Bölüm 2, Kısım 1

2.5K 220 166
                                    

  “Benim için bu topu yakalayabilir misin Nathan?”

  Harry boğazından yükselen homurdanmayı yutarak Şifacı Johnson’ın ona attığı yumuşak topu yakaladı. Dürüst olmak gerekirse, istediği tek lanet şey cevaplardı, ama yaşlı adamın ağzı fazlasıyla sıkıydı. Harry’nin sorduğu en küçük soruda bile, Johnson onu kibarca geçiştirmiş ve denemelerini devre dışı bırakmıştı.

  Hiç kimse neler olduğuyla ilgili en azından bir iki hayati bilgiyi öğrenmeden - ya da neden hastanede olduğunu anlamadan - onun yerinde olmak istemezdi. Ancak karşısındaki adam Harry’e hangi günde olduklarını dahi söylemeyi reddediyordu.

  Fiziksel sağlığından emin olabilmek için muayeneden geçmenin gerekliliğini anlayabiliyordu, ama tabi ki de bu durumdan memnun olduğu anlamına gelmiyordu.

  Artık yüzüne yapışmak üzere olan somurtmasıyla kafasını salladı. Ne kadar çabuk biterse o kadar iyiydi.

  Johnson elindeki topu kibarca Harry’e fırlattı.

  Harry kendisine doğru gelen topu dikkatli bir şekilde izledi ve tam önüne geldiğinde yakalayabilmek için parmaklarını uzattı.

  Ancak topu zamanında tutamamış ve kaçırmıştı. Göğsüne çarpan topun yere düşmemesi için iki koluyla birden tutması gerekmişti. Bu kadar basit bir görevde bile başarısız olması onu hayal kırıklığına uğratmıştı.

  Harry uyandığından bu yana yaklaşık bir saat geçmişti. Ve yabancı olduğu bedene alışması için bundan daha fazla zaman gerektiği artık kesinleşmişti. Bu kadar küçük olmaya alışmak konusunda problem yaşaması gayet normaldi, ama yine de çaresiz hissediyordu.

  Yürüme egzersizleri, diğer egzersizler arasında en zoruydu. Harry içgüdüsel olarak vücudunun atabileceğinden daha büyük adımlar atmaya çalışıyor, kendini sık sık komik durumlara düşürüyordu. El ve göz koordinasyonu ise ondan biraz daha iyi olmasına rağmen hala vasat bir haldeydi.

  İşi gerektirdiği için en olmadık zamanda bile koşmaya, tırmanmaya, zıplamaya, yakalamaya ve en basitinden yumruk atmaya yatkın bir bedeni olduğundan bu yetkinlikleri birden kaybetmiş olmak ve reflekslerinin sıfırlandığını görmek, olmayan sabrını da yavaş yavaş buharlaştırmaya başlamıştı.

  Bu kısa egzersizleri neredeyse yirmi dakikadır yapmalarına rağmen Harry doğru düzgün bir ilerleme kaydedememişti. Kendi uzuvlarını kullanmada bu kadar zorlanıyor olması onu cidden deli ediyordu.

  Bir el onu rahatlatma amacıyla omzuna kondu ve sıktı. Başını kaldırıp baktığında yaşlı şifacının onu kibar bir gülümsemeyle izlediğini görmüştü.

  “Uzuvlarını kontrol etmede sorun yaşaman beklediğimiz bir şeydi Nathan. Son üç aydır komadaydın. Ve bu hiç de azımsanacak bir zaman değil. Vücudun son hızla kendini değişimlere adapte etmeye başladı bile. Etkilerini yakın bir zamanda hissedeceksin, moralini bozma.”

  Şifacı, Harry’i yakınlardaki sandalyelerden birine yönlendirdi. Harry mesafeyi gözleriyle ölçtü ve küçük adımlarla sürüklediği ayaklarına dikkatle baktı. Sandalyeye oturduğunda, kendi ayaklarına takılıp düşmediği için minnettardı.

  Johnson dikkatle izleyerek, Harry’nin tam karşısına oturdu.

  Harry becerikli bir şekilde dikkatini elindeki topa yönlendirerek karşısındaki adamın ısrarcı bakışlarından kaçındı.

  “Nathan,” dedi Johnson, yumuşak bir ses tonuyla. “Şu an her şeyin sana fazlasıyla korkutucu geldiğinin farkındayım, ama bilmeni isterim ki sana yardım etmek için elimizden geleni yapacağız.”

Sen Bana Aitsin (Ben de Sana) - Harry Potter/Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin