UYARI: DEPRESYON
"I'm standing on a bridge
Waiting in the dark
I thought that you'd be here by now."
Şehrin ışıklarının altındaki küçük köprünün üzerinde durdun. "Keşke hayat her zaman bu kadar güzel görünseydi" diye düşündün. Burada olma sebebini düşünürken gözlerin parladı. Aklına sınıfta kalman, annenle olan kavgalar ve en iyi arkadaşının seni terk etmesi geldi . Etrafındaki her şey dağılıyor, kurtarmak için çabaladığın her şey daha hızlı çöküyor gibiydi.
İçini çektin, köprünün ucuna doğru yürüdün ve köprünün en uç kısmında durana kadar ilerledin. Gözlerinden yaşlar aktı, etrafına bakışını bulanıklaştırdı.
"Beni bulmaya çalışan yok mu? Biri gelip beni eve götürmez mi?" diye yalvardın evrene.
En azından hızlı bir düşüş olmasını umarak aşağıdaki soğuk suya baktın. Tam kendini aşağıya bırakacakken bir anda yere düştün . Gözlerin seni tutan kişiye doğru döndü ve onu gördüğünde çok şaşırmıştın. Karşında şehrin kahramanı Örümcek Adam duruyordu. Maskesini çıkardı ve altından seni yaşlarında şirin bir çocuk çıktı.
"Bak, muhtemelen kimliğimi açıklamamalıydım ama gerçekten bir arkadaşa ihtiyacın varmış gibi görünüyorsun. İyi misin?" diye sordu.
Bir kez daha gözyaşlarına boğulmadan önce titrek bir nefes aldın. Genç adamın gözleri fal taşı gibi açıldı ve seni çabucak kucakladı. Bir özür mırıldandın ama sonunda birinin seni tuttuğu gerçeğinin tadını çıkararak ağlamaya devam ettin. Sakinleştikten sonra kendinizi tanıttınız ve ikiniz saatlerce hayat ve şehir hakkında konuştunuz.
Peter sana bakmadan önce saatine baktı ve elini sana doğru uzattı, " Elimi tut ."
"Beni yeni bir yere götür," diye fısıldadın ona, "kim olduğunu bilmiyorum ama seninleyim."
————————
Senin ve Peter'ın dostluğu birkaç hafta içinde daha da ilerledi. Geceleri onun evinde May Hala ve onunla geçirdin. May senin için ikinci bir anne gibiydi, ihtiyacın olduğunda tavsiyeler veriyordu. Sen ve Peter gezdiniz, dolaştınız ve hatta zorlu görev gecelerinden sonra onu temizlemek için orada olma alışkanlığını bile edinmiştin.
Sonunda Peter'ın seni bir Avengers etkinliğine götürmesinin zamanı gelmişti. Bildiğin kadarıyla Cap'in 110. doğum günü ışığında küçük bir kutlamaydı. May Teyzeyle bulabileceğin en iyi elbiseyi giymiştin. Elbisenin vücudunu tüm doğru yerlerde nasıl sardığına hayran kalarak aynada kendine gülümsedin.
Peter'ın dikkatini çekmek istemiştin ve May Hala bunu biliyordu, senin için parlak siyah bir elbise seçmişti. Mümkün olduğu kadar doğal tutmayı umarak hafif bir makyaj yapmıştın. Peter'a aşık olmuştun, buna hiç şüphe yoktu. Kafa karıştırıcı olan, Peter'ın sürekli karışık hareketleriydi.
Bu gecenin Peter'ın nihayet onu sevdiğini anladığı gece olacağını umuyordun. Koridordan aşağı inmeden ve Peter'ı selamlamadan önce aynada son bir kez daha baktın.
"Vay, (Y/N),h-harika görünüyorsun" dedi ve derin bir nefes verdi.
Bir teşekkür mırıldandıktan sonra kızardın ve gittiniz.
Partide tanıdık bir yüz aradın ama kimseyi tanımıyordun.
Peter da bunu anlamıştı ve seni yalnız bırakmak istemiyordu. Ama Tony Stark tarafından farklı bir yöne sürüklendi.Bununla birlikte, seni tamamen yalnız bıraktı. Gözlerin sessizce tanıdık birine denk gelmeyi umarak odanın içinde gezindi.
Anksiyete karnınıza yerleşti ve birkaç dakika önce aldığın bir yudum kokteylini yutmaya zorladı. Peter'ın artık görüş alanında olmadığını anladığında avuçların terlemeye başladı. Ne yapacaktın? Burada kimseyi tanımıyordun ve birdenbire biriyle konuşmaya başlamanın imkanı yoktu. Aklında başka bir fikir olmadığı için, kalabalığın arasından sessizce geçtin ve balkona çıktın.
Balkon kapısının açıldığını duyana kadar saatlerce orada oturdun. Kafanı çevirdin, arkanda bir süper kahramanın olduğu düşüncesiyle endişen iki katına çıktı. Gözlerin Peter'a kilitlendi ve tuttuğun nefesini verdin, nefesin soğuk havada ısıyı görünür hale getirdi.
"Gerçekten soğuk bir gece" , diye seslendi Peter sana.
Başını salladın ve ona sarılmak istediğin için ona doğru yürümeye başladın.
"Seni terk ettiğim için çok üzgünüm, Bay Stark'ın beni böyle çekip alacağını bilmiyordum," diye mırıldandı kollarıyla seni sararken.
"Sorun değil Peter. Kızmadım" dedin sessizce.
"Emin misin? Senin de orada olmaya hakkın vardı ama ben sadece-". dudaklarını onunkilere bastırarak onun sözünü kestin.
Ne yaptığının farkına vardığında gözleri büyüdü ve sana karşılık vermeye başladı. Dudakların çok hafif hareket etti; tatlı, masum bir öpücük. Hafifçe geri çekildin ve ağzının kenarına başka bir yumuşak öpücük kondurdun. Geri çekildin, Peter'la göz göze geldin.
"(Y/N)" diye başladı.
"Hayır, Peter. Üzgünüm, yapmamalıydım," diye fısıldadın.
"Lütfen, üzülme. Sana karşı hislerim var," dedi Peter yavaşça.
"Peter, lütfen bana o konuşmayı yapma," derken dudaklarını yaladın.
Sen tam arkanı dönüp gidecekken Peter seni kolundan çekti ve seni öpmeye başladı.Bu öpücük biraz daha tutkuluydu. Kolunu bıraktı ve nazikçe ellerini beline doladı. Geri çekilip dudaklarının kenarına uzun bir öpücük kondurmadan önce öpücüğün içine gülümsedi. Daha önceki hareketini taklit ettiği için kızarmıştın.
"Bunu yapmam ikna etmeye yeter mi?" Sesi alçaktı.
"Evet, sanırım öyle." Gülümsedin.
" Elimi tut ," dedi gülümseyerek.
"Hadi yeni bir yere gidelim ," diye onayladınız.
"Seninle olduğum sürece iyiyim."
cr:https://babytstark.tumblr.com/