yanı başımda uzanan jenonun yanakları sıcaktan kızarmış ve yastık izi çıkmış halde, saçları kuş yuvası gibi dağınık, rastgele bir karmaşaya kendisini kaptırmış...
birbirine sımsıkı bastırdığı dudakları kuruyup teniyle aynı rengi almış ancak hala öyle güzel görünüyor ki tek yapabildiğim onu izlemek tıpkı geceden beri olduğu gibi.evimizin arkasındaki dağın ardında yeni bir gün doğuyor, güneş henüz toprağı kavurmaya başlamadı bu yüzden hava serin. hatta bir ara odamın penceresinden esen meltem, en yakın arkadaşımı rahatsız etmiş olacak ki jen, bilinci hâlâ kapalı olduğu halde ayağının altına iteklediği çarşafla bacaklarını ısıtmaya çalışıyor.
haline gülümseyip gittikçe çatılan kaşlarını izliyorum, ona yardım etsem iyi olacak.
uzanıp ince kumaşı kavrıyor beline dek çekiştiriyorum. hareketlerim nazik, kimseye karşı olmadığı kadar. buna rağmen başımı kaldırdığımda çoktan gözlerini aralamış bir jeno ile karşılaşmak beni korkuturken elimi kalbime götürüyorum.
'tanrım, jeno ödümü koparttın.'bunun canını yakacağını bile bile gülerken mırıldanıyor.
'neden senin evindeyiz?'omuz silkiyorum, 'duruma el atmaya karar verdim de ondan, seni cadının kulesinden kurtardım.' yorgun argın göz kırpıyorum, 'masalın işleyişini değiştireceğim.'
tekrar kıkırdasa da bu kez ağır ağır kalkan göğsünün her titreyişinde gözleri acıyla kısılıyor.
'benimkisi olsa olsa vahşi bir grimm kardeşler masalı olurdu' diye yanıtlıyor.
herşey bir eğlenceden ibaretmiş gibi devam ettiriyorum, 'öyleyse şimdi sana gerçekten büyük bir kötülük etmem gereken kısımdayız. ne yapsam... buldum, acaba seni lanetleyip sarayıma mı hapsetsem?'
'ya da beni zehirleyip ölümümü de dramatik bir gösteriye çevirebirsin, bu grimmlerin tarzına daha çok benzerdi.'
ellerim benden izinsizce jenonun yanağına çıkıp kızarık tenini okşamaya başlıyor, 'siktir et şimdi grimmleri, senin için çok endişelendim.'
yüzünü avuç içime doğru bastırıp anlam dolu gözlerle yüzümü süzüyor. bu bakışı nerede görsem tanırım, söylemek istediği çok şey var ancak anlatamaz. sevdiğim çocuğu omuzlarından tutup kendi göğsüme bastırıyorum, 'hey, istemiyorsan başka şeyler hakkında konuşabiliriz. boşver gitsin.'
başını aşağı yukarı sallıyor, 'biliyorum sadece-,'
'sadece ne?'
'sadece haddinden fazla duygu var.'
omuz silkip ikna etmeye çalışıyorum, 'her zaman böyle olmaz, merak etme. yalnızca zor günler geçiriyorsun o kadar.'
bana inanmaya çalışıyormuş gibi başını sallıyor. halime bakın, bütün bencilliğime ve kararmış kalbime rağmen burada, kendi yatağımda uzanmış umut satıyorum. onu dünyanın iyi bir yer de olabileceğine inandırmaya çalışıyorum, peki neden böyle düşünmesini istiyorum?
çünkü ona aşığım.
evet, itiraf ediyor üstelik bundan da hiç utanmıyorum.
jenoya uzun yıllardır aşığım, herşeyiyle beni kendisine çekiyor.gülümsedikçe kısılan gözleri, dağınık siyah saçları, her daim bir suç işlemiş de cezalandırılmayı bekliyormuşcasına mahcup bakışlarıyla beni büyülüyor. bazen kalbim öyle hızlı atmaya başlıyor ki dayanamayıp ,tamam, diyorum. bu kadar yeter, artık söyleyeceğim.
ancak hayır...
her seferinde de beni caydıracak, geri adım atmamı sağlayacak bir şeyler oluyor.sanki kaçıyor benden, ona ne zaman kalbimi açmaya karar versem bunu hissediyor sonra da alel acele nefret ettiğim duvarlarını inşa etmeye başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
notes to the author me - jaeno
Romancegözleri duygu yüklü bir şekilde gökyüzünde gezinince kendimi yine, yeniden neden bu kadar dertli göründüğü hakkında kafa yorarken buluyorum. sonra aniden 'kural bir,' diye başlıyor jeno. 'kendine uğruna yazabileceğin bir şey bulmalısın.'