Back to 2009,"Anne Hyunjin saçımı çekiyor!" Felix'in dediği şey ile bu sefer ben anneme döndüm.
"Anne Felix benle futbol oynamıyor!" Annemle Bayan Lee, tabi o zamanlar onu da annem olarak nitelendiriyordum, çay içerken içeri fırlamıştık. İkisi de şu an gülerek bize bakıyorlardı.
"Hyunjin, Lixie'den özür dile çabuk."
"O benden dilesin beni yalnız bırakıyor!" Öyleydi. Felix'e bahçeye çıkıp top oynayalım demiştim ve o da 'Hayır Hyunjin, görmüyor musun bilgisayar oyunu oynuyorum' demişti. Bizim eve her geldiğinde bunu yapardı çünkü onların evde bilgisayar yoktu.
Bende her zaman onun saçını çekip bilgisayarı kapatırdım.
Felix ise sinirle anneme gider beni şikayet ederdi. Ama yarım saat sonra her zaman aynı şey olurdu..
Felix hışımla salonu terkeder ve bahçedeki ağacın köşesine çöküp bana trip atardı. Bende tam karşısında durur top sektirirdim. Ardından ona doğru topu yavaşça attığımda bakışları ile önce beni süzer sonra ise ayağa kalkıp topu alarak yanıma gelirdi.
Gözümü Felix'le açan biri olarak söylüyorum, Felix benim her şeyimdi.
Annem, annesi ile çok yakın arkadaşlardı ve doğumumuz bile birlikte olmuştu. Annem sürekli o anki olayı anlatıp benim her zaman arsız bir çocuk olduğumu söylerdi. "Hwang Hyunjin, öyle bir ağladın ki Lixie bebeğim korkudan sustu ve bir an doktorlar onun yaşayıp yaşamadığını anlayamadı." Her bunu demesinde bende 'ne oldu peki' derdim. O da 'Felix'in poposuna şaplak attılar tabiki' derdi.
Bu olayı 5 yaşımda öğrenmiştim ve sırf bu yüzden Felix'e kızgın olduğum zamanlar poposuna şaplak atardım. O da ağlardı. Sonrasında dayanamayıp bende ağlardım. Sonuç olarak ikimizde ağlardık. Ona kesinlikle kıyamıyordum.
Bebeklik, anaokulu, ilkokul derken Felix ile artık yapışık ikiz gibiydik. Soyadımız farklı olmasa gerçekten insanların cidden öyle anlayacağını düşünüyordum. Üstelik hiçbir ikiz aynı anda fırlamıyordu.
Bu sıkı arkadaşlığın sebebi Felix mi, ben mi diye soracak olursanız. Bendim derim..
Felix'e sülük gibi yapışmaktan ve onla arkadaşlık etmek isteyenleri anaokulundan gelen alışkanlıkla dövmekten, ki Felix'in bunlardan haberi yok ona hep yalan söylerdim ve o da beni kahraman ilan ederdi, yanına kimse yaklaşamıyordu haliyle.
Felix'te sadece benim oluyordu.
Ona aşık olduğumu ise ilkokul başında annem yanımdan gittiğinde ağlamayıp teneffüste Felix işimeye gidip beni yalnız bıraktığında, nere kaybolduğunu o sıra bilmediğimden oturup ağladığımda farketmiştim. Felix benim diğer yarımdı.
Ardından ona karşı bakış açım değişmedi. Ben hala bendim, ona aşık olsam bile hala poposuna onu ağlatmak için şaplak atıyor ya da saçını sinirlendirmek için çekiyordum.
Bir akşam babama gidip her şeyi anlattım da. Babamda devam etmemi, böyle şeylerin her zaman kişiyi kendisine çekeceğini söylerdi. Tabi 8 yaşındaki bir çocuğa bunu derseniz, o çocuk bunu anlamazdı. Bende anlamamıştım. Gerçi şu an 9 yaşımdaydım ve hala anlamıyordum çünkü babamın tavsiyelerine güvenirdim.
Babamın dediğinden yola çıkarak ertesi gün gittim ve Felix'i sinir etmek için yeni aldığı peluş ayısını parçaladım. Parçalanmış peluşun içine 'peluş çirkindi ama ben güzelim' notu bırakmıştım bir de utanmadan.
E tabi bu biraz beni belli etmiş olacak ki, Felix olayı farkeder etmez kapıma dayanmıştı. Felix'e göre ben dünyadaki en güzel kişiydim.
Ağlayarak bunu neden yaptığımı sormuştu, bende çirkindi demiştim. O da ilk şaşırmış ve çatık kaşları ile bana bakmıştı. Ardından "Seninle uyumadığım günler onunla uyuyacaktım çünkü yalnız kalıyorum aptal!" Demişti.
Bende "İyi yapmışım işte, kollarının arasına benim dışımda bir şey alma." Demiştim.
O da bana kollarını sarmıştı. Felix o günden sonra kolları arasına benden başka kimseyi bırak oyuncak dahi almadı.
•••
Back to 2018,
"Felix annenler döndü tatlım." Annem odaya lap diye girdiğinde Felix'in uyuduğunu farketmemiş olacaktı ki, bana bakıp sessizce özür dilemişti.
O da alışmıştı, çünkü yıllardır böyleydik.
Kapıyı kapattığında Felix'e döndüm. Yıllar geçmiş boy atmıştım ve artık o kollarımın arasına geçer olmuştu. Böylesi meğer daha güzel hissettiriyormuş.
Ellerimi altın sarısı saçlarına atıp karıştırdım. Uzun saçları arasında parmaklarım kayboluyordu. Bunun sebebi de yine bendim.
'Hyunjin senin saçların hep uzun, ben niye kestiriyorum?!' Demişti, sıcaktan ensesi pişik olduğunda ve kestirelim dediğimde. Ardından kuaföre gitmekten vazgeçmiş, her yaz onun ensesine krem sürmeye başlamıştım. Benim dışımda kimseye dokundurtmazdı çünkü krem sürdükten sonra uzanıp boynuna öpücük bırakırdım.
Lee Felix, bana ciddi anlamda aşıktı.. eh gerçi bende ona.
"Felix.." dedim omzunu saran elimle onu sarsıp. Mırıldandığında daha fazla sokulmuştu. "Felix uyanmamız gereken konular var."
"Okul biliyorum ve az daha durayım."
"Ne okulu Lix, annem pankek yapmış." Böyle dediğimde ise Felix anında uyanırdı. Onu okul zamanı uyandırmak zorunda kaldığımda, ki bu Felix'in ailesi çok sık iş seyahatine gittiği için çok fazla olurdu, her zaman kıyamayıp işe okul dışında şeyler söylerdim.
O da bundan gayet memnundu, farkındaydı çünkü.
Kollarımın arasından çekilip gerilerek büyük bir esneme bırakır ve adeta civcivi andıran şişmiş dudakları ve şişik gözleri ile bana bakardı. Ardından kocaman gülümserdi. Bense o kadar dalardım ki gülümsediği zaman, anca uzanıp öpücük bıraktığında kendime gelirdim.
Tıpkı şu an olduğu gibi.
Kollarımı beline dolayıp onu kucağıma çektim ve yüzünün her yerine öpücük kondurmaya başladım.
Onun elleri, saçlarım arasına dalıp kaybolurken.
•••
Herkese merhabaaaa
Bu ficte kaos yok, ayrılık ya da sevgili olmak için uğraşma hareketleri hiç yok.Bu fic zaten her zaman birlikte olan HyunLix'in birlikteliğinden kesitler içerecek.
Zaman olarak sadece iki zaman kullanıcam 2009 ve 2018
Yani çocuklukları ve ergenlikleri
Bu yüzden zaman şeylerine aklınız karışmasınBolca sevmeyi oy verip yorum yapmayı unutmayın öpüyorum sizi
-Jedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweet Child O'Mine // HyunLix
FanfictionHe's got a smile that it seems to me Reminds me of childhood memories