07. düşlerinde ben, avuçlarımda sen.

168 13 12
                                    

mavinin en derin tonunda yaratılmış gözleri uykuya kapandığı vakit hayatı boyunca unutmayacağı o düşü görmüştü.

uçsuz bucaksız ileriye uzanan bir okyanusun kıyısında, çıplak ayakları kumların içinde kaybolurken kulağına dalgaların rahatlatıcı sesi doluşuyordu. beyaz tişört üzerine siyah bir ceket giymişti, kollarını dirseklerine sıyırmış, krem rengi pantolonunun paçalarınıysa alt baldırlarında bırakmıştı. gözaltlarına değen saçları güneşten görkemini çalmak ister gibi parıldıyordu. dingin, çok huzurlu hissediyordu kendini. öylece ileriye, batan güneşin güzelleştirdiği koyu renkli sulara bakıyordu yalnızca.

suyu severdi.

yaprak köyü deniz veya benzeri bir oluşuma ev sahipliği yapmıyordu lâkin naruto ne zaman köy dışına çıksa ve görev yeri bir denizin, bir okyanusun yanında olsa mutlaka boş vakitlerinde kendini suya atardı. yüzmeyi severdi, saatlerce kendini derinliklere bırakıp güneşlerdi. antreman yaparken yalnız ve bir su birikintisinin yanında olmayı tercih ederdi, mesela bir şelale veyahut nehir gibi.

şimdi, mavilikleri öylece ileriye bakarken göğsündeki huzurun tarifi yoktu. hayatında hiç böyle hissetmemişti, sanki bütün kaygı ve korkuları bir çırpıda silinmiş, yalnızca şu an tenine değen rüzgârı hissetmek için yaratılmıştı. mutluluk değildi bu. mutluluk hissettiğinin yanında hiçti. doygunluk, bütünlük, tamamlanmışlık hissiydi.

gözlerini kapattı. bir müddet tenindeki rüzgârı, göğsünü kaplayan o dingin şeyi tatmak istedi, hissetti. ve dakikalar geçmiş gibi gelen o süre boyunca dolgun dudaklarına mesken tutmuş narin bir tebessümle, ne kadar hoş göründüğünün farkında değildi.

derken arkadan bir ses duyuldu.

"gelmiyor musun?"

o oradaydı.

geceden ihtişamını çalmış irisleri bir başka seyrediyordu önündekini, çok bambaşkaydı bakışları, insanın içini zamansız bir tutku gibi deliyordu. alçalmış kirpiklerde taşkın duygular, tarifsiz kıvılcımlar seziliyordu. büyüğün kırmızı dudaklarına ilişmiş minik tebessüm o kadar kalp ağrıtıcıydı ki naruto canının yandığını hissetmişti o tarifsiz gülümseyişle.

fakat farklıydı.

ne sasuke on dokuzdu, ne naruto on altısındaki çocuktu.

seneler, çok seneler sonrasıydı sanki.

ve birbirlerini yüzyıllardır tanıyor gibiydiler.

ötekine doğru yürüdü ufak olan. gelişmiş gövdesi büyükle bir, boyu ondan birkaç santim kısaydı sadece. uzun perçemleri gözaltlarına geliyor, birbirine karışmış saçları rüzgârda keyfince dalgalanıyordu.

arkasındaki tepenin ucuna oturmuş ve şarabını yudumlayan efendi'ye yürüdü. yan taraftan yukarı uzanan ahşap basamakları çıplak ayaklarıyla çıktı, diğerinin sağına gelip aynı onun gibi çöktü. şimdi ikisi de kadehlerinden birer yudum alırken yüzlerine akşam güneşi vurmaktaydı.

konuşmadılar.

hayır, hiç konuşmadılar.

manzarayı izlediler öylece, birbirlerini izlediler.

ve naruto dakikalar sonra yorgun başını yanındaki adamın iç ısıtan omzuna bıraktı.

"hayalim buydu," diye fısıldadı nazik bir sesle, sanki ardında dünya yansa sığınacağı tek yer onun teniymiş gibi, içinden geldiğince sokuldu büyüğüne. "hayalimde sen de vardın."

"ve yanındayım."

saçlarına gömülen dudaklar.

ağırlaşan irisler, okyanus kokusu, sıcak ten kokusu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 12, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

the eternal, sasunaruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin