4| İki kalp

61 5 0
                                    

Merhaba aradaşlar. Yeni bölüm sizlerle, teşekkürler. Keyifli okumalar :)

-

"Öyle sessizce öldüm ki defalarca, hiç bir zaman anlaşılmadı yokluğum."

**

Ayaz önündeki maket taslağı inceliyordu. Çocuk yurdu inşaatı için alan planlaması yapıyorlardı anlaştıkları şirketle. Henüz sözleşmeyi imzalamamışlardı, ama imzalamaları an meselesiydi.

"Bu kısmın yatakhane olması gerektiğini düşünüyoruz." dedi Cenk Bey elindeki çubukla maketteki boş alanı gösterirken. Cenk Bey ortak şirketin çalışanlarından biriydi ve proje tasarımında Ayaz'a yardımcı olması için gönderilmişti.

"Yatakhanenin yemekhaneye yakın bir konumda olması gerektiğini düşünüyorum. Yatakhaneyi kazan dairesinin yakınlarında bir oda olarak düşünmemiz bolca tehlike oluşturabilir. Bu bir çocuk yurdu ve tehlike oluşturacak sorunlar olmamalı."

"O zaman kazan dairesinin yerini değiştirin."

"Kazan dairesi olması gereken yerde zaten. Gösterdiğiniz yer yatakhane olarak konumlanırsa tehlikeli olur bu yüzden yatakhanenin yeri bura olmalı." dedi Ayaz, Cenk Bey'in tam tersi bir görüşle.

"Yatakhanenin yeri gayet uygun, çocuklar için problem oluşturacağını düşünmüyorum."

"Anneniz ve babanız hala yaşıyor mu Cenk Bey?"

"Konumuzla ne alakası var?"

"Daha önce hiç fidan diktiniz mi?"

"Hayır."

"Fidanı diktiğinizde daha kolay büyümesi için destek sopaları bağlarsınız. O destek sopaları onları ayakta tutar. Bu çocuklarda öyle çocuklar, fidan gibi.. Onların destekçileri de kaybettikleri aileleri. Hayat onlara atabileceği en büyük kazığı atmış zaten, bir tekme de biz mi vuralım?"

"Projeye düşen para belli bir miktarla sınırlı, eğer dediğiniz gibi yaparsak, malzemeleri daha ucuz almak zorunda kalacağız. Bu sebeple benim dediğimi yapacağız."

"Yapacağız? Sözleşmeyi görebilir miyim?" dedi Ayaz. Bakışları hiç olmadığı kadar sertti. Cenk Bey masanın diğer ucundaki sözleşmeyi Ayaz'a uzattı. Ayaz tek bir hamlede tüm sözleşmeyi yırtıp Cenk'in eline verdi.

"Şimdi yapabilirsin."

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

"Sana nasıl biri olduğumu öğretiyorum. Çık ofisimden."

-

Eylül toplantı salonunda oturuyordu. Yaklaşık iki dakika vardı toplantının başlamasına ama kimse yoktu odada. Birkaç saniye sonra içeriye beyaz önlüğüyle bir adam girdi. Eylül parmaklarını masaya vurarak minik sesler çıkarıyordu, o kadar dalmıştı ki gelen bu adamı fark etmedi. Adamın hemen arkasından elinde birkaç dosya ile Ozan girdi odaya.

Eylül hala parmaklarıyla sesler çıkartırken adam başını hafifçe masaya doğru eğdi ve Eylül'ün yüzüne bakmaya çalıştı. Eylül bakışlarını adamla buluşturduğunda, adam elini uzattı.

"Merhaba ben Selim, pek iyi bir zamanlama olmadı sanırım."

"Aa..yok şey.. ne diyordum.. ben de Eylül. Tanıştığıma memnun oldum. Siz? Yeni psikolog olmalısınız." Dedi Eylül hızla ayağa kalkıp adamın elini sıkarken.

"Aaa evet."

Ozan ikisinin konuşmasını büyük bir keyifle izlemeye başlamıştı. Eylül'ün ona hala kızgın olduğunu bilse de konuşmaya çalışmaktan vazgeçmedi. Üstelik şuan olanlar yüzünden daha çok kızdığından emindi. Ona söylemeden birini işe alıyordu ve Eylül oldu bittiye getirilen işlerden nefret ederdi.

Şarkılardan EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin