yaptık, baş başa yemek yedik, sinama ya gittik. Ama en çokta bana çocukluk anılarını anlatışı dinlerken eğlendim. Bende kendi anılarımı hatırlamayı isterdim ona anlatacak bir şeyimin olmasını. Saat sekiz e geliyordu ve hava çoktan kararmıştı. Beni metro istasyonuna kadar bıraktı ve ona kendi numaramı verdim. Orada onunla vedalaştım ve Brooklyn'e doğru yola koyuldum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçliğin İçinde Bir Piç
AcakJohn Gözlerini açtığında kendisini hastanede bulur. Hafızanızı kaybetmiştir ve hiç bir şey hatırlamamaktadır. Kim olduğunu bile bilmeyen John koskoca New York sokaklarında hayata kalma savaşı vermektedir. Aradan 4 yıl geçer ve Jhon'un hayatında ço...