Kırık kalpler kolye gibi birleşir mi?

132 19 372
                                    

Medyadaki foto fic için fazla tatlı 🤧

Arkadaşlar lütfen bölümü bitirdikten sonra medyadaki editi izleyin. Bu ficin ilham kaynağı yukarıda gördüğünüz melmeals adlı arkadaşın yaptığı o edit. Hadi bölümden sonra oraya... Size güveniyorum?

🛐

Bora, taksiyle kalacağı otele giderken kafasındaki kulaklıkta çalan İspanyolca şarkıları dinleyip kendisini hiç bilmediği bu dile alıştırmaya çalışıyordu.

Hayatının sonunda kadar bu yeni ülkesinde kalacağını düşünmüyordu ama uzun bir süre burada kalacağını tahmin ediyordu. Biraz rahatlamaya, kendisini dinlendirmeye ihtiyacı vardı.

Ya da hayata yeni bir başlangıç yapmaya...

Havana'nın Avrupai tarzdaki yapılarına bakarken dinlediği müziği bile unutmuştu. İç çekip bakışlarını pencereden uzaklaştırıp kucağında birleştirdiği ellerini incelemeye başladı.

Bir keresinde Siyeon ile Küba'ya gitmenin hayalini kurmuşlardı fakat hiçbir zaman gitmeye vakit bulamamışlardı.

Ne düşündüğünün farkına farınca eliyle kendi kafasına vurup bu düşüncelerinden uzaklaşmaya çalıştı. Hayır Bora, buraya Siyeon'u düşünmeye gelmedin.

Neden Küba'dasın o zaman?

Bu sorunun cevabını Bora da bilmiyordu. 

Sadece... Sadece içinden sadece buraya gitmek gelmişti. Başka ülkeleri düşünememişti bile. Yurtdışına gitmeyi planladığından beri kafasında sadece tek bir ülke yankılanıyordu. Küba, Küba, Küba!..

Taksi otelinin önünde durduğunda çat pat bildiği İspanyolcası ile şoföre teşekkür edip küçük, mavi renkli bir vosvos olan taksiden indi. Küba'da her şeyin sanki eski bir filmden kalma gözükmesine bayılıyordu.

Taksiden indiğinde vücuduna çarpan o sıcak havanın verdiği hisle gülümsedi. Tek elini yüzüne kaldırıp parmaklarının arasından güneşe baktı. Vücuduna işleyen bu tropikal sıcak hoşuna gitmişti. Kore'nin aksine hava daha sıcak ve güneşliydi. 

Sanki bu insanlarında suratına yansımıştı. Çünkü herkes gülerek oradan oraya koşuşturuyor, daha çok gürültülü gruplar halinde geziyorlardı. Her yerde bir ses vardı. Bir yanda sokak sanatçıları, bir yanda ise sokak yemeği saçmaya çalışan insanlar...

Bora işte şimdi gerçekten kendisini farklı bir yerde hissediyordu. Sanki bildiği dünyadan tamamen uzakta, farklı bir galaksideydi.

Otelde çok durmadı. Bavulunu odaya bıraktıktan sonra daha eşyalarını bile yerleştirmeden bir duş alıp giyindi. Hemen bulunduğu şehri keşfetmek istiyordu. Aklının bir köşesinde ise hala beyninde sanki kendisine özel bir arazi edinmiş olan Siyeon vardı. 

Acaba birlikte gelseydik -tıpkı hayal ettiğimiz gibi- nasıl olurdu diye düşünüyordu sürekli.

Üzerinde yazlık, çiçek desenli elbisesi vardı. Aynadan kendisine bakarak kafasına hasır şapkasını giyerken beyni sanki çok dolu gibi hissediyordu. Sanki aynı anda bir sürü şey düşünüyordu ama bunu yaparken hiçbir şey düşünmemiş oluyordu. Ortaya çıkan bir sonuç yoktu. Sadece bir hiçlikti. 

Takı çantasını karıştırırken eline çarpan şeyle duraksadı. Bu kolyeyi yıllardır takmamıştı. Siyeon'un ona lisedeyken sevgili olup olamayacaklarını sorarken verdiği kolyeydi. O zamanlar ikisi de fazla ergenlerdi. Şu an olduklarından daha deli doluydular, daha çılgın ve daha deliydiler. Fakat yine de henüz çocuk olmalarının verdiği etkiyle daha masumdular. 

Ben Şarkımı Söylerken | The HillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin