6

425 52 5
                                    

Üzerime giydirdiği elbisenin yumuşak dokusuna ellerimi sürttüm. Saçlarımı narince topladığında ellerini omzuma bıraktı. "Çok güzel görünüyorsun. Eskisi gibi saf ve duru." dediğinde açık yeşil gözlerinin sıcaklığından çıkıp gitmek istemedim. Joanne'nin siyah gözlerine bakarken hissettiğim kızgınlığı hissetmek istemedim. "Sonsuza dek seninle yaşayamam değil mi?" dediğimde kaşlarını kaldırdı. "Bu da ne demek?" Gözlerimi gözlerinden ayırmadım. "İntikam almamı istiyorsun, ama bir yandan da aileme dönmemi sağlıyormuşsun gibi hissediyorum." 

Gülümsedi. "Sadece nerede nasıl mutlu olacaksan onu yapmanı istiyorum." Eliyle yüzüme dokunup yaramı hafifçe sevdi. "Ama intikamını almanı da istiyorum." Devam etti. "Seni öldürdüklerini unutmamanı istiyorum." dediğinde başımı salladım.

"Şunu unutma, biz onlar gibi değiliz ama bu onlara karşılığını vermeyeceğimiz anlamına gelmez." Devam etti. "Sadece biraz canlarını acıtacağız." Eğilip yarama küçük bir öpücük bıraktı. "Sana güveniyorum. Dikkatli ol." Geri çekildiğinde gergince cevapladım. "Sen de gelemez misin? Ondan korkuyorum." Duraksadım. "Sanki yine ölümüme sebep olabilirmiş gibi." dediğimde gözlerindeki sevgi parçasının gittikçe büyüdüğünü görebildim. "Korkma, ben seni her zaman koruyorum." dediğinde başımı salladım. Evin kapısını açıp dışarı adımladığımda gölde beni beklediğini gördüm. Özenle saçlarını yaptığını ve en güzel elbiselerinden giydiğini görebiliyordum. "Niye bu kadar özendin?" diye fısıldadığımda Ellise yanıtladı. "Kalbini bir kere kırmak ona yetmemiş olsa gerek." Ona döndüm. "Tam olarak ne yaşand-" Sözümü kesti. "Buraya bakıyor." Göle doğru döndüğümde el salladı. Ayaklarım geri adım atmak ve Ellise ile birlikte evimde huzur içinde oturmak istesede ona doğru ilerledim. "Tekrardan merhaba." dediğimde gözleri yine kızarık ve her an ağlayacak gibi görünüyordu. "Beni gördüğünde hep ağlayacak mısın?"

Başını iki yanında salladı. "İnsanoğlu bazen duygularını kontrol edemiyor." dediğinde cevapladım. "Unutmuş olduğunu sanmıştım." dediğimde afalladı. "Unuttuğumu mu sanmıştın?" Duraksadım. "Yani düşününce, oldukça uzun bir süre geçmiş." dediğimde başını salladı. "Haklısın." Mırıldandı. "Normal şartlarda unutmuş olmam gerekirdi." Düşünmeden dudaklarımı araladım. "Senin şartlarının farkı ne?" Derin bir nefes aldı ve elini havada gelişigüzel salladı. "Artık bundan bahsetmeyelim." Ekledi. "Sonuçta bugün sana etrafı gezdireceğim. Başka bir zaman yeri geldiğinde devam ederiz." Gülümsedi. "Bugün sadece eğlenelim." dedikten sonra arkasını döndü ve hafifçe ilerledi. İçimden hafifçe fısıldadım. "Tek ihtiyacımız olan eğlenmek değil mi?" Arkasını döndü ve yaklaşmamı bekledi. 

Ormanın içinde yürürken elbisemin yere sürünüşüne baktı. "Görünüşünüz aynı olsa da karakterleriniz oldukça farklı." Kaşlarımı kaldırdım, ona bu konuda soru sorduğumda konuyu kapamak istiyordu fakat yinede kendi kendine yine aynı konuyu açmadan edemiyordu. Hafifçe güldüm. "Neden?" 

"Elbiselerinin eteklerinin yere sürtmesinden hiç haz etmezdi. Hele ki böyle bir yerde asla yaşayamazdı." dediğinde başımı sakince salladım. 

İnsanoğlunun psikolojisinin ne kadar kolayca etkilenebildiğini düşündüm. Aslında bahsettiği kişinin kendisi olmama rağmen farklı olduğumuzu sanması içten içe garip hissetmemi sağladı. Onu manipüle edebilme gücünü elimde hissettim. Ve bu his eskiden olsa asla elde etmek isteyeceğim türden bir şey olmamasına rağmen, şimdi sanki bu his için yaşıyormuşum gibiydi. Beni değiştiren 2 sene miydi? Tekrar hayata gelme hissi miydi? Yoksa intikam alma duygusu muydu? O an, o gün buna karar veremedim. Sadece her gülüşünde beyaz dişlerinin düzenli sıralanışına baktım ve onu bu kadar içten gülümseten şey bendiysem neden beni öylece ölüme terk etmiş olduğunu düşündüm. Çok düşündüysem de içinden çıkamadım.

"Eskiden neredeyse her gün burada kurabiye yer, çay içerdik. Şimdiyse nadiren geliyorum." dediğinde gözlerimi kırpıştırıp etrafa baktım. Tanıdık mekanı birebir inceledim. Özenle masalara yerleştirilmiş açık pembe örtü ve üzerine bırakılmış vazodaki beyaz çiçeklere baktım. "Ne kadar içten bir yer." dediğimde güldü. "Tasarım senin fikrindi." dediğinde sadece suratına baktım.

"Benim mi?" dediğimde elini yüzüne hafifçe vurdu. "Özür dilerim, kafam karıştı." O an soluklaşan yüzüne baktığımda içimde küçük bir öfke yeşerdi. Bilerek mi böyle davranıyordu bilmek istedim. 

"Bak... beni birine benzettiğin için kızgın değilim. Ama beni o sanacak kadar ciddiye alabiliyorsan bunu, zihninin iyi olmadığını düşünüyorum." dediğimde elini hızla elime getirdi. "Özür dilerim ne kadar benzediğinizi bilmiyorsun." Elimi çektim. "Ne farkeder? Ben ölü değilim." Zorlukla yutkundum. "O ise ölü." Bir adım geri atıp yüzüne baktım. "Sen ise bunu aşamamışsın." Omuz silktim. "Vicdan azabından mı yoksa sevginden mi anlaması zor."

The Lake gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin