1

1.9K 76 16
                                    

"Şşş! hayır hayır oraya gidemeyiz!" Kıkırdayıp ilerlemeye devam ettiğinde elbisemin eteklerini hafifçe kaldırıp toprağa sürülmesine izin vermedim. "Bu saatte orası oldukça tehlikeli değil mi Joanne?" dediğimde gözlerini hafifçe devirdi. "Her zaman bir leydi gibi davranmamız gerekmiyor. Tehlike de bazen sakin hayatımıza gerekli değil midir?" Gözlerimi kırpıştırdım. "Fakat ya başımıza bir şey gelirse?" dediğimde kolumdan hafifçe tuttu. "O zaman seni kurtarırım." Hafif ıslanmış toprağın üzerinde yürürken kirlenen ayakkabılarıma baktım. "Annem beni öldürecek." İşaret parmağını dudaklarıma getirip konuştu. "Yakalanmak istemeyiz." dediğinde korkuyla yanıtladım. "Kime?" Kulağıma yaklaştı. "Bu gölün yanında yaşadığı iddia edilen bir kadın var." Ardından ekledi. "Halk onun cadı olduğunu söylüyor." Omuz silkti. "Ama bu bir yalan." Korkuyla fısıldadım. "Ya gerçekse?" Başını hafifçe yana eğdi. "Tabii ki değil."

Peşinden ilerlerken tekrar konuştum. "O zaman neden burada yaşıyor?" Gecenin karanlığında parıldayan iri gözleri bana döndü. "Çünkü insanlardan bıktı" Fısıldadı. "Bu hissi bilirim."

"Korkuyorum." dediğimde elimden tuttu. "Korkulacak bir şey yok. Güven bana." Gölün ortasındaki iskeleye geldiğimizde hafifçe iskeleye çıktı ve elini uzattı. Uzattığı elini tutup iskeleye çıktım ve gıcırdayan yere aldırmadan ilerlerken onu takip ettim. "Buraya daha önce gelmiş gibisin." dediğimde güldü. "Evet, bahsedilen cadıyla sohbet ettim." dediğinde dudaklarım aralandı. "Sohbet mi ettiniz?" Gülümseyip iskelede yere oturdu ve ayaklarını suya doğru uzattı. Islanan ayakkabı ve çoraplarına aldırış etmeden bana döndü. "O oldukça iyi biri. Bana hayatımla alakalı çok fikir verdi." Başımı salladım. "Peki halk neden ona cadı diyor?" dediğimde kısa bir an gözlerini kaçırdı. "İnsanlar farklı olanları dışlar değil mi?" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Bir özelliği yok, sadece herkesin boyun eğdiği kurallara boyun eğmeyen biri." Ekledi. "Bu yüzden buraya gelip herkesten uzak yaşamayı tercih etmiş."

"Ve hayatını bir prens bulup ona eş olmaya adamamış. Biz kadınların bir prense ihtiyaç duymadığını kanıtlamış."

"Ama bu bir zorunluluk değil ki, bu sadece aşk." dediğimde bana döndü. "Aşkın bir prens bulup evlenmek olduğunu mu sanıyorsun?" Ayağa kalkıp bana yaklaştı ve önümde durdu. Elini hafifçe kaldırıp saçımı yavaşça sevdi. Gözlerini gözlerime çıkardı. "Aşk olması için ortada bir prens olmasına gerek yok Lila, ve evlilik denilen bu düzene de." Kaşlarımı çattığımda güldü.

Gülüşü ve kısılan güzel gözleri, ormanın ortasında, gecenin karanlığında tüm güzelliğiyle önümdeydi. Ama bu güzel gülüşün ve kısılan gözlerinin hayatıma ne getireceğinden emin değildim.

The Lake gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin