Biri psikopat, öbürü ondan daha psikopat manyak

115 15 303
                                    

Öncelikle dün bölüm atamadığım için özür dilerim. Taslaktaki bölümler bitmişti ve önceki gün Honesty'e bölüm yazdığım için aşırı yorgundum artı bir de yapacak bir sürü işim olduğu için bölümü yetiştiremedim.

Bunu telafi etmek için bugün iki bölüm atacağım. Yani... umarım... 

Çünkü şu an saat 17:39 ve benim yazıp 23.00'a yetiştirmem gereken iki tane bölümüm var.

Burayı günlük gibi kullanmamam gerektiğinin farkındayım fakat bu bölüm yazacaklarımdan utandığım için olabildiğince geciktirmeye çalışıyorum sanırım.

Çokutanıyorumlütfenokumayınhadibyby

🛐

Bora, Siyeon'un kendisine gözlerinde çakan yıldırımlarla bakan gözlerine bakarken yutkundu. 

Lee Siyeon, adım adım kendisine yaklaşırken donmuş gibiydi. Hiçbir hücresi sanki beynindeki komutları dinlemiyor, hareket etmesine yardımcı olmuyorlardı.

Hoş... Zaten beyni komut verebilecek durumda da değildi.

Siyeon'la aralarındaki mesafe azalırken sadece bir saniyeliğine kapıyı Siyeon'un suratına çarpıp oradan uzaklaşmayı düşündü. Fakat kendisi bunu düşünürken Siyeon tam karşısında, çattığı kaşları ve saçlarından yere damlayan sularla birlikte yüzünün birkaç santim ilerisinde duruyordu.

Siyeon, kapıyı arkasından kendisi yerine kapatırken bedeni sanki bu komutu bekliyor gibi yana çekilmiş onun kapıyı kapatmasına izin vermişti. Bedeni kendisinden daha fazla ölümüne nefret ettiği bu kadını dinliyordu.

Bora yumruğunu birkaç kez sıktıktan sonra vücut fonksiyonlarının kısman yerine geldiğine emin olduğunda dişlerini gıcırdattı. Tamam belki az önce kızın evini yakmaya çalışmış olabilirdi ama kendisini aldatmışken Lee Siyeon'un kendisine öyle kaşlarını çatarak bakmaya hakkı yoktu.

Burda biri sinirli olacaksa o kişi Bora olmalıydı.

Siyeon'un karnına dizi geçirdiğinde Siyeon acıyla inleyerek sırtını artık kapalı olan kapıya çarptığında içindeki sinirin azalması gerekirken daha fazla yükseldiği hissedebiliyordu. Karşısındaki bir zamanlar sevdiği kadının bedeni olabilirdi. Fakat Bora şu an onu yok etmek, parçalamak istiyordu.

Tüm hücrelerine dolan sinirle birlikte gözlerinden akan yaşların farkında bile olmadan Siyeon'a arka arkada vurmaya başladığında bir anda kendisini yerde onun üzerinde oturup onu yumruklarken buldu. Siyeon, ona karşılık veriyor muydu? Bu tartışmalı bir mevzuydu. Sonuçta atacağı yumrukları geçmişte zaten atmamış mıydı?

Sonunda yorulup nefes nefese soluklanırken az önce dişlerini sıkarak onu yumruklarken akan göz yaşlarının farkına vardı. Siyeon'un yüzüne baktığında bir zamanlar öpmek için yanıp tutuştuğu o dudaklarının patladığını gördüğünde bir saniye bile merhamet hissetmemişti.

Fakat bulunduğu duruma rağmen Siyeon bulunduğu duruma rağmen sırıtıyordu. Baş parmağını dudağındaki yaraya götürüp ne kadar kanadığını kontrol ettikten sonra dudaklarını yalayarak Bora'nın gözlerinin içine baktı. "Elinden gelen sadece bu mu?"

Bora, lafını bitirir bitirmez Siyeon'un suratına bir yumruk daha geçirdi. "Çeneni kapat. Senden o kadar nefret ediyorum ki! Bunu, bana yaşattığın hiçbir şeyin telafisi yok. Bu yumruklar bile telafi etmiyor."

Siyeon, az önce yediği yumruk yüzünden yana kayan suratını tekrar Bora'ya çevirdi. "Neden vurmaya devam ediyorsun öyleyse?"

"Çünkü... Çünkü senden o kadar nefret ediyorum ki bu sinirimi bir yerden çıkarmam gerekiyor. Bir zamanlar seni sevdiğim için kendimden bile nefret ediyorum."

Ben Şarkımı Söylerken | The HillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin