3. İnanmak ve Başarmak

50 13 7
                                    

Başarmak için çok iyi bir ailede büyümenize ya da iyi arkadaşlıklar kurmanıza gerek yok. Hergün ağlayan biri olsanız da kendinize güvenip inandıktan sonra sizler de her şeyi başarabilirsiniz.  Bunu hiçbir zaman unutmayın.

Sizlere bir anımdan bahsedeceğim. Keyifli okumalar...

~

7.sınıftaydım ve okula şiir afişleri asılmıştı. Onlardan birine göz gezdiriyordum. O sırada Türkçe öğretmenimin yanıma doğru yanaştığını gördüm. Bana "Gizem, seni bu yarışmaya dahil etmek istiyorum. Okuldan bir kişi katılcak bu yarışmaya ve ben, senin katılmanı istiyorum. Ne dersin ?" dedi. Duyduklarıma inanamadım. Okuldan yalnızca bir kişi katılacaktı ve benim katılmam isteniyordu. Kendimi değerli ve özgüvenli hissetmiştim. Bu teklifi kabul ettim. 1 ay boyunca her gün prova yapmaya başladık. Şiirde bilmediğim birçok kelime vardı ve önce bu kelimeleri bilmem gerekiyordu. Gece gündüz demeden çalıştım, en iyisini yapmaya gayret ettim. İlk zamanlar yalnızca şiiri okuyordum, hissetmiyordum. Her geçen gün şiiri daha çok hissediyordum. Hafızası pek iyi olmayan Gizem,  50 mısradan oluşan "Sakarya Türküsü" şiirini ezberlemişti. Bende kendime hayret ediyordum. Öğretmenim bana hayretler içersinde bakmıyordu. Bana  "Zaten Gizem'den beklediğim performans bu" dercesine bakıyordu. Çok özvügenli ve mutlu hissediyordum. Artık şiiri ezberlemiştim, beden dilini çok güzel kullanıyordum. Arkadan "Çanakkale Türküsü" fonu eşliğinde söylüyordum. Fonu saz ile müzik öğretmenim çalıyordu. İşte beklediğim gün gelmişti. Çok heyecanlıydım, çok. Kantinci Büşra ablanın yanına gittim ve saçlarımı şekillendirmesini istedim. Beni kırmadı ve büyük bir zevkle saçlarıma şekil vermeye başladı.
Benim için özel olan sınıf öğretmenimin de yarışma günü yanımda olmasını istedim ve o da yarışmaya benimle gelmeyi seve seve kabul edeceğini söyledi.
Yarışmanın bulunduğu okula doğru ilerliyorduk. Kalbim heyecandan yerinden fırlayacak gibi hissediyordum. Çok heyecanlıydım ama kendime çok fazla inanıyordum. Yarışmanın bulunduğu okula gelmiştik ve salona doğru ilerledik. Herkesin yanında bir öğretmen vardı. Benim yanımda ise üç tane öğretmen vardı. Şanslı hissediyordum, herkese kısmet olmaz sonuçta. Yarışma başlamıştı ve ismim sonlarda yazılıydı. Bu yüzden birçok yarışmacıların şiirlerini dinleme imkânı bulmuş oldum. Ardından ismim okundu. Hemen öğretmenlerime baktım. Parıldayan ve bana inanan gözlerle bakıyorlardı. Midemde kelebekler uçarken sahneye geçtim. Derin bir nefes aldım ve şiirime başladım. Şiir ve beden dilini bir bütün haline getirmiştim. Bir tane jüri şaşkınlıkla beni izliyordu, görüyordum. İçimde bu yarışmayı kazanma arzusu vardı, yapabilirdim. Bana inanan gözlerle bakan öğretmenlerimi düşündüm ve yapabildiğimin en iyisini yaptım. Şiiri söylemiştim ve orada bulunan insanlar beni alkışladı. Alkış seslerini duymak bana başardığımı hissettiriyordu. Öğretmenlerim iyi bir performans sergilediğimi söyledi ve buna sevindim. Yarışma sonuçları hemen açıklanmamıştı. Âdeta meraktan deliye dönecektim. Sürekli öğretmenine "açıklandı mı ,  açıklandı mı" diye soruyordum. Aradan bir süre geçmişti ve açıklandığını öğrendim. Sonucu bir yandan duymak istiyor, diğer yandan da öğretmenlerimin yüzünü kara çıkarmaktan korkuyordum. Öğretmenime, hazır olduğumu söyledim ve bana sonucu söyledi. Evet, evet kazanmıştım. İlçe genelinde dereceye giren öğrenciler arasında yer alıyordum. Mutluluktan havalara uçuyor ve bu sevincimi herkesle paylaşmak istiyorudum. O gün neredeyse tüm öğretmenler, beni her gördüklerinde tebrik etti. Bu tebrikler gururumu okşuyordu. Sınıf öğretmenim bana bir çift kelebekli gümüş küpe hediye etti. Sanırım yarışmanın ödülünden daha çok öğretmenimin verdiği hediyeye mutlu olmuştum.

Bize verilen tarihte ödülümü almak üzere yola koyulduk. Bu sefer sınıfımdaki herkes benimle birlikte ödül almaya gelmişlerdi. Sınıfımdakiler bir bölüme, öğretmenlerim bir bölüme oturmuştu. Ben de yarışmacıların bulunduğu kısma oturdum. Etrafımı seyrederken Türkçe öğretmenimle göz göze geldim. Bana olan bakışları her şeye değerdi ve öğretmenime tebessüm ettim. Ödülümü de aldım ve oradan ayrıldık.

Öncesinde bilmediğim bir şiir hayatımı değiştirdi diyebilirim. Ben kendime çok inandım ve inanınca başaramayacağım hiçbir şeyin olmayacağını biliyordum.  "İnan, azimli ol ve istediğini elde et"  bu benim hayat felsefelerimden biridir. 

Sizde hayal edin edin, inanın ve başarın. Ben inaniyorum ki gerçekten istediğinizde yapamayacağınız bir şey yok. Buna emin olabilirsiniz.

Eskiden ne anlama geldiğini bilmediğim şiir, şimdi kalbime dokunuyor..

Sakarya Türküsü

İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya
Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya
Su iner yokuşlardan hep basamak basamak
Benimse alın yazım yokuşlarda susamak

Her şey akar su tarih yıldız insan ve fikir
Oluklar çift birinden nur akar birinden kir
Akışta demetlenmiş büyük küçük kâinat
Şu çıkan buluta bak bu inen suya inat

Fakat Sakarya başka yokuş mu çıkıyor ne
Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine
Çatlıyor yırtınıyor yokuşu sökmek için
Hey Sakarya kim demiş suya vurulmaz perçin

Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur
Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur
Eyvah eyvah Sakaryam sana mı düştü bu yük
Bu dâva hor bu dâva öksüz bu dâva büyük

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal
Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal
Yalnız acı bir lokma zehirle pişmiş aştan
Ve ayrılık anneden vatandan arkadaştan

Şimdi dövün Sakarya dövünmek vakti bu ân
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an
Hani Yunus Emre ki kıyında geziyordu
Hani ardında çil çil kubbeler serpen ordu

Nerede kardeşlerin cömert Nil yeşil Tuna
Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir
Bulur mu deli rüzgar o sedayi Allah bir

Bütün bunlar sendedir bu girift bilmeceler
Sakarya kandillere katran döktü geceler
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya
Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya

İnsan üç beş damla kan ırmak üç beş damla su
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
Geldi ölümlü yalan gitti ölümsüz gerçek
Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek

Kaf Dağı'nı assalar belki çeker de bir kıl
Bu ifretten sualin kılını çekmez akıl
Sakarya sâf çocuğu mâsum Anadolu'nun
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun

Sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız
Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader
Aldırma böyle gelmiş bu dünya böyle gider

Bana kefendir yatak sana tabuttur havuz
Sen kıvrıl ben gideyim son peygamber kılavuz
Yol onun varlık onun gerisi hep angarya
Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya


                                                Necip Fazıl KISAKÜREK

Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sevgilerle..

Gerçek Dünya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin